İnkılap Rehberi İmam Hamanei'nin beyanında vahdetin 9 stratejik özelliği

Pt, 25/10/2021 - 20:15

İran milletinin hukuki ve manevi iki lideri olarak İmam Humeyni (r.a) ve İmam Hamanei, nebevi sire ve itret siresine göre vahdet yolunda yürüdüler.

Welayet News  - Yıllardır dini ve siyasi literatürümüzde vahdet kavramı, “İslami vahdet” veya “mezhepler arası vahdet” anlamında kullanılır. Birlik, empati, uyumluluk, vifak, anlaşma, cemaat ve insicam gibi kelimelerin yanında görülen bu kavram, aslında bir tür anlamsal birlik icat emektedir.

Kökeni İslam'ın erken dönemlerine kadar uzanan bu mesele, Peygamber'in (s.a.a) ve Ehlibeyti’nin (a) hayatı boyunca görülebilir; çünkü İslam düşmanları, bölücü enstrümanları kullanarak sürekli Müslümanları bölme ve nihayetinde İslami nizamı devirme peşinde olmuşlardır. Nasıl ki, Müslümanlar arasındaki farklılıkları tespit edip öne çıkarma ve kaşıma yoluyla Müslümanların mümkün mertebe birbirinden uzaklaşma zeminesini oluşturma çabası içinde olmuşlardır sürekli. Bu açıdan, vahdet öğesini güçlendirmek, Nebiyy-i Ekrem ve Ehlibeyt'inin misyonları boyunca bütün varlığını feda ettiği ilkeleri  korumaya çalışmak demektir.

1- İslami vahdetten muradımız, İslami akide ve mezheplerin bir olması değildir

İran milletinin hukuki ve manevi iki lideri olarak İmam Humeyni (r.a) ve halefi İnkılap Lideri İmam Hamanei, nebevi sire ve itret siresine göre vahdet yolunu yürümüşlerdir. İnkılap Lideri bu süre içinde vahdet kavramını anlatırken Müslümanlar arasındaki bölünmenin sebebini, çözüm yol ve stratejilerini açıklamış ve tüm İslam toplumlarını birliğe davet etmişlerdir.

Devrim Lideri, kör taassuplarıyla tefrika davulunu çalanlara cevap olsun diye birliğin anlamını inançların birleştirilmesi olarak görmedi ve şöyle dedi: “İslami vahdetten muradımız, İslami akidelerin, mezheplerin bir olması değildir. Mezheplerin, İslami inançların, kelami ve fıkhi akaidin –her fırkanın kendine göre akideleri var ve olacak –çarpışma sahası, ilmi sahadır, fıkhi tartışma sahasıdır, kelami tartışma sahasıdır. Kelami ve fıkhi ihtilaflar hayatın gerçeklik sahasında, siyaset sahasında hiçbir etkisi olmayabilir. İslam dünyasının birliği derken çekişmemeyi, didişmemeyi murad ediyoruz: Ve la tenazeu fetefşelu...Birbirinizle çekişmeyin, yoksa zayıflarsınız ve kuvvetiniz kalmaz (Enfal/46). Kuran şöyle buyurmakta: Va'tesimu bi hablillahi cemiav ve la teferraku...Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın (Al-i İmran/103).”

İnkılap Lideri diğer bir beyanında şöyle diyor: “Vahdet Haftası’nda İslam Cumhuriyeti'nin çağrısı, Şiileri ya da Sünnileri mezheplerini bırakıp başka bir mezhebe geçmeye çağırmak değildir; İslam Cumhuriyeti'nin çağrısı, İslam mezhepleri arasındaki ortak noktaları öne çıkarmak, İslam düşmanlarının ördüğü duvarları, inat ve kinleri kaldırmaktır. İslam İnkılabı Rehberi vahdet için çok çeşitli anlamlar beyan etmiştir; düşmanla mücadele, empati, müştereklere yaslanmak, Müslüman mezheplerin kendi aralarında işbirliği yapması, birbirleriyle çekişme ve çatışmadan kaçınılması, kardeşlik duygusu, düşmana karşı siyasi ve duygusal birliktelik bunlardan bazılarıdır.

2- Vahdet bir taktik değil, İslami bir prensiptir  

İslam İnkılabı Rehberi, vahdetin düşman karşısında taktiksel bir davranış değil, İslami bir prensip olduğunu belirterek, “Vahdetin İslami bir prensip olduğunu ve ona taktiksel bir gözle bakılmaması gerektiğini” vurgulamıştır. Bu ifade, vahdetin hakikatini ve dini menşeini açıklamaya ilaveten, vahdeti salt bir taktik veya stratejik olgu olarak değerlendiren bir takım görüşlere de cevap niteliğindedir. Onun için vahdeti, din-i mübin-i İslam'ın bir vecibesi ve zarureti olarak tanımlamıştır. “Takribi (mezhepler arası yakınlaşmayı) İslami nizamın hedefleri doğrultusunda gerekli, vacip ve zaruri görüyoruz”. Başka bir beyanında da şunları tasrih etmiştir: “Müslümanlar arası birlik; vaciptir yüz delille, mümkündür yine yüz delille” ve “İslam dünyasının dertlerini tedavi etmek için şifa verici yegane reçetedir.”

