İsrail Gücünü Nereden Alıyor; Açık Ve Örtülü Destekler, 'Kınama' İle Geçiştirilen Açıklamalar
İsrail'in saldırılarını sürdürmesine en büyük dayanak açık ve örtülü destekler. Ancak devam eden savaş suçlarının bir sebebi de İsrail ve ABD'nin saldırılarını "kınamalarla" geçiştiren ülkelerin göstermelik açıklamaları.
Welayet News - Orta Doğu'da birçok ülkeye saldıran, Gazze'de Filistinlileri açlığa mahkum edip gıda yardımı almaya gidenleri vuracak kadar ahlaksızca hareket eden İsrail'in savaş kışkırtıcılığı hız kesmiyor.
Saldırganlıkta sınır tanımayan İsrail adımlarını tek başına atmıyor.
Bu halk düşmanlığına pek çok ülkenin doğrudan ya da örtülü desteği var. Bir grup ülkeyse İsrail'in saldırganlıklarını "kınamakla" yetiniyor, saldırılar "gerginlik" olarak açıklanıp "gerilimin düşürülmesi" isteniyor.
İran ABD'yi sorumlu tuttu, İsrail destekçilerine işaret etti
İran bu sabah İsrail'in ülkeye başlattığı saldırılarının ABD’nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemeyeceğini dolayısıyla saldırının tehlikeli etkileri ve sonuçlarından ABD'nin sorumlu olduğunu bildirdi. ABD Başkanı Donald Trump yaptığı ilk açıklamada, "Gerekirse İsrail'i savunacağız" demişti.
İran Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in İran’ın toprak bütünlüğünü ve ulusal egemenliğini ihlal ederek, Tahran'daki birkaç yerleşim alanı ve ülkenin birkaç şehri de dahil olmak üzere bazı bölgelere saldırdığı kaydedildi.
Birleşmiş Milletler'in (BM) ilgili maddeleri gereği İran’ın bu saldırıya karşılık verme hakkının bulunduğuna işaret edilen açıklamada, "İran İslam Cumhuriyeti'nin silahlı kuvvetleri, İran halkını tüm gücüyle ve kendi belirlediği şekilde savunmaktan çekinmeyecektir" ifadelerine yer verildi.
İsrail’in saldırılarından destekçilerinin de sorumlu olduğunun altı çizilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Siyonist rejimin İran'a yönelik saldırgan eylemleri ABD'nin koordinasyonu ve izni olmadan gerçekleştirilemez. Buna göre, bu rejimin başlıca destekçisi olan ABD hükümeti de Siyonist rejimin macerasının tehlikeli etkilerinden ve sonuçlarından sorumlu olacaktır."
İran Dışişleri Bakanlığı, ayrıca, BM Genel Sekreteri'nin BM Şartı'na uygun olarak bu konuda derhal harekete geçmesini isteyerek BM’nin tüm üye devletleri, özellikle bölgesel ve İslam ülkeleri, Bağlantısızlar Hareketi üyeleri ve uluslararası barış ve güvenlikle ilgilenen tüm devletlerin bu saldırganlığı derhal kınamalarını talep etti.
'İngiltere Kıbrıs üzerinden destek verdi' iddiası
İsrail'in birlikte hareket ettiği ABD dışında bu saldırıda en büyük destekçisi İngiltere ve Fransa gibi görünüyor.
İngiltere'nin, Kıbrıs’taki üsleri üzerinden İsrail’e destek verdiği konuşulurken, İngiltere Başbakanı Keir Starmer ve Dışişleri Bakanı David Lammy ise saldırı haberlerinin "endişe verici" olduğunu söylemekle yetindi.
Starmer, X hesabından yaptığı paylaşımda, saldırıyı karşılıklı çatışma gibi yansıtarak "tüm tarafları" geri adım atmaya çağırdı. İsrail'in, İran'da sivil kaybına da neden olduğu saldırılarını "gerilim" olarak nitelendirdi.
Starmer, "Orta Doğu’da istikrar öncelik olmalıdır. Bu nedenle tansiyonu düşürmek için müttefiklerimizle temas halindeyiz. Şimdi itidalli olma, sakin olma ve diplomasiye dönme zamanı" dedi.
Dışişleri Bakanı David Lammy de X’ten paylaşım yaparak, "kimsenin çıkarına olmaz" dedi ve "Orta Doğu’nun istikrarı" vurgusu yaptı.
İngiltere daha önce Kıbrıs'taki üslerinden İsrail'e Gazze için istihbarat sağlamakla suçlanmıştı.
Bu arada Kıbrıs Cumhuriyeti de İsrail'le ticari uçuşların tamamını geçici olarak durdurdu. İsrail'e yapılan uçak seferleriyse ülkedeki Baf ve Larnaka havalimanlarına yönlendirildi. Hükümet Sözcüsü Konstantinos Letimbiotis X hesabından yaptığı paylaşımda, Rum Milli Güvenlik Konseyini olağanüstü toplantıya çağırdığını açıkladı.
İsrail'e askeri yardımı artıran Fransa: 'İsrail'in kendini savunma hakkı var'
Ekim 2023'ten bu yana İsrail'e düzenli ve sürekli olarak askeri yardım sağlayan Fransa'dan Dışişleri Bakanı Jean-Noel Barrot'tan açıklama geldi.
