Barack’ın Türkiye-Suriye-İsrail Üçgenindeki Görevi

Çar, 11/06/2025 - 14:13

“Doğu'nun Çarı” olarak bilinen Tom Barak, şu anda Türkiye-Suriye-İsrail üçgenindeki dört görevle bölgeye gidiyor.

Welayet News  - Ortadoğu'daki nüfuz haritasını yeniden çizme çabalarında, Tom Barak ismi son yıllarda sadece Ankara'da değil, tüm bölgede en çok konuşulan ABD büyükelçilerinden biri olarak gündeme geliyor.

77 yaşındaki Tom Barak, bir iş adamı ve Trump'ın yakın arkadaşı, ancak diplomatik bir geçmişi yok. Lübnanlı ve Hristiyan kökenli ve ailesi 1900 yılında ABD’ye göç etmiştir.

Barak, Trump iktidara geldikten sonra ABD'nin Ankara büyükelçisi olarak atandı ve kısa süre sonra görevlerine ABD'nin Suriye özel temsilcisi pozisyonu eklendi. Bu, Türkiye-Suriye-İsrail jeopolitik üçgeninde kendisine emanet edilen görevin karmaşık yapısını yansıtıyordu.



 

Amerika'nın Türkiye ile İlişki Stratejisi

Türkiye'nin Barak'ın Ankara'ya ABD büyükelçisi olarak atanmasını memnuniyetle karşılamasına rağmen, onun geçen Nisan ayında Senato'da yaptığı açıklamalar, Beyaz Saray'ın Türkiye'nin siyasi ve ekonomik konumunu ABD’nin yeni bölgesel stratejileri çerçevesinde gözden geçirmeyi amaçladığını gösteriyor.

Gözlemciler Barak'ın planlarını ABD’nin Türkiye'deki yeni gündemi ve İsrail ile daha derin bir ittifak karşılığında Ankara'yı ABD'nin İran, Rusya ve Çin'e karşı bölgesel politikalarına dâhil etmeyi amaçlayan Steve Witkoff'un açıklamalarının başka bir versiyonu olarak görüyorlar.

Barak ayrıca, Suriye'de Ankara ile Tel Aviv arasında doğrudan bir çatışmayı önlemekle görevlendirildi ve Trump, Beyaz Saray'da Netanyahu ile yaptığı görüşmede bu konuya değindi.

 



 

Türkiye'nin Jeopolitik Rolü

Barak Ankara'daki konuşmasına Türkiye'ye NATO'ya yaptığı katkılar ve IŞİD'e karşı mücadeledeki rolü için teşekkür ederek ve Ankara'nın Ukrayna savaşındaki duruşunu överek başladı. Ayrıca Ankara'nın Washington ile enerji sektöründe, özellikle gaz ithalatında işbirliğinden bahsetti ve bu işbirliğinin genişlediğini vurguladı.

Barak, ekonomik olarak Türkiye ve ABD işbirliğini Çin'in etkisini ve Kuşak ve Yol Girişimini azaltmak için stratejik bir fırsat olarak görüyor ve Türkiye'nin Afrika'da Çin'in yerini aldığına inanıyor.

Barak'ın Orta Doğu Denklemleri

Barak, Senato'daki konuşmasında hassas bölgesel denklemleri özetledi ve Şam'ın düşüşünün Suriye'de ABD, Türkiye ve İsrail'in önünü açtığını vurgulayarak, Colani’nin ortaya çıkışını Washington, Tel Aviv ve Ankara'nın yararlanması gereken bir fırsat olarak nitelendirdi ve doğrudan Erdoğan’a seslenerek, “Trump ile çatışmaktan kaçınmasını tavsiye ediyorum” dedi.

