İran’da demokrasinin temeli

Cu, 06/08/2021 - 00:07

İran’da demokrasinin mahiyeti ve özü istibdat karşıtıdır, anti diktatoryaldır. Velayeti Fakih’in desteğine dayalı olduğu için adalete ve ilme daha yakındır, istibdat ve hegemonyadan uzaktır.

Welayet News  - 1400 (2021) yılı, İran milleti yeni yüzyıla girerken, Reisi’nin hükümetinde yönetme konusunda yeni bir karne deneyimliyor.

Geçen 40 yılda siyasi liderlere ve sıradan insanlara yönelik suikast furyası, iç savaş, münafıklarla liberallerin gailesi, sekiz yıl süren şiddetli savaş, 1999 ve 2009’daki düşmanın iki yumuşak savaşı İran’daki köklü demokrasi ağacını sökemedi. Son 40 yıldır ulusal düzeyde alınan tüm kararlar halkın oyu ile alınmış, sandıklar ülkenin ve halkın kaderini belirlemiştir.

İslam'a ve dine göre tanımlandığı için İran'da gerçek bir demokrasinin hükümferma olduğunu ve hiçbir sert ve yumuşak planın ona zarar veremeyeceğini cesurca iddia etmek mümkün.

Son 40 yıldır, İran ve İslam düşmanları, nizamın düşmesi ve Amerikan ve Avrupalı kapitalistlerin arpalığından beslenen haydutların, çetelerin ve serserilerin ülkenin kontrolünü yeniden ele geçirmesi için gün sayıyor.

Ancak, halkın direnişi ve ülkenin seçkinlerinin, özellikle ulemanın, medreseli ve üniversiteli yetkililer ile bilim adamlarının istikameti, devrim karşıtlarının bu emellerini mezara gömdü ve bugün İran, çağdaş tarihin zirvelerinde her zamankinden daha güçlü bir şekilde onurlu yaşamını sürdürüyor.

Vahşi Batı, halk ve İslam Devrimi ile çatışarak, geniş ve tarihi yürüyüşlerdeki milletin çok yönlü desteğini ve ülkenin sınırlarını ve haysiyetini korumak için gençlerin gösterdiği tarihi fedakarlıkları sansürledi. Her gün bir avuç muharip isyancıyı süsleyerek onların siyasi ve askeri kabadayılık oyunlarını bir sivil protesto olarak sunuyorlar. Haydutları, sokak serserilerini, eşkiyayı, teröristleri, münafıkları, monarşistleri ve karşı-devrimcileri “halk” diye yutturmaya çalışırken, İslami nizam ve devletin en büyük destekçisi olan İran'ın gerçek halkının siyasi eylemlerini ve tepkilerini ise aptalca sansür ediyorlar.

Medya ve haber emperyalizmi, 40 yıldır muhalefeti süslüyor. Bugün onların gençleri yaşlanmış ve yaşlıları da Batı mezarlıklarına gömülmek üzere sıraya girmiş durumda. Güçlü ve gururlu İran ise uyanık, bilinçli ve aziz milleti ile dünya sistemlerinin en tepesinde her geçen gün parlıyor. 

Komploları, entrika ve aldatmacaları devreye sokmaktan yorulan Amerikalılar da Viyana kapılarının ardında hırslarını tekrarlayıp duruyor, kapıları çalıp çırpınıyorlar ama bir sonuç alamıyorlar.

ABD yönetiminden biraz aklı başında olan bazı kişiler, İslam Cumhuriyeti'nin devrilmesi için bugüne kadar harcadığımız maliyetlerin yarısını İran halkının haklı talepleri için İran hükümetine verilen hasarların karşılığı olarak ödemiş olsaydık, barış ve uzlaşı yolunu izleseydik daha makul olurdu, diyorlar.

İran'da dini demokrasinin boyutları, uygulamada demokrasinin derinliği, çoğunluğun yönetimi ve karar alma kuralları, siyasi özgürlüklere saygı ve ifade özgürlüğü, her seçim döneminde kendi seçimini düzeltip daha doğru karar veren deneyimli, gerçekçi, hoşgörülü ve güvenilir vatandaşların yetiştirilmesine neden olmuştur.

Şimdi hükümette ve parlamentoda halkın oyu temsil eden, milletin haklı taleplerine cihatçı ve devrimci çalışmalarla cevap vermesi gereken kişiler bulunuyor. İran’da demokrasinin mahiyeti ve özü istibdat karşıtıdır, anti diktatoryaldır. Velayeti Fakih’in desteğine dayalı olduğu için adalete ve ilme daha yakındır, istibdat ve hegemonyadan uzaktır. Bu nedenle, yurtdışındaki muhalefet ve onun içerdeki ardılları, yabancı güçlerin yardımıyla geçmiş tahakküm ve tiranlığı yeniden üretemez ve ülkeyi Pehlevi ve Kaçar dönemlerinin karanlık günlerine döndüremez.

Amerikalılar, İran hükümeti ve halkına karşı düşmanlık davulunu çalmaya devam ediyor ve hiç utanmadan diyorlar ki: Evvela, tüm yaptırımlar kaldırılmayacak. Saniyen, gerçeği test etmek için herhangi bir zaman veya söz vermiyoruz. Üçüncüsü, herhangi bir yeni anlaşmaya uyma taahhüdünde bulunmuyoruz ve dördüncüsü, nükleer alanda, bölgesel müzakereleri kabul etmek ve füze menzilini sınırlamak ve drone gücü geliştirmemek şartına bağlı olarak, pratikte değil, kağıt üzerinde herhangi bir taahhütte bulunuyoruz. Bu şartlar, diplomasi dünyasında kendilerinden daha salak kimseyi tanımadıklarını gösteriyor ve bu tekliflerle, Viyana görüşmelerinde göze çarpan o küçük umut ışığını da söndürdüler.

Bir sonraki hükümette İran milleti, Amerika’nın zorbalığına, ihtiraslarına karşı azami sebat ve istikametle durmalı ve 11. ve 12. hükümetlerdeki sonuçsuz görüşmelerin tecrübesini ve dersini göz önünde tutmalıdır. İç kapasitelerine ve olanaklarına dayanarak, Amerika ve Avrupa’nın üç şerur ülkesi dışında dünya ile yapıcı bir şekilde etkileşime geçerek devrimci yaşamını sürdürmelidir. Küresel istikbarın küstahlığı devam ederse, hükümet geçmişte olduğu gibi hiçbir iltifat olmaksızın “birini vursanız 10 tane yersiniz” mantığıyla milletin kararlı tepkisini temsil etmelidir. Bu tepki İran'da dini demokrasinin temellerini her zamankinden daha fazla güçlendirecektir.

Çev: Mehmet Gönül - Welayetnews

Tags: 


Yeni yorum ekle