İran'ın "Gerçek Vaad" Operasyonuyla Ortaya Çıkan Gücü

Per, 25/04/2024 - 07:23

Batı ve yandaşları, istihbarat, ordu ve siyasi kapasitelerini kullanarak İsrail işgal rejimini korumak için harekete geçti. 13 günlük yoğun çabalarına rağmen, bu rejimin İran'ın elinden kurtulmasını sağlayamadılar ve aksine, rejimin savunmasızlığı tüm dünya için açıkça ortaya çıktı.

Welayet News  - Batı ve yandaşları, istihbarat, ordu ve siyasi kapasitelerini kullanarak İsrail işgal rejimini korumak için harekete geçti. 13 günlük yoğun çabalarına rağmen, bu rejimin İran'ın elinden kurtulmasını sağlayamadılar ve aksine, rejimin savunmasızlığı tüm dünya için açıkça ortaya çıktı. İlginçtir ki milletler, seçkinler ve dünya devletlerinin geniş bir yelpazesi, İran'ın eylemini son derece etkili ve aynı zamanda etik buldu. Batı, bu karşılaşmada şişirilmiş askeri ve siyasi itibarını kaybetti. Filistin topraklarının işgalcileri, onları tehlikeden kurtaracak hiçbir yol olmadığını anladılar.

 

11 Nisan günü 23 ülke İran'a karşı meydana çıktı ve sahayı kaybetti. İran Cumhuriyeti'nin sahadaki komutanı Tuğgeneral Hacızade'nin yorumuyla, bu karşılaşmada İran kapasitesinin sadece %20'sini kullanmıştır.

Bu bağlamda söylenecek birkaç şey var:

1. Muhtemelen şu meşhur ifadeyi duymuşsunuzdur: İsrail tehdit altındayken "önleyici saldırı" veya "önleyici savaş"a başvurur ve düşmanı harekete geçmeden önce askeri sahadaki oyundan çıkararak ve saldırıya uğramadan saldırıyı püskürtür. Önleyici saldırı, Amerikalıların 2003 yılında Irak'a yapılan saldırıyı meşrulaştırmak için resmen ortaya attığı bir terimdir. Elbette bundan önce İsrail rejimi 1967 Haziran Savaşı'nı bu temel üzerine kurdu ve Arap ordularına önleyici bir saldırı düzenleyerek Haziran Savaşı'nın galibi olarak kabul edildi. İran, bu konunun farkında olarak, özel girişimleriyle önleyici saldırıyı işgalci rejimin erişiminin dışında tuttu ve İsrail'in bu oyuna dahil olmasını engelledi. Bu, İran'ın gelişmiş silahlarla onu destekleyen Batı cephesine karşı ilk askeri zaferiydi.

2. İran İslam Cumhuriyeti, bu savaşta Batı ülkelerinin yoğun baskısı, tehditleri ve saldırıdan vazgeçmesi için verilen vaatlere karşı direndi ve onları reddetti. Gerçekte bu savaşta, İran karar verdiğinde hiçbir engel onu kararını uygulamaktan alıkoyamayacağını kanıtladı. Halbuki son 100 yılda, çok güçlü bir ülke olsa bile bu tür koşullarda kararından vazgeçmiş ve ulusal menfaatlerinş böyle bir baskı altında kurban etmişti. Mısır, 1973 Savaşı'nda Sina Yarımadası'nı ve Taba bölgesini geri almayı başardıktan sonra, Amerika ve Sovyetler Birliği'nin baskısıyla geri adım attı ve kazandığı zaferi İsrail rejimine teslim etti. Bu nedenle, Batı ülkelerinin yoğun siyasi baskısına karşı bu direniş, İran için başka bir büyük zaferdi. Artık düşmanlar şunu gayet iyi biliyor: İran'ın iradesini kırmak mümkün değil.

