Hizbullah; Siyonist Rejime Karşı Mücadelede Rol Model

Pt, 26/05/2025 - 13:52

Siyonist İsrail'e en büyük tarihi darbeyi vuran ve bu rejime yönelik varoluşsal tehditleri her boyutta artıran Aksa Tufanı Harekatı, Hizbullah'ın Mayıs 2000'de işgalcileri Güney Lübnan'dan rezil bir şekilde kovma sürecinin doğrudan bir sonucudur.

Welayet News  - Bu sene Lübnan Kurtuluş Zaferinin 25. yıl dönümü, ülkenin Aksa Tufanı savaşının ardından pek çok benzeri görülmemiş değişimin yaşandığı bir zamana denk geliyor.

Bölgenin ilk direniş grubu olan Hizbullah, 2000 yılında büyük bir destana imza atarak, ABD öncülüğündeki dünya devletlerinin desteklediği işgalci İsrail rejiminin ordusunu Güney Lübnan'dan utanç verici bir şekilde kovmayı başardı.

Bu tarihten 27 Kasım 2024'te Lübnan ile Siyonist İsrail arasında ateşkes sağlanana kadar Hizbullah, Filistin halkına destek amaçlı operasyonlarında parlak bir sicile imzalamış ve Siyonist rejimin ana cephesini günün her saati füze ve insansız hava araçlarıyla (İHA) doğrudan ateş altına almıştır. İşgalciler için bunun sonuçları devam ediyor. Öyle ki ateşkes anlaşmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen, işgal altındaki Filistin'in kuzey bölgelerinden kaçan çok sayıda siyonist yerleşimci hâlâ evlerine geri dönmeye cesaret edemiyor.

Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehit edilişi, Lübnan direnişinin mazlumlara destek için yaptığı fedakarlıkların en büyük örneğidir ve direnişin liderinin akıtılan kanı, baskı ve işgale karşı mücadelede tüm direnişçiler ve dünya çapında özgür insanlar için bir yol gösterici ışık olmuştur.

Bu yazıda, Hizbullah’ın 2000 yılında Lübnan'ı işgalden kurtarma sürecindeki kazanımlarına ve özellikle son 25 yılda güney cephesinde Siyonist düşmanla yaşanan gelişmelere kısaca göz atmayı amaçlıyoruz.

Filistin'in 1948'de işgal edilmesinin ardından, Arap topraklarında işgallerini genişletme hırsını sürdüren Siyonistler, 6 Haziran 1982'de Lübnan topraklarına girdi. Beyrut'u kuşatan İsrail rejimi Yaser Arafat liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü'nün (FKÖ) Filistin topraklarını terk etmesini istedi.

O dönemde Siyonist rejimin ordusu, 100 bin asker ve 1.100 tankın katılımıyla ve geniş hava desteğiyle, Beyrut da dahil olmak üzere Lübnan'ın bazı bölgelerini işgal etti ve Birinci Lübnan Savaşı'nı başlattı. O dönemde bu işgalin açıklanan amacı, Fetih Hareketi de dahil olmak üzere Filistin direniş gruplarını yok etmek ve Filistinlileri ve Suriye güçlerini Lübnan'dan çıkarmaktı. Ancak bu rejimin asıl amacı Lübnan'a İsrail yanlısı Hristiyan bir devlet başkanı getirip Suriye'nin ülkedeki askeri ve siyasi gücünü azaltmaktı.

Lübnan'ın başkenti Beyrut da dahil olmak üzere ülke topraklarının yarısından fazlasının Siyonistler tarafından işgal edildi. Filistin Kurtuluş Hareketi'nin bütün üst düzey militanları Filistin ve Lübnan'dan Tunus'a transfer edildi. Ardından Lübnan ve Filistin'de işgale karşı yeni direniş grupları ortaya çıktı. Bunlar yıllar sonra Siyonist rejime en büyük darbeleri indirmeyi başarmıştır.