3- Tefrikacılık; helak edici bir hastalık  

 İmam Hamenei, her türlü ihtilafa karşı uyarıda bulunarak, bir an önce tedavi edilmesi gereken tefrika meselesinin İslam ümmetinin ölümcül hastalığı olduğunu belirtmiştir. “Muhlik bir hastalığa düçar olmuşuz. Himmet edip bu hastalığı kendimizden defetmeliyiz. İslam dünyasındaki ihtilaflar, uyuşmazlıklar ve düşmanlığın körüklenmesi son derece tehlikeli bir hastalıktır. Size arz edeyim ki, eğer geçmiş dönemlerde bu hastalık tabii bir şekilde İslam dünyasının, İslam ümmetinin cisminde bulunuyordu ise, bugün siyasi eller vargücü ile bu hastalığı derinleştirme peşindedir”. Yine başka bir beyanında, “Ekonomik, askeri, siyasi ve propaganda olarak yapılan düşmanca saldırılar bizi asla pasif bir posizyona sokmadı, sokmayacaktır ancak İslam dünyasınn bu hastalığı bizi titretiyor ve korkutuyor. Bunu tedavi edin.”

4- İslam ümmetinin kırmızı çizgisi

İslam İnkılabı Rehberi, mezhebi inançlara, kavmi/etnik gelenek ve kültürlere yönelik hakareti İslam toplumlarında tefrika ve bölünmenin asli etkenlerinden biri olarak zikretmiştir. Bu nedenle, onu İslami nizamın kırmızı çizgisi olarak tanımlamış ve bu hususta şunların altını çizmiştir: “İslami nizam açısından ve bizim açımızdan kırmızı çizgi, birbirimizin kutsallarına hakaretten ibarettir. Bilmeyerek, gaflete düşerek, bazen kör taassupların yüzünden birbirlerinin kutsallarına hakaret edenler –ister Sünni ister Şii olsunlar – ne yaptıklarını bilmiyorlar. Düşman için ey iyi vesile bunlardır, düşmanın elindeki en etkili araçtır bunlar. Bu, kırmızı çizgidir.”

5- Düşmanın komplosu; düşmanın Müslümanların birleşmesinden korkması

İnkılap Lideri, tefrikanın kökenleri ve nedenlerini açıklarken özellikle Amerika ve İngiltere başta olmak üzere düşmanların tuzağına işaret etmiştir. “Bugün hem Ehli Sünnet arasında hem Şia arasında bir takım eller onları birbirinden ayırmak için devrededir. Bunların arkasında kimler var diye araştırırsanız, İslam düşmanlarının; İran’ın düşmanlarının değil, Şia’nın düşmanlarının değil, sadece İslam düşmanlarının istihbarat ve casusluk merkezlerine ulaşırsınız.”

Yine diğer bir beyanında, “Bugün düşmanlar geşmiştekinden daha fazla bu duvarı, bu bariyeri, husumetin ve kindarlığın bu araç ve enstrümanlarını güçlendirmekte ve Müslüman kardeşlerin arasını açmaya çalışmaktalar” demiştir.  

Düşmanın Müslümanların birleşmesi ve istikbara karşı mücadaleye yönelmesinden korkmasını düşmanların izlediği tefrikacı ve hasmane tutumun etkenlerinden biri olarak zikreden İmam Hamanei, “Amerika, Siyonistler ve dünyanın müstekbirleri ne Şia’ya ne de Ehli Sünnet’e ilgi duyarlar; ikisine de düşmandırlar. Müslümanın –Allah ve İslami iman adına- onların zorbalığına karşı direndiği her yerde düşmanlık yaparlar” diye ifade etmiştir.

6- İç etkenler; Müslüman ülkelerin yöneticilerinin tefrikanın devam etmesindeki rolü

İslam İnkılabı Rehberi elbette İslam ümmetindeki iç etkenlerin rolünü de tefrika sorununun devam etmesinde önemli bir tehlike olarak zikretmiştir. Bazı bağımlı yöneticiler ve Müslüman devletler, isteyerek veya istemeyerek tefrikanın ölümcül zehirinin üretilmesi ve enjekte edilmesinde rol oynamaktadır. Bunları da birliğin dış zararları olarak saymak gerekir. “İslam topraklarının bir bölümü, şirkin, küfrün ve istikbarın elleri olanların tasarrufu ve varlığı ile kirletilmiş ve İslam ülkelerinin bazı yöneticilerinin kötü yönetimi ve habaseti sonucunda Müslümanlar arasında yeni anlaşmazlıklar ve eşi görülmemiş kardeş katliamları ortaya çıkmıştır. İslam'ın izzetine ve Müslümanların birliğine inanan her gayretli Müslüman'ın kalbini sızlatan budur.”