Barrot da "tarafları itidalli davranmaya ve bölgesel istikrarı tehlikeye atabilecek her türlü gerilimden kaçınmaya" çağırdı. "İran'ın nükleer programına dair ciddi endişelerimizi, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından kısa süre önce kabul edilen karar da dahil olmak üzere, defaatle dile getirdik" diyen Barrot, İsrail'in "herhangi bir saldırıya karşı kendini savunma hakkı" olduğunu vurguladı.
Almanya da İsrail'i destekledi: 'İran'ı uyarmıştık'
Almanya Başbakanı Friedrich Merz, telefonla yaptıkları görüşmede İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun kendisini askeri operasyonlar ve hedefleri konusunda bilgilendirdiğini belirtti.
İsrail’i destekleyen ve ülkenin "varlığını savunma hakkı olduğunu" söyleyen Merz, Federal Hükümetin Güvenlik Kabinesi ile durumu değerlendirdiklerini dile getirerek, “Federal hükümet, İran'ın çok ilerlemiş nükleer silah programına ilişkin endişelerini yıllardır defalarca dile getirmiştir” dedi.
Merz, “Her iki tarafı da daha fazla tırmanmaya yol açabilecek ve tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek adımlardan kaçınmaya çağırıyoruz” ifadesini kullandı.
Almanya Dışişleri Bakanı Johann Wadephul da İsrail'in "varlığını ve vatandaşlarının güvenliğini savunma hakkına sahip olduğunu" savundu.
Almanya da uzun süredir İsrail'e silah ve mühimmat desteği veriyor.
Orta Doğu ülkeleri ne diyor?
Orta Doğu ülkelerinden de beklenen sert açıklamalar gelmedi.
Katar, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) İsrail'in saldırısını kınadı. Katar, saldırıların İran'ın egemenliği ve güvenliğinin açık ihlali olduğunu belirtti.
Irak hükümeti, İsrail'in İran'a saldırılarını kınayarak saldırının tekrarını önleyecek somut ve kararlı tedbirler alınması için Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini (BMGK) acil toplantıya çağırdı.
Ürdün Sivil Havacılık Düzenleme Kurumu, İsrail'in İran’a saldırısının ardından, bölgedeki gerilim nedeniyle ülke hava sahasının geçici olarak kapatıldığını duyurdu.
Umman Sultanlığı, İsrail'in İran'a saldırısının oldukça "hassas bir süreçte yapıldığını" belirterek saldırıyı şiddetle kınadığını duyurdu. Yazılı açıklamada, "Umman Sultanlığı, İsrail'in İran İslam Cumhuriyeti topraklarına yönelik başlattığı, egemen tesisleri hedef alan ve can kayıplarına yol açan vahşi askeri saldırıyı şiddetle kınadığını bildiriyor" ifadeleri yer aldı.
Türkiye'nin açıklamasında da ABD geçmedi
Pek çok ülkenin açıklaması yalnızca "kınamalarla" geçiştirilirken, ABD'nin ismi dahi geçmedi. Bolca "istikrar" vurgusu yapıldı.
Bu ülkelerden biri de Türkiye.
Dışişleri Bakanlığı'nın yazılı açıklamasında "İsrail'in İran'a düzenlediği hava saldırısını en güçlü şekilde kınıyoruz" ifadesi kullanıldı. Saldırının uluslararası hukuku açıkça ihlal ettiği ve bunun, İsrail’in bölgede yürüttüğü stratejik istikrarsızlaştırma politikasına hizmet eden bir provokasyon olduğu belirtilirken ABD'nin adı geçirilmedi.
Saldırıların, İran'ın nükleer programıyla ilgili müzakerelerin yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşmesinin (İsrail Başbakanı Binyamin) Netanyahu hükümetinin herhangi bir meselenin diplomatik yollarla çözülmesini istemediği ve kendi çıkarları doğrultusunda bölgesel istikrarı ve küresel huzuru riske atmaktan kaçınmadığını gösterdiğine dikkat çekilen açıklamada, İsrail’in daha büyük çatışmalara yol açabilecek saldırgan eylemlerine bir an önce son vermesi gerektiğinin altı çizildi. Şöyle denildi:
"Orta Doğu’da daha fazla kan ve yıkım görmek istemediğimizi tekraren ifade ediyoruz. Savaşın yayılmaması için uluslararası toplumu acilen harekete geçmeye çağırıyoruz."
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da, sosyal medya hesabındaki açıklamasında ABD'den hiç bahsetmedi, "hukuksuz ve provokatif eylem" olarak nitelendirdiği saldırı hakkında şu değerlendirmeyi yaptı:
"Netanyahu yönetiminin meşru gerekçelerden yoksun ve bölgesel istikrarı bozmaya yönelik saldırganlığını en güçlü şekilde kınıyoruz. İran'a yaşadığı kayıplardan dolayı başsağlığı diliyoruz. Gazze'de uygulanan soykırımcı politikalara karşı uluslararası baskı artmışken, İran ile nükleer müzakereler sürdürülürken yapılan bu saldırı, insani değerleri ve diplomasiyi dışlayan barbar bir tutumdur. İsrail yönetiminin insani değerlere, hukuka ve bölgesel istikrara tehdit oluşturan eylemlerine karşı, uluslararası kurumlar ve ilgili tüm ülkeler çok daha güçlü bir tutum almalıdır."/sol
Yeni yorum ekle