Hizbullah ilk olarak 6 Ocak 1984'te "İslami Direniş" imzasıyla resmi bir bildiri yayınladı. 1982'den 24 Mayıs 2000'e kadar geçen aşamalar göz önüne alındığında, bu dönemde direnişin işgalcilerle mücadelede büyük ilerleme kaydederek, feda eylemleri ile ateş açma eylemlerinden Siyonistlerin karargahlarına ve birliklerine ağır pusu kurma gibi operasyonlara geçti. Daha sonra Güney Lübnan'daki işgalcilerin hassas ve kilit noktalarına yönelik direniş savaşçılar tarafından ezici operasyonlar yürütüldü. O dönemde Başbakan Ehud Barak liderliğindeki Siyonist rejim, Haziran 1999'da Lübnan'dan çekilmeye başlamak zorunda kaldı ve işgal dönemi 25 Mayıs 2000'de son buldu. Bu olay Lübnan takviminde "Direniş ve Kurtuluş Günü" olarak adlandırıldı.

İsrail İşgali Sonrası Lübnan’daki Gelişmelerin Kronolojisi

- 18 yıl süren İsrail işgali ve saldırganlığının ardından Güney Lübnan işgalden kurtarıldı ve Lübnan, direniş güçlerinin kurtarabildiği ilk Arap ülkesi oldu.

- Lübnan'ın işgali İsrail rejimine çok pahalıya mal oldu. Lübnan’da çok sayıda işgalci asker öldü. Bu nedenle rejim 25 Mayıs 2000'de tek taraflı olarak Güney Lübnan'dan çekilmek zorunda kaldı, ancak Şeba Çiftlikleri ve Kafr Şuba Tepeleri bölgelerinden çekilmedi.

-Siyonist İsrail ordusunun Güney Lübnan'dan çekilmesinin ardından, dönemin BM Genel Sekreteri'nin temsilcisi Terry Rod Larsen, Güney Lübnan'a beraberinde bir harita getirerek, Lübnan ile işgal altındaki Filistin arasındaki sınırı mavi bir çizgiyle çizdi. Elbette bu uluslararası bir hat olarak kabul edilmiyor ve gerçek sınır ile mavi çizgi arasında onlarca hektarlık tarım arazisi bulunuyor.

- Hizbullah 2000-2006 yılları arasında askeri gücünü önemli ölçüde artırmayı başardı. Daha sonra Temmuz 2006'da İsrail ordusu ile Hizbullah arasında yeni bir savaş patlak verdi ve İsrail'in yenilgisiyle sonuçlandı. Siyonistler ikinci kez Güney Lübnan'dan rezil olarak çekilmek zorunda kaldı.

- Temmuz 2006'da 33 günlük savaşta eski Başbakan Ehud Olmert liderliğindeki İsrail, savaşı durdurma kararı aldı ve İsrail güçleri Güney Lübnan'dan çekildi.

- Daha sonra Lübnan ile İsrail arasında ateşkesi sağlamak amacıyla BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararı yayımlandı ve Güney Lübnan'a BM Barış Gücü (UNIFIL) adı verilen uluslararası güçler konuşlandırıldı.

- Bu kararın yayınlanmasından bu yana 18 yıl geçmesine rağmen BMGK kararını sürekli olarak ihlal eden İsrail rejimin 1701 sayılı kararın hiçbir hükmüne uymamıştır.

- 7 Ekim 2023'te Filistin direnişinin Aksa Tufanı operasyonunu başlatmasından bir gün sonra, Lübnan Hizbullah Hareketi Gazze'ye destek olmak ve Lübnan'ı Siyonist rejimin saldırganlığına karşı savunmak amacıyla bu mücadeleye girdiğini duyurmuş ve Siyonist düşmana karşı Güney Lübnan Cephesi açılmıştı, bu süreçte büyük fedakarlıklar sergileyen Lübnan direnişi işgalcilerin iç cephesine büyük darbeler vurmuştur.

