Yemen Meselesi Müzakerelerin Konusu Değildir
Sadullah Zarei, İran ve Suudi Arabistan görüşmelerine hâkim olan son koşullara değindi ve bu görüşmelerde bölgesel konuların gündeme getirilmediğini vurguladı.
Welayet News - İran ve Arabistan ilişkilerinin geleceği başlıklı toplantı, 17 Mayıs Çarşamba günü Nur Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde düzenlendi.
İran ile Suudi Arabistan arasında Bağdat'ta devam eden görüşmelerin ele alındığı bu toplantıda, Nur Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Dr. Sadullah Zarei, müzakerelerin geleceğini değerlendirdi.
İran ve Suudi Arabistan ilişkileri her zaman sorunlu olmuştur
Sadullah Zarei, toplantının başında İran ile Suudi Arabistan arasındaki sorunlu tarihi ilişkilere değinerek bu konuda şunları söyledi: ‘Tarihsel olarak, İran ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler çok değişken olmuştur. Bu sorunların tarihi devrim öncesine kadar uzansa da, 1987'de hacıların Beytül Haram’da katledilmesi faciası, Suudi hükümetinin 1979'da Mescid-i Haram'da Şii gençlerle karşı karşıya gelmesi ve sonrasında Suudi hükümetinin diğer ülkelerin vatandaşlarına karşı sorumsuzluğu nedeniyle yaklaşık 470 İranlı hacı da dahil olmak üzere 10 binden fazla insanın ölümüne neden olan Mina faciası ve Arabistan’ın önde gelen Şii din alimlerinden Şeyh Bakır en-Nemr ve çoğunluğu Şii olan 57 kişinin Arabistan tarafından şehit edilmesi gibi devrim sonrası yaşanan önemli olaylar, Suudi Arabistan ve İran arasındaki siyasi ilişkilerin kesilmesine neden olmuştur.
Tahran'daki Suudi büyükelçiliği olayı İran dışındaki birçok büyükelçilikte de bu tür olayların yaşanması nedeniyle çözülebilecek normal bir olay olarak kabul edilir ve İran İslam Cumhuriyeti de büyükelçilik ve konsolosluklarına yapılan bu saldırılardan nasibini almıştır. Tahran'daki Suudi büyükelçiliği ve Meşhed'deki Suudi konsolosluğu olayının İran hükümetiyle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, Suudiler bunu ilişkileri kesmek için bir bahane olarak kullandılar ve diğer ülkelere İran'la bağlarını kesmeleri için baskı yaptılar.
İslam İnkılabının zaferinin başında İmam Humeyni, Suudilerden oluşan bir heyeti kabul ederek, Suudi Arabistan ile ilişkilerin gelişmesini vurguladı. Ardından İran'dan bir heyet Suudi Arabistan'a gitti ve İran İslam Cumhuriyeti, Suudi Arabistan ile iyi ilişkiler istediğini gösterdi. Sonrasında da İran, Suudi Arabistan'ın çarpıtmalarına ve sertliğine karşı büyük bir sabır gösterdi. İran’ın gösterdiği sabır konusunda dayatılan savaşta Suudi Arabistan’ın Irak’ı desteklemesine değinebiliriz. Bu savaş, Suudi Arabistan'ın Saddam’a verdiği açık ve doğrudan mali destek ile yapıldı. 1987 yılına yaşanan faciada da İran çok sabır gösterdi ve Mina faciasında ve Mescid-i Haram'a bir vincin düşmesi sonucu 17 İranlının öldürüldüğü olayda, İran’ın çok fazla sabır gösterdiğine şahit olduk.’
Bağdat'taki müzakerelerin konusu ikili ilişkilerden farklıdır
Sadullah Zarei şu ifadelerde bulundu: ‘Bağdat'taki mevcut İran ve Suudi Arabistan görüşmelerinin Tahran ve Riyad arasındaki ikili ilişkilerle pek ilgisi yok ve Suudi tarafı Yemen'deki sorunlarını Bağdat görüşmeleri aracılığıyla çözmeye çalışıyor. İran ve Suudi Arabistan arasında Bağdat'taki müzakerede olup bitenler, ikili ilişkilerin normal kuralına uymuyor. Bu görüşme, Suudi Arabistan'ın istediği konularda ilerliyor. Suudi Arabistan'ın önceliği, İran İslam Cumhuriyeti ile Suudi Arabistan arasındaki ortak konuları görüşmekten ziyade onların Yemen'deki sorunlarıdır. Son tur görüşmelerde İran ile ilişkiler konusunda bazı konuları kabul etmelerine rağmen, iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda şu ana kadar önemli bir adım atılmadı ve bir anlaşmaya varılamadı.
Unutulmamalıdır ki, İran İslam Cumhuriyeti'ne göre Yemen meselesi İran'ın elinde değildir ve Yemen'in kendi hükümeti vardır ve İran İslam Cumhuriyeti'nin politikası vekâlet görüşmeleri yapmak değildir ve Tahran, Yemen konusundaki en iyi yolun Riyad ve San’a arasında yapılacak olan görüşmeler olduğunu düşünmektedir. Bu nedenle, uzmanlar tarafından İran ve Suudi Arabistan arasındaki mevcut görüşmeler, ikili ilişkilerin kurulması ve geliştirilmesi açısından sorunlu görülmektedir.