3. Bu savaşta İran, işgalci rejimin nükleer tesislerinin 20 kilometre uzağında yer alan ve aslında kalbi olarak kabul edilen en önemli hava üssü Nevatim'e saldırmak ve aynı zamanda Şeyh Dağı'nın batısında yer alan rejimin istihbarat üssü Şelah'a bir tokat atmak istiyordu ve başka hiçbir askeri hedefi yoktu. Öncelikle, İran'ın askeri hedefi, füzeleri bu iki üsse yaklaşana kadar Batı'nın güçlü ve çok katmanlı istihbarat sistemlerinin ve hatta efsanevi istihbarat sistemlerinin ve Batı askeri stratejistlerinin hesaplarının gözünden gizli kaldı. İkincisi, İran, düşmanların beş güçlü savunma sistemini delerek bu iki üssü büyük bir şiddetle vurarak onları fiilen devre dışı bıraktı. Bu, Batı ve yandaşları için büyük bir itibar kaybıydı. Aynı zamanda İran'ın olağanüstü operasyonel gücünü kanıtladı. Bu nedenle, Batılılar ağır başlıklı İran füzelerinin (yaklaşık 500 kg savaş başlığı hacimli) İsrail'in askeri ve istihbarat üslerine nüfuz ettiğini inkar etmeye çalıştılar. Ancak elbette başaramadılar ve zamanla itiraf ettiler. Aslında bu savaşta, düşmanların savunma sistemlerinin İran'ın füzelerine zarar verebilse de, atılan silahları kontrol edemediği kanıtlandı. Bu, İran İslam Cumhuriyeti için büyük bir askeri zaferdi.

4. Bu savaşta Batı ve savunma ve saldırı sistemleri, İran'ın askeri oyununa yakalandı. İran, yaklaşık 200 savaş uçağı ve en az beş Batı ve rejim savunma sistemini İHA'larıyla oyalamayı ve füzelerinin hedefe doğru yolunu açmayı başardı. Batı ve siyonist rejim, İran'ın balistik ve seyir füzeleri hedef noktalarına çok yaklaşana kadar İran'ın blöf oyununu anlamadılar. Bu blöf oyununda yaklaşık dört milyar dolar harcadılar ki bu rakamın sadece 1.5 milyar dolarını itiraf ettiler. Oysa İran'ın bu operasyondaki askeri masrafı 200 milyon dolardan daha azdı. Yani İran, çok düşük bir maliyetle işgalci rejime ve aptal Batılı destekçilerine çok ağır bir maliyet yükledi. Bu da İran için büyük bir zafer ve Cumhuriyet-i İslamî İran'ın askeri liderliğinin keskin zekasının bir işaretiydi.

5. İran bu savaşta büyük bir ahlaki zafer de kazandı. Batılılar, İran'ın saldırısını İsrail rejimini izolasyondan çıkarmak için bir araç olarak kullanmaya çalışıyorlardı. Ahlaki unsur, düşmana karşı savaşı meşrulaştırmak anlamına gelir ve bu, savaşlarda hayati ve kader belirleyici bir unsurdur. Bu unsur konusundaki yenilgi saldıran ordunun kesin yenilgisidir. Öyle ki, işgalci rejim Gazze'ye saldırdığında, tüm askeri analistler rejimin Gazze halkı ve direniş örgütleri karşısında kesin bir yenilgisinden bahsettiler.

Amerikalılar ve Avrupalılar, İran'ın ya bir rejim konsolosluğuna ya da birkaç sivil veya ekonomik tesise saldıracağını ve bununla da savaşın meşruiyeti açısından terazi kefesinin işgalci rejim lehine ağır basacağını ve sonraki askeri eylemlerine ahlaki meşruiyet kazandıracağını düşünüyorlardı. İran, bu tür yerlere saldırmaktan kaçınarak ve rejimin en önemli askeri üssüne odaklanarak - ki bu üs, Şam'daki İran konsolosluğuna yapılan saldırıda da önemli rol oynamıştı - rejimi ve Batı'yı etkisiz kıldı ve dünyayı İran'a hayran bıraktı. Bu nedenle, İran'ın yanıtı çok sert ve Almanya ve İngiltere dışişleri bakanlarının deyimiyle "orantısız" olmasına rağmen, işgalci rejimin ahlaki izolasyondan kurtulmasına hiçbir katkı sağlamadı. Bu da İran için bir başka stratejik zaferdi.

6. İran, bu savaşta gerçek bir savaş alanında (tatbikat değil) kendi imkanlarını sahada test etme, karşı tarafların savunma kapasitesini gerçekçi bir şekilde değerlendirme ve askeri yeteneklerini geliştirmenin ve düşmanlarının yeteneklerini aşmanın yollarını bulma fırsatı yakaladı. İran, bu savaşta ülkenin farklı bölgelerine atış noktaları dağıtarak ve silahlarının örneklerini sahaya sürerek mekansal ve silahlı yeteneklerini değerlendirdi ve düşmanın zayıf noktalarını ve boşluklarını belirledi.

Genel olarak, bu savaşta, İslam İnkılabı Rehberi'nin tam olarak ifade ettiği gibi, İran Silahlı Kuvvetleri "İran milletinin iradesinin uluslararası alanda ortaya çıkışını kanıtladı."

Sadullah Zarii



Yeni yorum ekle