Casusların Davos’u: Münih...

Per, 23/02/2023 - 10:27

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Ergin Yıldızoğlu, geçen hafta düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı’nı bugünkü köşesine taşıdı.

Welayet News  - Çin temsilcisi Wang Yi’nin konferansın hemen ardından Rusya Devlet Başkanı Putin’i ziyarete gitmesinin Batılı ülkelerde kaygı yarattığını belirten Yıldızoğlu, “O zaman “Putin yalnızlaşıyor” savı “ABD yalnızlaşıyor” savına dönüşebilir” dedi.

Ergin Yıldızoğlu’nun yazısı şöyle:

“Geçen hafta toplanan Münih Güvenlik Konferansı Batı merkezli dünya düzeninin efendilerini kaygılandıran tartışmalara sahne olmuş. Çin temsilcisi Wang Yi’nin konferanstan çıkar çıkmaz, Putin’i ziyarete gitmesinin bu kaygıları derinleştirdiği anlaşılıyor.

“Askerlerin-Casusların Davosu” diyebiliriz, 17-19 Şubat döneminde toplanan Münih Güvenlik Konferansı için. ABD liderliği altında, Avrupa ülkelerinin “Atlantik ittifakının” sorunlarını konuşmak amacıyla düzenlediği Münih Konferansları, Putin’in ünlü 2007 konuşmasından sonra, hızla küresel bir boyut kazandı. Putin’in ABD merkezli Batı hegemonyasının düzenine karşı çıkması, o sırada hızla yükselmekte olan Çin’in bu tutumu desteklemesi Münih Konferansı’na yeni bir anlam yüklemeye, konferans bir “Soğuk Savaş” organına dönüşmeye başlamıştı. Bu yılki toplantı, Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte Münih Konferansı’nın bu kez bir sıcak savaş organı olarak şekillenmeye başladığını düşündürüyor.

Toplantıya ABD, başkan yardımcısı, CIA başkanı meclis çoğunluk grubu başkanı, üst düzey asker-sivil bürokratlarla katıldı. Avrupa ülkeleri devlet başkanı ve başbakan, savunma bakanları düzeyinde katıldılar; NATO da temsil ediliyordu. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski video bağlantısı ile katılarak bir konuşma yaptı, daha fazla silah istedi. Rusya bu yıl davet edilmemiş. Buna karşılık Çin, konferansa en üst düzey diplomatı Wang Yi ile katıldı, Savaşın yıldönümünde bir barış planı sunacağını söyleyerek ABD yönetiminin kaygılarına bir yenisini ekledi. Az sonra değineceğim.

Konferans sonrasında, ABD ve Avrupa medyasında iyimser yaklaşımlar, “Batı’nın birliğini pekiştirdi” diyor. Ancak bunun, en azından iki basıncın altında, çok sağlam bir birlik olmadığı görülüyordu: Birincisi Avrupa ülkelerinin, Çin ve “Küresel Güney” (eski sömürgeler) ile olan karmaşık ekonomik ilişkileriyle ilgiliydi. İkincisi de bir “Stratejik Otonomi” geliştirmek isteyen Avrupa Birliği’nin, bir ABD-Rusya çatışmasına dönüşmeye başlayan “Ukrayna savaşı” dinamiği içinde ABD’ye olan bağımlılığının da artmaya başlamış olmasıyla, istemediği gelişmelerin içine sürüklenme korkusuyla ilgiliydi.

Bu kaygılardan ikincisinin, ancak, “kod sözcüklerle” konuşuluyor olmasına karşın, Çin temsilcisinin konuşmasında açıkça dile getirilmiş ve vurgulanmış olması anlamlıydı. Birinci kaygı, konferansın “Risk Analizi Raporu”nun giriş ve sonuç kısımlarında özellikle vurgulanıyor. Rusya’da “rejim değişikliğine karşı olduğunu” sık sık vurgulayan, Macron olmak üzere konferansta yapılan konuşmalarda bu “Küresel Güney sorununa” değinilmiş: “Küresel Güney” Rusya’ya karşı tutum almakta neden bu kadar isteksiz? Macron, geçmişin getirdiği güvensizliğin silinmesi gerektiğini düşünüyor ama, biliyordu ki bu lafla olacak bir şey değil, maddi manevi yardım yapabilmekle, içişlerine müdahale etme alışkanlığına son vermekle ilgili. Kısacası emperyalist sistemin emperyalist sistem olmaktan vazgeçmesiyle ilgili...

Çin’in ilginç bir biçimde Almanya, Fransa ve İtalya liderlikleriyle görüşerek hazırladığı barış planı projesi işte bu nedenle ABD yönetiminde büyük kaygı yaratmış: “Küresel Güney”, Çin’ diplomasisine, beraberinde gelen mali diplomatik desteklerden dolayı, çok daha açık; barış planını benimseme olasılığı yüksek. O zaman “Putin yalnızlaşıyor” savı “ABD yalnızlaşıyor” savına dönüşebilir.”



Yeni yorum ekle