7- Vahdetin fonksiyonları; düşmanın siyasi ve ekonomik egemenliğinden çıkmak

Devrim Lideri, bazı ifadelerinde birliğin işlev ve fonksiyonlarını işret etmiştir. Onlardan bazıları şunlardır: Yeni İslam medeniyetinin temellerinin atılması ve oluşturulması, düşmanın siyasî ve ekonomik hâkimiyetinden çıkmak, İslâm ümmetinin istikbarın sultasından kurtarılması, birliğin İslâm’ın hakimiyetinin doğrultusunda ve hizmetinde ayarlanması, Müslüman devlet ve milletlerin istikbar ve emperyalizm karşısında yılmasının önüne geçilmesi, tek ümmetin teşkil edilmesi, İslami değerlerin küreselleşmesi, Müslümanların küresel sahalarda yer alması, İslam ümmetinin derin hareketinin zafere doğru ilerlemesi, İslam ve İslam Ümmeti karşıtı cephe karşısında etkin olunması vs... Örnek olarak bir konuşmasında, şöyle diyor: “İslam ümmeti birliğini sağlarsa, İslami gücünü kelimenin tam anlamıyla gösterirse ve bu bölgelerde İslami bağımsızlık, gerçek bağımsızlık, kelimenin tam anlamıyla gerçekleşirse, düşmanın ekonomik, siyasi ve kültürel hakimiyeti sona erecektir. Bunlar (düşmanlar) buna razı değiller ve buna izin vermemek için ellerinden geleni yapıyorlar. Buldukları yol ise ihtilaf ve tefrika çıkarmaktır ve bu hastalık ne yazık ki İslam dünyasının vücuduna nüfuz etmiştir. Bu konuyu ciddi ciddi düşünmenizi rica ediyorum”. İnkılap Rehberi, birliğin önemli işlevini işgal altındaki Filistin’in durumunu iyileştirme bağlamında tanımlayarak, şöyle diyor: “Müslümanlar birleşirse Filistin'deki durum bugün gördüğümüz gibi olmayacaktır. Filistin'deki durum bugün zor bir durumdur; Gazze bir türlü, batı kıyısı başka türlüdür. Filistin halkı bugün rotin olarak yoğun bir baskı altındadır.”

8- Birliğin semereleri; muktedirlik, keramet, izzet ve düşmanın müdahalesinin kesilmesi

İmam Hamane’nin vahdet meselesiyle ilgili beyanatının diğer bir bölümü vahdetin semerelerine ayrılmıştır. Nizamın rehberliğine göre, İslam ümmetinin izzeti, kerameti ve huzuru vahdete bağlıdır. “Biz vahdet diyoruz sizler yararlanasınız diye, bütün devletler faydalansın ve İslam dünyası faydalansın diye diyoruz. Vahdet, budur...İslami vahdet mesajı, herkes için izzet, keramet ve huzurun vesilesi olan mesajdır. Bizim arzumuz budur”. Diğer bir beyanında, düşmanın mazlum Müslüman ülkelere saldırmaya cüret etmemesini birliğin semerelerinden saymıştır. “Ülkelerin liderleri, tüm İslam ülkelerinde, milletlere uluslararası İslami meselelere karşı duygularını ifade etme yol ve meydanını verip onlara rehberlik ederlerse İran milletinin geldiği duruma gelirler, bakın o zaman dünyada neler olur! Müslüman milletler arasında böyle bir birlik, empati ve işbirliği olursa düşman, Bosna-Hersek'in fakir ve mazlum milleti gibi Müslüman bir milleti kuşatmaya cüret eder mi sanıyorsunuz!?”

9- Birlik çözümü; düşmanın komplolarına duyarlılık ve su-i zandan kaçınmak

Devrim Lideri, birlik çözümünü düşmanın bölücü, tefrikacı planları karşısında uyanık, müteyakkız olmaktan ve bu planlara karşı iç hareketin oluşturulmasından geçtiğini şu ifadelerle dile getirmiştir: “Sayesinde nice zaferler kazandığınız bu değerli birliğin pusuda bekleyen düşmanları vardır. Uyanık olmalı ve anlaşmazlıkların çıkmasına izin vermemelisiniz. Anlaşmazlık için bir bahanenin olduğu ve düşmanın orada anlaşmazlık için bir dayanak oluşturabileceği yerlerde daha dikkatli olun. Yüzyıllardır düşmanların suistimal ettiği mezhep meselesi ve mezhebi farklılıklar konusunda daha dikkatli olunması gerekiyor. Hem Şiilerin dikkat etmesi gerekiyor hem Sünnilerin.” Diğer bir dizi beyanatta ise şunlara işaret etmiştir: “Birlikte olursak, İslam ülkeleri, Müslüman milletler – Sünniler, Şiiler ve onların farklı mezhepleri – birbirlerine karşı kalpleri saf ve temiz olursa, birbirlerine karşı su-i zanları, art niyetleri olmasa, birbirlerine hakaret etmese dünyada ne olacağını görün; İslam için ne büyük bir şeref olacak! Vahdet, vahdet (başka çaresi yok).”

Tasnimnews

Çev.: Mehmet Gönül - Welayet News 



Yeni yorum ekle