Buna göre, Barak'ın bölgedeki temel görevi, Suriye'deki şu üç yaklaşım arasında bir uyum yaratma girişimi olarak görülmelidir:

* Bir yandan ABD, Suriye'nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmeye çalışırken, diğer yandan Ankara'yı Suriye Kürtleri için özerkliği kabul etmeye zorlamak istiyor. İlk konuda, Barak bir sorunla karşı karşıya görünmüyor, çünkü Colani, İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek istediğinden defalarca bahsetti. Ancak Kürtler konusunda, Ankara onlara özerklik vermeyi kendisi için bir güvenlik tehdidi olarak gördüğünden, Barak'ın önünde zorlu bir yol olacak.

Suriye'de İsrail, bir yandan Dürzi özerkliğini destekleyerek bir tampon bölge oluşturmak istiyor, diğer yandan da güçlü bir ordunun kurulmasını engellemek istiyor ve Colani’nin itaati dikkate alındığında Barak’ın bu hedeflere ulaşmakta zorlanmadığı görülüyor.

Üçüncü hedef ise Amerika'nın kendisidir ve Türkiye'nin Şam'da Ankara'ya bağlı bir İslami hükümet kurma isteğini gerçekleştirmesini engellemek istemektedir.



Ankara Ve SDG Arasında Arabuluculuk

Barak, Ankara ile SDG'yi yakınlaştırmak amacıyla SDG komutanı Mazlum Abdi'yi arayarak Washington'un Suriye'de IŞİD ile mücadele politikasının devam etmesini vurguladı ve Ankara ile müzakerelerin devam etmesi çağrısında bulundu.

SDG ile Türkiye arasındaki iki buçuk aylık ateşkes ve doğrudan ve dolaylı müzakere kanallarına değinen Abdi, Türkiye'nin SDG'yi yeni Suriye ordusuna dâhil etmek isteğinden bahsetti.

Türkiye’nin söylemindeki değişim, SDG ile Ankara arasındaki yakınlaşmayı gösteriyor ve bu, Erdoğan da dâhil olmak üzere Türk yetkililerin açıklamalarında açıkça görülüyor.



 

Lozan Eleştirisi

Barak, NTV’ye verdiği röportajda Lozan Antlaşması'nı eleştirerek, bu anlaşmanın Sykes-Picot ve Sevr gibi Kürtleri haklarından mahrum bıraktığını söyledi.

Lozan Antlaşması Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun temeli olmasına rağmen Ankara bu açıklamalara yanıt vermedi. Gözlemciler Ankara'nın sessizliğini Barak'ın tutumuyla mutabakat olarak değil, aksine Ankara ile Barak'ın yaklaşımı arasında bir çatışma olarak değerlendiriyorlar.

Barak'ın açıklamaları endişe verici çünkü bu açıklamalar, sömürge karşıtı bir bakış açısıyla değil, Ankara'nın istemediği yeni bir Kürt projesi lehine bölge haritalarını yeniden çizmek için bir bahane olarak yapılmıştır.

Barak'ın Dört Görevi

Barak'ın Türkiye-İsrail-Suriye üçgenindeki görevinin şu dört alanda olduğu söylenebilir:

* Suriye'nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmek ve Golan Tepeleri'nin işgalini meşrulaştırmak.

* Ankara'ya Suriye'deki SDG'yi ve Kürt özerkliğini tanıması için baskı yapmak.

* Suriye'de Türkiye ile İsrail arasında bir çatışmayı önlemek.

* İsrail'in İran ve Gazze de dâhil olmak üzere bölgesel konulardaki yaklaşımını ABD ile uyumlu hale getirmek.

Barak, yıllardır barış görmeyen ve buna krizlerin eklendiği bir bölgede Türkiye-Suriye-İsrail üçgenini örgütlemede kilit bir oyuncu olarak kendini göstermeye başladı ve bu rol diplomasiden öte, bölgesel dengelerin mühendisliğiyle ilgili bir roldür.

(Farsnews’den tercüme edilmiştir)

Rasthaber 



Yeni yorum ekle