İmam Rıza’nın Ahlakı (1)

Pa, 10/10/2021 - 22:46

Ehlibeyt’in (as) varoluşsal şuaları zaman ve mekan zarfına sığmayacak kadar geniştir, kuşatıcıdır ve kıyamete kadar bütün insanlık için güzel örnektirler.

Welayet News  - İnsanın teali ve kemale erişmesi için örneğe ihtiyacı vardır. Bu nedenle, Kuran’ı Kerim’in terbiye yöntemlerinden biri, bireyleri bir örneğe sahip olmaya yönlendirmektir. Kuran Kerim bu bağlamda şöyle buyurur: “Andolsun ki Allah'ın Resulünde, sizin için uyulacak en güzel bir örnek vardır” (Ahzab:21). İslam Peygamberi ve Ehlibeyt’i, kendilerine uyulması insanı dünya ve ahirette saadete erdiren örneklerdir.

Hz. Peygamber (s.a.a) gibi Ehlibeyt’in de varoluşsal şuaları zaman ve mekana sığmayacak kadar geniş ve kuşatıcıdır ve dünyanın sonuna kadar güzel örneklerdir. Evet, Resulullah’ın (s.a.a) Ehlibeytinin örnek alınması Allah ve Resulü’nün emriyle vaciptir. Zira ebedi kemale ve saadete erişmenin yolu onlara sevgi besleme ve tabi olmaya münhasırdır. Allah Teala, Resulüne hitaben şöyle buyurmakta: De ki: “Ben, buna (peygamberliğe) karşılık sizden, yakın akrabımı (Ehlibeytimi) sevmeniz dışında bir ücret istemiyorum” (Şura: 23).

İmam Rıza’nın (as) bazı ahlaki özellikleri 

İnsanın şahsiyetinin önemli öğelerinden biri olarak ahlak, insanın karakterini ve iç dünyasını yansıtır. İmam Rıza (as) üstün ve mümtaz bir ahlaka sahipti ve bu nedenle avamla havasın dostluğunu kendine celbetmişti.

İbrahim bin Abbas, şöyle diyor: “İmam Rıza (Alehisselam)’ın konuşurken kimseye cefa ettiğini veya konuşması bitmeden kimsenin sözünü kestiğini asla görmedim. İhtiyacını karşılayabileceği bir muhtaç insanı geri çevirdiğini hiç görmedim. Başkaların yanında ayaklarını uzatmazdı. Hizmetçilerine kötü söz söylemezdi. Gülüşü kahkaha değil, tebessümdü. Sofra serildiğinde kapıcıya kadar evde kim varsa onları yemeğe çağırırdı ve onlarla birlikte yemek yerdi. Geceleri az uyurdu, çoğu zaman sabaha kadar yatmazdı ve ibadet ederdi. Çok oruç tutardı. Ayda üç günlük orucu terketmezdi. Gizlice çok hayır yapar ve infakta bulunurdu. Genellikle gecelerin karanlığında fakirlere yardım ederdi” (E’lam ul Vera, s. 314).

Muhammed bin Ebi Ubad ise bu konuda şöyle diyor: “İmam Rıza, yazları hasır ve kışları kilim üzerinde otururdu. Elbisesi evde haşin ve kabaydı, ancak halka açık toplantılara katıldığında iyi, sıradan kıyafetler giyer ve süslenirdi.

Bir gece İmam’ın bir misafiri vardı. Sohbetin ortasında lambada bir arıza çıktı. İmamın konuğu lambayı tamir etmek için elini uzatınca İmam bırakmadı ve kendisi arızayı giderdi ve şöyle dedi: “Biz misafirlerimize iş yaptırmayız” (Kafi, c. 6, s. 283).

Bir keresinde İmam Rıza şehrin hammamına gitmişti. Orada İmam’ı tanımayan birisi, İmam’dan kendisini liflelemesini istedi. İmam (as) onun istediğini kabul edip liflemeye başladı. Oradaki diğer insanlar İmam’ı o şahsa tanıtınca, utanç içinde özür dilemeye başladı ancak İmam onun özrüne bakmadan onu liflemeye devam ediyordu ve ‘bir şey yok, önemli değil, rahat ol’ gibi ifadelerle onu sakinleştirmeye çalışıyordu. (Menakıb, c. 4, s. 362) 

Belh ahalisinden bir kimse de şöyle anlatıyor: Horasan seferinde İmam Rıza (as) ile birlikteydim. Bir gün sofra serilmişti ve İmam Rıza hizmetçilerden kölelere, zencilere kadar herkesi kendisiyle birlikte yemek için sofraya çağırdı. İmam’a, fedan olayım bunlar başka bir sofrada oturup yesinler diye arz edince şöyle buyurdu: “Çenini kapat, hepsinin Rabbi birdir, anne ve babaları da birdir ve ödül ise amellerle kazanılır”.

İmam’ın hadimi Yasir anlatıyor: İmam Rıza (as) buyurdu ki, eğer sizi bir iş için çağırırsam ve siz de sofrada yemek yiyorsanız yimeğinizi bitirmeden kalkmayın. Onun için çoğu zaman olurdu ki İmam bizi çağırırdı ancak cevaben yemek yiyorlar dediklerinde o büyük insan, bırakın yemeğini yesinler sonra gelsinler diyordu.

Bir keresinde bir yabancı İmam'ın yanına gelip selam vererek şöyle dedi: Ben sizi ve ecdadınızı seven biriyim. Hacdan döndüm ve yol harçalığım kalmadı. Dilerseniz bana merhamet edip vatanıma ulaştıracak  miktarda bir para verin ve oraya ulaşında aynı miktarda sizin adınıza fakirlere sadaka vereceğim. Şehrimde fakir değilim ama şimdi yolculukta muhtaç durumdayım.  

İmam kalktı, başka bir odaya gitti ve iki yüz dinar getirdi ve kapının üstünden elini uzatarak o kişiye seslendi ve şöyle dedi: Teberrüken bu iki yüz dinarı al ve yol azığı yap. Benim adıma sadaka vermene de gerek yok...

Adam dinarları alıp gitti.İmam o odadan önceki yerine döndü. “O adam, dinarı alırken neden sizi görmesini istemediniz?” diye sorulunca, İmam buyurdu: İhtiyaçtan kaynaklı utancını görmek istemedim. (Menakıb, c. 4, s.360)

Welayet News



Yeni yorum ekle