Ensarullah’tan BAE’ye ilk cezalandırma

Cu, 21/01/2022 - 16:54

BAE’li devlet yetkilileri Ensarullah’ın bu ülkeye yönelik son füzeli saldırısında seçilen hedeflerin sadece bir başlangıcın belirtisi olduğunu ve BAE’nin sahadaki icraatında temelli ve hızlı bir değişimin olmaması durumunda bu ülkenin dört bir tarafındaki aktif merkezlerin dünyanın hiçbir savunma sisteminin karşı koyamadığı çeşitli özel silahlarla hedef alınacağını biliyorlar.

Welayet News  - Konuya ilişkin Lübnan’ın El-Ahbar gazetesinde çıkan bir analizde, şöyle deniliyor: Yemen savaşı hakkında artık gizli saklı bir şey kalmamıştır. Birkaç ay önce BAE’li yetkililer Yemen de dahil olmak üzere çeşitli konularda ikili anlaşmalar imzalamak için İran'a gittiler. Abu Dabi liderleri, Muhammed bin Selman (Suudi Arabistan Veliaht Prensi) ile olan ilişkilerinin, onunla doğrudan bir çatışmaya girmelerine izin vermeyeceğini açıkça belirttiler. Devamında ise Amerika’nın Yemen’de ve Yemen dışında kendilerinden isteklerininin olduğunu söylediler. İkili anlaşmalar konusunda ise çeşitli yerlerdeki yanlışlıklarından dolayı büyük maliyetlere katlanmak istemediklerini vurguladılar. Onlar aynı şeyi yaklaşık iki önce Lübnan’a yapmıştı. En azından Hizbullah'la medya savaşında ateşkes talep etmeleri için bazı kimseleri göndermişlerdi. Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşmalarında kendilerini doğrudan hedef alıp eleştirilerini sürdürmesini istemediklerini söylediler ve Lübnan'a özel hizmetler teklifinde bulundular. Ancak Yemen’in İran ve Hizbullah için daha önemli bir dosya olduğunu öğrendiler.

Yemen'deki savaşın başarısız olduğunu ve bu savaştaki ana hedefin, yani Ensarullah'ın tasfiye edilmesi ve yönetimin Al-i Suud tarzında birleştirilmesinin mümkün olmadığını kimsenin gelip BAE liderlerine açıklamasına gerek yok. İran liderliğindeki direniş ekseninin Yemen'e olan desteğini gizlemediğini ve bu eksenin Ensarullah'a her türlü desteği vermeye hazır olduğunu ilk anlayan BAE’liler oldu. Dünyadaki herhangi bir taraf ülke bu konuyu sorarsa, BAE’liler’den,  “Biz bazı Yemenli grupları desteklediğimiz gibi, İran ve Hizbullah da diğer bazı Yemenli grupları destekliyor” yanıtını alacaktır.

Bu anlaşmalar doğrultusunda BAE liderleri Suudi Arabistan’ın Yemen savaşını yönetmesinden şikayetçiler. Şikayetleri (Yemen'e karşı Arap) askeri koalisyonun yönetim tarzından başlayıp (istifa eden Yemen Cumhurbaşkanı) Mansur Hadi'nin ordusu olarak bilinen güçlerin performansına kadar uzanıyor. Ancak Abu Dabi açısından bu meseleninin çözümü, güney Yemen'de önemli ve etkili bir üssü işgal edebilecek veya doğrudan askeri müdahale olmaksızın kuzey Yemen'e ulaşabilecek Yemenli bir gücü oluşturmaktır. Bu durumda BAE, depolarını açacak ve müttefiklerinin ihtiyaç duyduğu her şeyi gönderecektir. BAE'nin prensiplerinin bir temeli var ve o da, Yemen'deki Müslüman Kardeşler'in tehlikesinin Ensarullah'ın tehlikesinden daha az olmadığıdır. Bu nedenle, son zamanlarda Batı sahilinden geri çekilme girişimleri, BAE'nin Marib'deki Islah Partisi'ne (Yemen İhvanı) saldırma ve Şabva'ya transferlerini engelleme fırsatını kullanma kararına bağlı. BAE, Tarık Salih'in grubundaki (eski Yemen Devlet Başkanı Ali Abdullah Salih'in kardeşi) ve Selefi hareketindeki üslerini ve etkisini askeri yan kuruluşlarıyla güçlü bir şekilde takviye etmeye çalıştı ve güney illerinde Mansur Hadi'nin grubundan sorumlu olan Geçiş Konseyi'nin milisleri üzerindeki etkisini sürdürdü.

 

Ancak yeni olan nokta, Ma’rib'in düşmesini önlemek için alınan stratejik kararda gördüğümüz Amerika ve İngiltere'nin karar alma sürecinde yaşanan niteliksel değişiklikti. Amerikalılar bu savaşa doğrudan müdahale etti ve son muharebelerin ayrıntılarını takip eden bir kimse, bundan çok daha tehlikeli bir şeyin farkına varır, o da İsrail'in parmak izleridir. Aslında düşman güçleri, İsrail'in Gazze Şeridi'ne son saldırısında yaptığı gibi Ma’rib bölgelerini böldü ve Ma’rib'de silahların dağıtım şekli Suudi zihniyetine benzemiyordu. Yemen'deki mevcut istihbarat operasyonlarının kalitesi de, düşman kuvvetlerinin yıllar içindeki performansıyla hiçbir benzerlik göstermiyordu. Ancak tüm bunlar, sahada operasyonel destek olmadan işe yaramaz. Amerikalılar, milislere ihtiyaç duyduklarında, sadece ideolojik inançları açısından değil, çatışmada muhtemelen katlanacakları zararlar açısından da Selefi hareketin askeri koluna benzer özelliklere sahip güçlü güçleri bünyesine katabilecek bir güç ararlar. Savaşın mevcut koşullarında bu savaş karada savaşacak kuvvetleri gerektiriyor ve Amerika’nın kararı, BAE'yi savaştan çekilme stratejisini yeniden gözden geçirme ve daha fazla müdahale için zorlama yönündedir.

Bu aşamada hiçbir dış arabuluculuğun bir anlamı yoktur. BAE’liler İran'a veya Lübnan'daki Hizbullah'a veya Ensarullah’a Amerikalıların ağır baskısı altında olduklarını söylediğinde bile, bunun Ensarullah liderlerinin BAE’ye yönelik yeni yaklaşım tarzını ıslah etmede hiçbir etkisi olmadı. Tüm arabuluculuklar da Abdülmelik el-Husi’nin (Ensarullah lideri) şahsı da dahil olmak üzere Ensarullah liderlerinin, en az üç aydan beri Yemen'deki eylemlerinin ardından BAE'yi cezalandırma saldırılarını başlatma konusundaki kararını değiştirmeyecektir.

Pazartesi günü yaşananların kendine has, basit operasyonel hikayesi var. Saha uzmanları bunun sadece bir Yemen hikayesi olduğunun farkında. Ve BAE’li devlet yetkilileri de Ensarullah’ın bu ülkeye yönelik son füzeli saldırısında seçilen hedeflerin sadece bir başlangıcın belirtisi olduğunu ve BAE’nın sahadaki icraatında temelli ve hızlı bir değişimin olmaması durumunda bu ülkenin dört bir tarafındaki aktif merkezlerin dünyanın hiçbir savunma sisteminin karşı koyamadığı çeşitli özel silahlarla hedef alınacağını  biliyorlar.  



Yeni yorum ekle