- Hizbullah'ın işgal altındaki Filistin topraklarındaki operasyonlarını yoğunlaştırması ve İsrail'in ABD'den Lübnanlıları savaşı sona erdirmeye ikna etmesini istemesi üzerine, 27 Kasım 2024'te Beyrut ile Tel Aviv rejimi arasında ateşkes sağlandı. Bu ateşkes, özellikle Lübnan'daki siyasi gelişmeler ve ülkenin yeni hükümetinin eylemsizliği göz önüne alındığında, devam eden Siyonist saldırganlık nedeniyle kırılgan bir durumdadır.

Hizbullah'ın Güney Lübnan'daki Başarıları

- "Yenilmez ordu" efsanesinin çöküşü: 25 yıl önce Siyonist rejimin çekilme kararını alan komutanları ve liderleri, bunu hâlâ büyük hayal kırıklığı yaratan bir yenilgi olarak nitelendiriyorlar. Aslında İsrail ordusunun hezimeti, Lübnan'daki Hizbullah ve genel olarak bölgedeki direniş ekseni için büyük bir zaferdi.  Siyonistleri bir Arap ülkesinin topraklarından kovulması eşi benzeri görüşmemiş bir olaydır. Bu büyük kazanım Siyonist İsrail'in “yenilmez ordu” efsanesini yerle bir etti.

- Güç dengelerinin değişmesi: Siyonistlerin Güney Lübnan'dan çekilmesinin ardından, bölgede direniş ekseni ile Siyonist rejim arasındaki güç dengeleri değişti. Siyonistlerin artık üstünlüğü kalmamıştı. Bu zaferin ardından Lübnan'daki Hizbullah savunma kabuğundan çıkarak saldırgan ve tehdit edici bir evreye girdi ve bunu Gazze'ye destek savaşında gördük.

-Lübnan direnişinin müzakereye karşı zaferi: Hizbullah, Siyonist düşmanla en ufak bir diyalog veya müzakereye girmeden bu askeri başarıyı elde etti; Arap ve Filistin dünyasının uzlaşmacı liderlerinin ve sürekli düşmanla pazarlıktan bahsedenlerin dikkat etmesi gereken bir konudur.

Lübnan'ın İşgalden Kurtuluşu Filistin için Neler Kazandırdı?

Belki de Hizbullah’ın 2000 yılında işgalci düşmana karşı kazandığı zafer direnişin en önemli erken meyvelerinden biri, 5 yıldan fazla süren "El-Aksa İntifadası"nın (İkinci Filistin İntifadası) ortaya çıkmasıydı. Bu süre zarfında Filistinliler, Siyonist düşmanla derin bir çatışma girdiler ve sonunda işgalcilere 2005 Gazze Savaşı'nda büyük bir yenilgi yaşattılar.

Bu olay, düşmana stratejik bir tehdit olarak değerlendirilen direniş güçlerinin askeri ve insan yapısını güçlendirmesine olanak sağlamıştır. Hizbullah modelini Filistin direniş grupları arasında yayma ruhu, o tarihten bu yana Filistinlilerin düşmana karşı daha büyük bir cesaretle karşı koydukları bir noktaya ulaştı ve 2008, 2012 ve 2014'teki üç Gazze savaşında, özellikle Filistin füze sanayiinde askeri ilerlemeye tanık olduk.

Mayıs 2021'de gerçekleşen 12 günlük Kudüs Kılıcı savaşı da Filistin direnişinin Lübnan direnişini modellemesinin ürünüydü; Bu mücadelede Filistinli gruplar, kendi iç kapasitesine güvenerek ilk kez savaşın karar verici tarafı oldular ve nihayetinde savaşın kaderini kendileri belirlediler.

