Son aylarda başta Birleşik Krallık olmak üzere Avrupa ülkelerinde ekonomik ve sosyal sorunların ağırlaşması, bu ülkelerde toplumsal protestoların ve itiraz toplanmalarının artmasına neden oldu.

Welayet News  - Bu toplantıların çoğu polis güçlerinin baskısıyla karşı karşıya kaldı ve bastırıldı. 

Bu bağlamda, ülke polisinin protestocuları bastırmadaki performansını savunan İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, polis şefleriyle görüştüğünü açıklayarak, “İngiliz polisinin her türlü yasadışı protestoyu bastırma hakkı vardır ve bu şekilde İngiliz polisinin hükümet desteğini almalıdır” dedi. 

İngiltere Başbakanı’nın bu açıklamaları, Londra ve bu ülkenin diğer şehirlerinin son aylarda bu ülke hükümetinin siyasi ve ekonomik eylemlerine karşı halk protestolarına sahne olduğu bir zamanda geldi. Yüksek yakıt fiyatları, birçok sanayi ve fabrikanın iflas etmesi ve ardından gelen işsizlik artışı, enflasyon endeksindeki benzeri görülmemiş sıçrama ve yaşam maliyetindeki aşırı artış, İngiltere’yi son yarım yüzyılın en kötü ekonomik koşullarına soktu. Bu koşullar, bu ülkenin birçok vatandaşının toplanmalar ve protestolar düzenleyerek hükümetin performansını protesto etmesine neden oldu. Bu bağlamda eski İngiltere Başbakanı Gordon Brown şunları söyledi:”  İngiliz halkının %70’inden fazlası yoksulluğu, sosyal eşitsizliği ve enflasyonu hayatlarındaki en önemli endişeler olarak görüyor. Bu toplantıların çoğu, bu ülkenin polis ve sözde emniyet gücü tarafından baskıyla karşı karşıya kalırken gerçekleşti. “

Bu durum Almanya ve Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerinde de kendini göstermektedir. Fransa’da ekonomik ve sosyal krizin şiddetlenmesi yaygın protestolara yol açtı, öyle ki son aylarda binlerce Fransız protestocu sokaklara indi, ancak bu protestolar da polis güçlerinin baskısıyla karşılaştı ve bastırıldı. Fransız polisi Fransız protestoculara cop ve göz yaşartıcı gazla müdahale etti, bunun sonucunda çok sayıda protestocu yaralandı ve onlarca kişi tutuklandı. Fransa’da enflasyon oranı 37 yılın rekorunu kırarak bu yılın Ekim ayında %6,2’ye ulaştı. Almanya’da da benzer bir durum söz konusu ve Alman vatandaşlarının protesto gösterileri polis tarafından bastırılıyor.

Bu baskılar devam ederken ve bastırılma rüzgarı Avrupa’da eserken,  batılı ülkelerin yetkililerinin her zaman insan haklarına sahip çıkması iddiasında bulunması , ifade özgürlüğü hakkına saygı duyduğu ve vatandaşların haklarına saygı duyduğu bir jest sunması gülünç ve düşündürücüdür. Bu ülkeler özellikle son yıllarda düşmanca ve müdahaleci tutumlarıyla birçok ülkeyi insan haklarına saygı göstermemekle suçlamaktadırlar.Halbuki kendileri en fazla insan hakları ihlalleri yapıyorlar.  Bu müdahalelerin bir örneği, Britanya hükümetinin İran’daki halk protestolarının bastırılması olarak adlandırdığı şey nedeniyle bir dizi İranlı güvenlik ve kolluk görevlisine yaptırım uygulamasıdır.  Bu durum İran’daki mevcut huzursuzlukta İngiltere ve diğer batılı ülkelerin düşmanca tutumlarını açıkça gözler önüne seriyor. 

Avrupa Parlamentosu’ndaki sol görüşlü bir temsilci olan Mick Wallace, ifade özgürlüğü talep eden ülkelerdeki protestocuların tutuklanmasını eleştirirken, “Şu anda Avrupa’da ifade özgürlüğü tehdit altında. Ukrayna’daki savaşı eleştiren herkes fikrini ifade ettiği için tutuklanıyor.” dedi. 

Amerika ve Kanada’da da durum aynı. Tüm insani taleplere rağmen bu hükümetler protestolara ve muhalefete müsamaha göstermemekte ve polisin müdahalesiyle bu itirazları bastırmaktadır. Kanada Başbakanı Justin Trudeau konuyla ilgili olarak şunları söyledi: “Protestocuları bastırmak için polise,  protestocuları tutuklaması ve para cezası vermesi için gerekli yetkiler verilecek.”

Kanadalı bir avukat ve hukuk uzmanı olan David Fryheit, Kanada Başbakanı’nın politikalarını eleştirdi ve şunları söyledi: “Justin Trudeau’nun hükümeti, protesto mesajıyla aynı fikirde olmadığında, barışçıl gösterilerin çoğunu bastırıyor. Amerika ve Batılı ülkeler özgürlüğe, demokrasiye ve insan haklarına saygı duyduklarını iddia ediyorlar ama insan haklarının en büyük ihlalcileri onlar.”