Şehit Behişti’nin Şehadeti vesilesi ile

Ct, 03/07/2021 - 08:22

Şehit Behişti seçkin bir fakih, bir filozof ve bir politikacıydı ve dünyanın en az üç yaşayan dilini konuşuyordu.

Welayet News - O, devrimci güçlerin örgütlenmesini tek bir ulusal diyalog çatısı altında toplamak için devrimin zaferinin ilk günlerinde İslami Cumhuriyet Partisi'ni kurmuştu. Parti, potansiyel güçleri aktifleştirip devrimci güçlerin cihatçı hareketini hızlandıracaktı. Devrimci kamptan tek sesin çıkması için devrimci güçlerin yetenekleri belirlenip ortaya çıkarılacak ve yönlendirilecekti. Şehit Beheşti bu kutsal işte başarılı oldu. İlk başlarda solun ikiyüzlü, liberal ve devrim karşıtı akımı, tartışmalarda ona meydan okudu, sonra bu konuda sıkıştıklarını görünce onun bedenini bombayla hedef aldılar. Partinin ikinci genel sekreteri Şehit Muhammed Cevad Bahüner’i de kısa bir arayla başbakanlık binasını patlatarak yolun üzerinden tasfiye ettiler. Muazzam Rehberiyet Makamı’ndanki İmam Hamanei de daha önce bir terör operasyonunun hedefi olmuştu ancak, Allah onun hayatta kalmasını ve İmam Humeyni’den (r.a) sonra İslam İnkılabı bayrağını aynı güç ve selabetle yüksekte tutmasını mukadder kılmıştı.

Şehit Beheşti'nin şehadeti vesile ile, ülkeyi yönetecek güçlü bir parti kurma konusundaki büyük çalışmasından bahsedebilir ve kurduğu parti ve örgütün kendisinden sonra neden ayakta kalamadığı sorusuna cevap verebiliriz. Cevap açıktı; partinin kurulmasının ana felsefesi, devrimci kamptan tek ses çıkarmaktı. Parti, varoluş niteliğini yitirdiği için İmam’ın (r.a) zamanında Ayetullah Haşimi Rafsancani ve İmam Hamanei'nin İmam'a yazdığı bir mektupla kepenkinin indirilmesi tercih edildi.

Daha sonra bu iki seslilik, olumsuz siyasi etkilerini 1999 ve 2009 fitnelerinde göstermiş ve partide üstün çıkma arayışı ve hegemonyanın partinin diğer fonksiyonlarına baskın gelmesi halinde devrimi savunma, devrimin bilfiil ve potansiyel güçlerini örgütleme konusundaki görevini hakkıyla yerine getiremeyeceği ortaya çıkmıştır.

Şehit Beheşti, ilahi bir hizip (parti) için dört önemli ve anahtar özellik öngörmüştü ve bu dört özelliğin partide bulunmaması halinde bir dağılma ve çözülme sürecinden geçeceğine inanıyordu.

Bu dört özelliği aşağıdaki dört cümlede özetlemişti:

1- Parti kendisinin değil, değerlerin koruyucusu olmalı!

2- Parti yapıcı olmalı, üyeleri ve çalışmaları için kendini inşa etme ve Allah’a doğru seyir konusunda kolaylaştırıcı olmalı.

3- Parti “put”, “leğv” veya “lehv” haline gelmemeli.

4- Parti halkın derdine değmeli, omuzlarında bir yük  olmamalı. Dolayısıyla partide çalışma ibadet temposu ve ahengi içinde olmalı.

Parti, üniversite ve medya, meşrutiyetten sonra ve çok öncelerde ülkeye giren üç modern kurumdu. Meşrutiyet döneminde kurulan partiler genellikle Doğu ve Batı'da yerleşikti ve masonluk locaları tarafından yönetiliyordu. Siyaset alanında bu partilerden bir eser kalmamıştır. Üniversite ise, özellikle insani bilimler alanında ülkeye giren bilimleri dikkate almadan ve değerlendirmeden, ülkenin özgürlüğüne ve bağımsızlığına çok fazla zarar vermiştir ve düşman bu bilimler aracılığıyla kendi gücünü ülkede temsil edebilmiştir. Medyanın da üniversite ve partilerinkinden daha iyi bir durumu yoktu ve bugün yüz yıllık bir geçmişe sahip ülke ve bölgede ulusal düzeyde söyleyecek sözü olan etkili bir medyaya sahip değiliz.