Suudi Arabistan'ın üçüncü bir hükümetle sorunları, Suudi Arabistan'ı İran'la müzakereleri sürdürmeye sevk etti, oysa o hükümet yani Yemen bağımsızdır ve kendisi müzakere masasında olabilir. Tabii ki Tahran ve Riyad arasındaki ilişkiler geliştirilir ve iki ülkenin büyükelçilikleri yeniden açılırsa çeşitli konuların ele alınacağını umut edebiliriz. Ama şimdi Bağdat görüşmelerinin konusu Riyad ve Tahran arasındaki ikili ilişkiler değildir ve Riyad daha çok Yemen ile sorununu bu görüşmeler aracılığıyla çözmeye çalışmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti tarafından açıklanan politika, bölgesel meseleler ve bölgesel ve askeri gücü konusunda kimseyle müzakere etmeyeceğidir. Dolayısıyla burada ABD veya Suudi Arabistan gibi Amerika’nın ajanları ile müzakere ederse, İran için tehlikeli olabilir ve İran İslam Cumhuriyeti'nin bölgesel meseleleri müzakere etmeme konusundaki kırmızıçizgisini zayıflatabilir. İran’ın karşısına yeni Nükleer Anlaşmalar çıkaracak bir müzakere yoluna girmemeliyiz. Nükleer anlaşmanın henüz sonuçlanmadığı bir durumda, bu görüşmeler bizi başka bir Nükleer Anlaşma ile karşı karşıya bırakmamalıdır.
Bu nedenle aramızdaki görüşmelerin Yemen meselesinin Suudi modeline göre çözülmesi gibi bölgesel sorunlara yol açmamasına dikkat etmeliyiz. Mevcut durumda, Bağdat görüşmeleri Tahran ve Riyad arasındaki ikili ilişkilerle doğrudan ilgili konulara odaklanmalıdır.’
ABD'nin Bağdat görüşmeleri arasındaki hareketleri şüphelidir
Sadullah Zarei açıklamalarına şöyle devam etti: ‘Ayrıca burada bazı şüpheli konular görüyoruz. Örneğin, ABD Dışişleri Bakanı Blinken'in Kuveyt Emiri ile görüşmesi ve İran'ın bölgesel meselelerle ilgili müzakereleri yakında kabul edip etmeyeceğine ilişkin görüşmeler ya da Amerikan ekibinin Viyana'daki İran ekibine birçok bölgesel görüşme isteğinde bulunduğu bazı talepler, bu şüpheli hareketlerden bazılarıdır. Amerikalıların Suudi Arabistan ile ilişki kurma konusundaki isteğimizi kötüye kullanmasına izin verilmemelidir. Suudi Arabistan ile diyalog kendi kanalında ilerlemeli ve Yemen meselesi Bağdat görüşmelerine gölge düşürmemelidir. İkili ilişkilerin Bağdat görüşmelerinin gündeminde olmasını umut ediyoruz.
Suudi Arabistan'ın Yemen konusundaki görüşmesi Yemen hükümetinin kendisiyle yapılmalıdır ve Tahran ile Riyad görüşmelerinde Yemen meselesine yer verilmemelidir. Çünkü bu savaş Yemen ile Suudi Arabistan arasında bir meseledir ve İran ile hiçbir ilgisi yoktur. Bugüne kadar çok zarar gören Suudi Arabistan, sorumluluğunu yerine getirmeden Yemenlilerin güçlü ellerinden kurtulmaya ve bunun için bizi uzlaştırıcı karar kılmaya çalışıyor.’
İran ve Suudi Arabistan görüşmeleri konusundaki beklentiler
İki ülke arasındaki görüşmelerin geleceğine ilişkin beklentiler, İran ve Suudi Arabistan arasındaki görüşmelerde ele alınan bir diğer konuydu ve Sadullah Zarei bu konuda şunları söyledi: ‘İran heyeti başından beri ikili meselelere vurgu yaptı, ancak Suudi tarafı Yemen krizi konusuna odaklandı ve bu konu müzakere dönemleri arasında bir boşluğa yol açtı. Suudiler, İran'ı değil başka bir hükümeti ilgilendiren konularda müzakere yapmak istiyor.
Suudiler, görüşmelerin ikili meseleler üzerinde olduğunu kabul ederse, görüşmelere dair bir umut olabilir. Ancak Suudiler şimdiye kadar Riyad ile Tahran arasında ilişki kurmanın İran üzerindeki mevcut baskıyı azaltacağını savunarak bu konuya inatla karşı çıktılar ve bu ayrıcalığın İran'a verilmemesi gerektiğine inanıyorlar. Elbette İran'ın diplomatik ilişkileri ve bölgedeki konumu normal ve aktif bir durumdadır. Suudiler, İran'a baskı yapma kampanyasının bir parçası olarak, şimdiye kadar iki ülke arasındaki ilişkilerin yeniden başlamasını memnuniyetle karşılamadı.’
Sadullah Zarei açıklamalarının sonunda Siyonist rejimin İran ve Suudi Arabistan görüşmelerine bakış açısıyla ilgili olarak şunları söyledi: ‘Siyonist rejim de İran ve Suudi Arabistan görüşmelerini bazı bölgesel meselelere sürüklemeye çalışıyor, ancak İran ve Suudi Arabistan görüşmeleri ikili meseleleri çözmekle sınırlı kalırsa, bu rejim Tahran ve Riyad görüşmelerini bozamaya çalışacaktır.’
Add new comment