Gadir'den Veliyy-i Fakih'e

Çar, 22/02/2017 - 14:19

Gadir'den Veliyy-i Fakih'e

Bismillah

"Ey Peygamber, Rabbin'den sana indirileni tebliğ et. Eğer (bu görevi) yapmayacak olursan, O'nun Elçiliği'ni tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır." (Maide, 67)

Bilindiği üzere İslam dini sağlam temeller üzerine kurulmuştur ve kıyamete kadar da onu koruyacak olan Peygamber'in işaret ettiği Vasiler'dir, aynı zamanda da bu koruma tehlike altındadır, çünkü Hak ve Batıl her zaman karşı karşıya olacaktır. İmam Ali (a.s) çekicilik ve iticilik sıfatı ile tam ortada yer almış ve bu karartmalara karşı en büyük mücadeleyi vermişti. Bugüne kadar gelen bu olay aynı tarzda devam etmekte ve gün be gün güçlenmektedir. İlahi nuru söndürmek isteyen şer odakları karamalarını hız kesmeden, taassublarını ve cahaletlerini hakikatın önüne alarak yollarına devam etmektedirler. Bunu o zamanlarda hisseden ve anlayan yüce Peygamber şu sözleri sarf etmiştir..

"Ey insanlar! Allah benim Mevlam'dır, ben de sizin Mevlanız-Efendiniz'im. O halde ben kimin Mevlası isem, bu Ali de onun Mevlası'dır." "Allah'ım! Onu seveni sev, ona düşman olana düşman ol. Ona yardım edene yardım et, onu yalnız bırakanı yalnız bırak..."

Bugün Suriye'de ve diğer bölgelerde nasıl İmam Hamaney yalnız bırakılmış ve buna rağmen İslam'ı tek başına savunuyorsa, o günde İmam Ali (a.s) tek başına kalmıştı ve İslam'ı savunuyordu.

O gün İmam Ali´nin yanı başında nasılki az bir topluluk sadakatle İmam'ı tasdik ettiler idiyse İmam Ali‘nin varlığına rağmen o günkü müslümanların cehaleti yüzünden Peygamber'in İslam Devleti her geçen gün kan kaybetmişken, İmam Hamaney her geçen gün Müslümanlar'ı daha bilinçlendiriyor ve İslam Cumhuriyeti her geçen gün ihtişamını arttırıyor. Kur'an-ı Kerim'in “Allah'ın ipine topluca sımsıkı sarılın ve dağılmayın!' ikazına dikkat çekerek ‘Bugün bu İlahi söylemin muhatabı, İran halkının bireyleri ve özellikle de yetkililer, siyasal gruplar ve akımlar ile çeşitli kavimler ve mezheplerin mensuplarıdır. Herkes bu İlahi ipe topluca sarılarak, ihtilaflardan kaçınmayı dini ve milli bir görev olarak bilmelidir. Çeşitli dünyevi çekicilikler, şehvetler ve nefsi okşayan hevesler, kıskançlıklar ve kötümserlikler ile kudretperestlik, bir bataklık gibidir ve bu yokoluş sürecinden tek kurtuluş yolu Allah'ın ipine topluca ve bir arada sarılmaktır. İran halkı geçtiğimiz 35 yıl boyunca dünya emperyalizmi ve uşaklarının onca baskısı ve entrikalarına rağmen iman, dayanışma ve sağduyu içerisinde ilerlemiş ve düşmanı geride bırakmıştır.

Bölge halklarının tek kurtuluş yolu da işte bu çizgide adım atmaktır ve bu sürecin meyveleri kendini göstermeye başlamıştır. ‘’Onlar; Allah’ın Elçisi'nin yanında bulunanlar için hiçbir yardımda bulunmayın ki dağılıp gitsinler, diyorlardı. Oysa göklerin ve yerin hazineleri Allah’ındır. Fakat münafıklar bunu anlamazlar.’’  Tarihin hiç bir döneminde eşine rastlanmamış ve rastlanması mümkün olmayan bir gerçeği İran İslam Cumhuriyeti otuzbeş yıldır yaşamakta! Bütün dünya, Müslümanıyla, Hıristiyanıyla, Yahudisiyle, Ataistiyle ve laikleriyle el ele vererek tam otuzbeş  yıldır iktisadi ambargo uygulayarak, İran İslam Devleti’nin Aziz Rehberi'nin etrafını boşaltarak, ona geri adım attırmak istediler ve istiyorlar. Ama gafiller ne anlarlar ki, Velayet ekseninde birbirine kenetlenmiş şehadet aşıklarının (Ma hemey serbaze tuyim Hameney, guş bı fermane tuyim Hameney) (Biz heppimiz senin askerleriniz Hameney!..Can kulağıyla emrini bekliyoruz Hameney!..) diyen dilaver gençlerin, gelinlik elbisesini giymiş genç kızların, beli bükülmüş nine ve dedelerin yükseltmiş oldukları sesi duymuyorlar mı? Yoksa duymak mı istemiyorlar. Ama duyacaklar!..

Şer güçlerin yapmış oldukları bu iktisadi muhasara, İslam’ın gücüne güç katarak Ortadoğu’nun en güçlü devleti olduğunu dünyaya kabul ettirdiler. İlimde, bilimde, teknikte, siyasette ve iktisatta dünyanın süper dedikleri güçlerle yarış halinde. Yine arzuları boğazlarına düğümlenecek ve boğulacaklar bi iznillah!..

‘Bugün, büyük güçler çözülme ve yok olma dönemindedir ve tamamen, çıkmaza girmişlerdir ve hatta büyük sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Hazırladıkları programların içinde boğulmaktadırlar’. İnsanlığın ihmal döneminin yavaş yavaş sona erdiğini  binlerce yıllık zulmü, muhtelif engeller ve zorlukları, güzellikler ve Allah’ın nimetlerinden mahrum edilme ve işgal ve tecavüz döneminin ise sona doğru yaklaştığını açıkça görebiliyoruz..

Gadir-i Hum o gün tüm Risalet İmamet aşıklarına bir ilahi hediye idiyse de bugün Velayet-i Fakih'in etrafında toplanan aşıklarında en büyük bayramıdır…

Bu bayram İslam toplumunun yeniden dirilişi Allah'ın İpine sımsıkı sarılışına bir fırsattır.

 

Murat Avci



Yeni yorum ekle