Dengeli bir büyüme ve kalkınmayı sağlamak için, üç kolda yani partilerde, üniversitede ve medyada önemli bir değişimin yaşanması gerekir ve yönetim, ekonomi, siyaset ve kültür alanlarında ülkeyi yönetecek devrimci kadroların eğitiminin sağlıklı ve Batılı düşüncelerin veya Batı yanlısı kişilerin etkisinden arınmış şekilde olması gerekir.  Batı, bu süreci kesintiye uğratarak veya aksatarak ülkenin ilerlemesini her zaman engellemiştir.

İlim havzaları (medreseleri), ülkede bin yılı aşkın bir geçmişe sahip geleneksel bir kurum olarak geçmişte ve günümüzde kendi bilimsel eğitim, medya ve siyasi ve partisel örgütlenme mekanizmasına sahiptir.

Bu nedenle, son yüz yılda Batı'nın saldırganlık, aşağılama ve düşünsel tehditlerine karşı çelik bir bariyer gibi durabilmiştir. Ülkenin bağımsızlığını korumak için medya kurumlarını, üniversiteleri ve partileri yerelleştirmekten başka seçeneğimiz yoktur.

Batı yanlısı akım bugün medya, akademi ve partisel olarak hayatının en biçimsiz ve çalkantılı günlerini geçiriyor. Devrimci akıma gelince, onun bu üç alanda nasıl tedbir alacağını ve izmihlale uğrayıp uğramacağını göreceğiz.

Devrimci partiler, ilahi ölçülere sahip bir partiye sahip olma konusunda Şehit Beheşti'nin temel ilkelerine geri dönmelidir yoksa uçuruma doğru giderler.

Devrimci partiler, halkın derdine değip işine yaradığını ve birbirleriyle olan ilişkilerinin de iktidarı elde etme dayanışması olmadığını, aksine asıl kaygılarının dirençli bir ulusun kanını uğrunda akıttığı değerlerin korunması olduğunu kanıtlamalıdır.

Devrimci partiler “ulusal güç üretme"de üzerine düşeni yapmalı, rollerini oynamalı ve partizanlık peşinde koşmamalıdır. Bu yandaşlık onları ucup, kibir ve bencillik kuyusuna atacak ve partilerden nahif bir cüsseden başka bir şey kalmayacaktır, ki Şehid Beheşti bu tür partileri "put" olarak nitelendiriyor ve bu partilerdeki çalışmanın ise “leğv” veya “lehv” olacağını söylüyor. 

Devrimci partiler artık birinci ve ikinci kuşak kadrolar tarafından yönetilemez.

İkinci adım bildirisi ve yeni yüzyılın gerekleri çerçevesinde “toplumun politik yapısını yenilemek” için devrimci bir adım atılmalıdır.

Devrimci partilerin vitrini devrimin eğitimli, cihatçı ve hizmet ehli  gençleri ile bezenmenli ve partilerin liderliği, az sayıda olmayan önde gelen medrese alimleri ve üniversiteli eğitimli akademisyenlere teslim edilmelidir.

Şehit İmam Musa Sadr, “Geri kalmışlığımızın sırrı teşkilatsız olmaktır” diyordu.

1400 (2021) yılındaki devrimci örgüt ve partilerini, örgütlenmeye dair en son bilimsel verilere, bilgi ve iletişim sirkülasyonunun türüne göre örgütlemeliyiz. Üç veya dört  onyıl öncesinin tanımlarıyla oluşturulan partiler, devrimin bugünkü ihtiyaçlarını karşılamıyor. Şehit İmam Musa Sadr'ın bu cümlesi, Lübnan'ın güneyindeki devrimci ve Şii gençlerin düşüncelerinin başına balyoz gibi inince enerjilerini örgütlenme, iletişim ve bilgilendirmeye harcadılar. Bugün Hizbullah örgütü, Siyonist rejimin tepeden tırnağa kadar silahlı ordusuna karşı çelik bir örgüt gibi duruyor ve Filistinli partilere ilham veriyor ve sadece Lübnan'ın değil, Altı Gün Savaşı'nı kaybeden ve dünyadaki Arapların haysiyetini bitiren Arap ülkelerinin de bağımsızlığını koruyor.

Devrim güçleri hem içerde hem dışarda direniş hattının imtidadında “örgütü modernleştirme”yi, “bilgilerini” güncellemeyi ve “iletişimlerini” düzenlemeyi düşünmelidir. Eğer bunu bugün yapmazlarsa yarın çok geç olacak. 2021’deki devrimciler şu soruya cevap vermelidir: Devrimin seviyesindeki partilerin yapısı nedir ve medrese, üniversite ve medya ile ilişkileri nedir?

 

Risalet Gazetesi

Çev: Mehmet Gönül - Welayetnews

Tags: 


Yeni yorum ekle