BAE’nin Yemen Savaşına Katılmasındaki Hedefi Ne?

Cu, 28/01/2022 - 08:07

"Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Siyonizm ve emperyalizmin temsilcilerinin İslam dünyası üzerindeki planlarına ortak olmuş, başta Filistin davası olmak üzere tüm İslam dünyasına ihanet etmiştir."

Welayet News  - 1971 yılında İngiltere’nin Körfez bölgesinden çekilmesiyle bağımsızlığını kazanan yedi emirliğin birleşmesiyle oluşan, petrol ve turizm geliriyle diğer Arap ülkelerine göre daha hızlı ekonomik büyüme sağlayan, gerçekte küçük ama boyundan büyük işlere karışan ülke Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE), Yemen savaşına katılmadaki hedefi neydi?

2010’da Arap Baharının yaşanmasıyla Arap coğrafyasında yaşanan kargaşalardan yararlanan BAE, bölge ülkelerinin iç işlerine müdahale ederek kendi merkezinde yeni bir politik düzen oluşturmayı hesapladı. Özellikle Bahreyn’de rejim karşıtı sokak hareketlerinin bastırılmasına, Mısır’da Müslüman Kardeşler iktidarına yönelik askeri darbeye ve Katar’ın bölgede izole edilmesine verdiği destekle BAE, bölge genelinde politik nüfuzunu genişletme çabası içine girdi.

2015 yılında Suudi Arabistan ile birlikte Yemen’e dönük askeri müdahaleye girişmesiyle, BAE’nin müdahaleci politikası zirveye ulaştı. Askeri bir kapasiteye ve yeteneğe sahip olmayan BAE, para gücüyle hayallerini gerçekleştirmeyi umuyordu. Mısır, Pakistan, Sudan gibi ülkelerden paralı askerler alıp, başta ABD olmak üzere batılı ülkelerden yüksek düzeyde askeri teçhizat alarak akıttığı milyar dolarlarla bölgesel gelişmelerde oyun kurucu olmak istiyordu.

BAE, görünürde bu hedeflerle arka planda ve gerçekte ise Siyonist rejim İsrail ve ABD’nin Ortadoğu planları doğrultusunda Yemen Savaşına fiili olarak katıldı. Suudi partneri ile kısa sürede San’a ele geçirilecek ve Ensarullah yok edilecek böylece zafer kazanmış bir ülke olacaktı. Siyonist rejim İsrail ve ABD’nin tüm desteklerine rağmen Yemen halk güçleri ilk saldırıya karşı koymuş işgalcileri şoka uğratmışlardı. 2015 Mart’ta başlayan savaş uzadıkça BAE içeride ve dışarıda sıkıntıya girmişti. Bu savaşta kazanamayacağını anlayan ekonomik anlamda büyük kayıplar yaşayan ve askeri saldırıda karizması çizilen BAE, hamisi olan Siyonist rejim İsrail ve ABD’nin istememesine rağmen Haziran 2019'da Yemen'den çekileceğini ifade etmiş ve Şubat 2020 itibarıyla da Yemen'den askeri kuvvetlerini çektiğini açıklamıştı. Hatta BAE Şubat 2021 itibarıyla, Yemen'deki askeri angajmanının devam ettiği dönemde işlevsel olarak kullanılan Eritre'nin Assab limanındaki askeri mühimmat ve araçları da bölgeden geri çekmişti. Bununla birlikte BAE, Yemen'den askeri olarak çekilmesine rağmen Yemen'in güneyi ve batı bölgelerinde faaliyet gösteren siyasi/askeri yapılanmalar olan Güney Geçiş Konseyi altındaki Hizam el-Emni ve Aden Halka Güçleri ve Ortak Direniş Güçleri/Ulusal Direniş Güçleri bünyesindeki el-Weyat el-Amaliqa, Tihoma Direnişi, Cumhuriyet Muhafızları'na destek vermeye devam etmişti.

 

BAE’nin Yemen savaşından çekilmesinden sonra Ensarullah’ın liderliğindeki halk güçleri işgalcilere ve ayrılıkçılara karşı büyük ilerleme kaydetmişlerdi. Ülkenin coğrafi ve ekonomik anlamda stratejik öneme sahip Marib eyaleti muhasara altına alınmıştı. Petrol ve doğalgaz zengini Marib eyaletinin önemli kentleri ele geçirilmiş, halk güçlerinin ilerleyişi durdurulamıyordu. Bunun üzerine Yemen’deki çıkarlarını kaybetmek istemeyen ABD ve Siyonist rejim yeniden BAE’yi Yemen savaşına soktular.

2022 yılının başında BAE güçleri ve BAE himayesinde olan Güney Yemenli ayrılıkçı güçler yeniden sahada Yemen Halk Güçlerine karşı taarruza geçtiler ve Yemen Halk Güçlerinin Marib’deki ilerleyişini durdurdular.  Bu gelişmelerle birlikte Ensarullah güçleri Birleşik Arap Emirlikleri’ne ait Yemen halkına karşı kullanılmak üzere yüklü miktarda askeri teçhizat yüklü Rawabi kargo gemisine el koydu ve mürettebatını esir aldı. Bu olaydan sonra BAE güçleri Yemen’de askeri ve sivil noktalara saldırılarını sıklaştırdılar. Bunun üzerine Yemen ordusu ve halk güçleri BAE’nin başkenti Abu Dabi’deki Musaffah sanayi bölgesine ve havalimanına Balistik füzelerle ve İHA’larla saldırı düzenledi. Bu saldırılarla BAE liderliğini Yemen'e askeri, siyasi ve ekonomik olarak müdahil olmama konusunda uyardılar. Bunun yanında saldırılar, BAE'nin uluslararası standartlar açısından en güvenli ülkelerden birisi olduğuna yönelik söylemini zedelemiş ve BAE'nin ekonomik kalkınma politikalarının temeli olan uluslararası piyasalar ile entegre olma ve dış yatırım çekme hedeflerini baltalamıştır. Bu gerçeklikler göz önüne alındığında BAE’nin uzun süreliğine savaşa katılamayacağı aşikardır.

Siyonist rejim ve ABD’nin baskısı ve Arap dünyasında rol kapma hevesi ile yeniden Yemen savaşına katılan BAE yetkilileri kazanamayacakları kesin olan bu savaşta ekonomik çıkarlarını çok da tehlikeye atmak istememektedirler. BAE yetkilileri bu anlamda da Yemen ordusunun düzenlediği saldırı sonucu alelacele ABD’den Ensarullah’ın tekrar terör örgütü listesine alınmasını ve Ensarullah yetkililerine yaptırım uygulanmasını istediler.

Ayrıca BAE’yi bu savaşa yeniden sürükleyen sürecin 15 Eylül 2020’de ABD Başkanı Donald Trump'ın ev sahipliğinde Beyaz Saray'da düzenlenen törende Siyonist rejimle normalleşme anlaşması olduğunu unutmamak gerekir. Normalleşme sürecinin baş unsuru uluslararası ilişkilerin küçük devleti Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Siyonizm ve emperyalizmin temsilcilerinin İslam dünyası üzerindeki planlarına ortak olmuş, başta Filistin davası olmak üzere tüm İslam dünyasına ihanet etmiştir.

Tesnim



Yeni yorum ekle