Caydırıcılığın tersine çevrilmesi, direnişin askeri desteğinin tüm Filistin'e genişletilmesi, yeni silahların kullanılması, Siyonist rejimle müzakere ve normalleşmenin başarısızlığının kanıtlanması Filistin direnişinin bölgesel ve uluslararası rolünün belirlenmesi, savunma aşamasından saldırı aşamasına geçilmesi ve en önemlisi Filistin ve hatta 1948 işgal edilmiş topraklar ve diğer ülkelerdeki yerlerinden edilmiş Filistinliler arasında  benzeri görülmemiş bir şekilde birlik sağlama,  Filistin direnişinin en önemli başarıları arasında yer alıyor.

Ancak Hizbullah modelinin Filistin için en belirgin sonucunu, 7 Ekim 2023'te gerçekleştirilen tarihi Aksa Tufanı Harekatı'nda gördük; Siyonist çevreler bu operasyonun fırtına gibi İsrail'in temellerini sarstığını itiraf etmiştir.

Aksa Tufanı, Siyonist rejimin güvenlik doktrinine indirilmiş büyük bir darbeydi ve Siyonist çevreler bunu defalarca dile getirdiler. Zira İsrail rejiminin Şin Bet, Mossad ve askeri istihbarat teşkilatından oluşan istihbarat ve casusluk teşkilatları, bölgenin en güçlü istihbarat sistemi olarak kabul ediliyor. Ayrıca başta CIA olmak üzere dünyanın en büyük istihbarat sistemleri tarafından desteklenen Siyonist istihbarat servisleri casusluk amaçlı en güncel yapay zeka teknolojilerini kullanıyorlar, ancak Filistin direnişinin Aksa Tufanı Harekatı'nı öngöremediler.

ABD ve Batı'nın desteğiyle dünyanın en gelişmiş istihbarat ve askeri teçhizatına sahip olan İsrail rejimi, Hamas'ın 7 Ekim 2023'te icra ettiği Aksa Tufanı operasyonunu engellemekte başarısız oldu ve Filistinli direnişçiler taarruz planını yüksek verimlilikle yürüttü. Öyle ki İsrail ordusunun generalleri, Aksa Tufanı Harekatı'nı tarihin en iyi komando saldırısı olarak niteledi.

Aksa Tufanı, Filistin direnişinin asla yok olmayacağını bir kez daha kanıtladı ve Gazze halkının en büyük insani felaket ve acılara rağmen direnişi desteklemekten vazgeçmediğini herkes gördü.

Gazze'ye destek veren direniş cephelerinin tarihi rolü da Aksa Tufanı savaşının dikkat çeken olayları arasındadır. Direniş ekseninden Aksa Tufanı Muharebesi'ne katılan ilk grup Hizbullah Hareketi oldu. Lübnan direnişi başta Seyyid Hasan Nasrallah'ın şehadeti olmak üzere çok ağır bedeller ödemesine rağmen Gazze'ye desteğini kesmedi. Irak direnişi de yoğun iç ve dış baskılara rağmen Gazze'ye destek için ön saflarda yer almaya devam etti.

Yemenliler de ABD'nin liderliğindeki koalisyon ve Siyonist rejimin tüm saldırılarına rağmen son ana kadar Filistin halkının yanında yer aldı. İsrail'e yönelik direniş operasyonlarını ve deniz ablukasını durdurmadılar. Bu rejime karşı hava ablukası ve Tel Aviv de dahil olmak üzere işgalcilerin iç cephesine yönelik devam eden füze saldırıları Siyonistler için büyük bir kabus oldu.

Ancak İran İslam Cumhuriyeti'nin Filistin işgalinden bu yana Siyonist rejime yönelik en büyük saldırı olarak nitelendirilen "Gerçek Vaat" operasyonları dünya hafızasından asla silinmeyecek ve böylece bölgedeki direniş cephesinin birlik denklemi ilk kez pratikte kurulmuş oldu.

tesnim

Tags: 


Yeni yorum ekle