ABD'nin "Yeni Ortadoğu" Projesi Ekseninde Başlatılan Suriye Savaşından 10 Yıl Sonra

Çar, 03/03/2021 - 13:26

ABD'nin "Yeni Ortadoğu" Projesi Ekseninde Başlatılan Suriye Savaşından 10 Yıl Sonra Suriye'deki savaş, Batı ve ABD'nin yeni bir Ortadoğu yaratma projesinin bir parçasıydı, ancak Washington'un terörizme güçlü desteğine rağmen bu senaryo Direniş sayesinde başarısız oldu.

Welayet News  - Mart 2011'de Suriye'de barışçıl protestolar başladığında, protestocular reform, demokrasi ve özgürlük taleplerinin 21. yüzyılın en büyük savaşlarından birinin başlangıcı olacağını akıllarına bile getirmemişti. Günlük gösterilerinin, aşırılık yanlısı gruplara ek olarak ülkelerinin bölgesel ve küresel güçlerle karşı karşıya geleceği büyük ve yıkıcı bir savaşa ev sahibi olacağını düşünemediler.

Batı'nın Başlattığı Suriye Karşıtı Küresel Savaş

Suriye'nin hikayesi, Suriye'nin güneyindeki Dera bölgesinde barışçıl protestolarla başladı, ancak sonunda silahlı muhalefet ve savaşa dönüştü.

Belgelere dayalı birçok araştırma, Suriye'deki Dera olaylarında Washington destekli tekfiri grupların hikayesinin, ABD'nin Suriye hükümetini gayri meşrulaştırma ve rejim değişikliğini teşvik etme stratejisinin bir parçası olduğunu gösteriyor.

Bu dönemde Suriye'de 80 ülkeden Suriye hükümetini devirmek için bir araya getirilen 2 bin civarında küçüklü büyüklü grup vardı. Bu nedenle Suriyeliler bu savaşı Suriye'ye karşı "Küresel ölçekli bir savaş" olarak adlandırıyorlar.

Arap halk devrimleri ile Suriye'deki protestolar arasındaki benzerlik, Arap ve Batı planlarından biriydi. Batılılar, direniş eksenine büyük bir darbe vurma peşindeydiler ve nihayet mevcut durumun analizi, onları halk ayaklanmalarının yönünü Suriye'ye çevirmeye götürdü. Bu nedenle kamuoyunu yanıltma içine girdiler ve Suriye'deki protestoların da Arap halk devrimleri olduğuna halkı ikna etmek için psikolojik operasyon tekniklerini ve medya gücünü kullanmaya çalıştılar ve neticede büyük ölçükte başarılı oldular.

Suriye'deki protestolarla Arap devrimleri arasındaki bir diğer fark, Suriye'de ayaklanmalar başından beri bölgesel güvenlik servislerinin desteklediği muhalefetin tamamen silahlı ve eğitimli olmasıydı. Daha sonraki aşamalarda bu muhaliflere çeşitli ağır ve gelişmiş silahlar verildi ve Arap, Türk ve Batılı istihbarat servislerinin hepsi onlara yardım etti.

Suriye'ye Giren Terörist Seli

Özgür Suriye Ordusu'nun kötü şöhreti ile tekfiri grupların oluşumu 2012'de başladı ve Özgür Suriye Ordusu'nu gölgede bıraktı ve Beşar Esad güçlerine karşı mücadelenin odağı oldular. El-Kaide bağlantılı el-Nusra, Ahrar eş-Şam ve Ceyş'ul İslam dahil olmak üzere başlıca tekfiri terörist gruplar, kırsal ve banliyö bölgelerini işgal etti. Bu bölgeler Şam'ın eteklerindeki Guta bölgesindeki Hama, Humus ve Dera şehirleri ile Türkiye yakınlarındaki Halep ve İdlib şehirlerindeki kuzeybatı otoyolundan oluşuyordu.

Suudiler, Tekfiri Güçlerin Vaftiz Babası Oldu

Suriye krizinin ilk günlerinden itibaren Suudi Arabistan, sistematik olarak Suriye'deki isyancıları silahlandırma desteğini ilan etti. Tunus'taki sözde Suriye Halk Dostları'nın 2012 konferansı, Suudi Arabistan'ın Suriyeli silahlı gruplara verdiği desteğin bir parçasıydı. Suudi hükümeti, Suriyeli savaşçılara sürekli olarak mali destek sağladı. Onlara maaş ve kapsamlı teçhizat vererek Beşar Esad rejimini devirmeye çalıştı.

Suriye krizinde önemli rol oynayan Suudi aktörlerden biri de Bender bin Sultan'dır.

Aynı şekilde Mart 2011'deki Dara silahlı ayaklanmasından önce, Suudi Arabistan'dan gelen silah sevkiyatları, Dara'daki el-Ömer Camii'ndeki aşırılık yanlısı silahlı gruplara ulaştı.

Komplonun bir sonraki aşamasında, mezhepçi aşırılık yanlıları sahneye girdiler ve Şiiler ile Sünniler arasında dini farklılıklar ve Kürtler, Araplar ve Ermeniler arasında etnik farklılıklar yaratarak gerilimi körüklediler. Suudi Vahhabi Ulema Konseyi'nin kıdemli üyesi Salih el-Lahidan'ın üçte ikisinin canı için üçte birinin öldürülebilir fetvası, komplonun bu aşamasına iyi bir örnektir.

Suriye'ye Karşı Medya Savaşı

Suriye krizinin başlangıcından itibaren Batı, Arap ve İbrani medyası her türlü yolu ortaklaşa seferber ederek sadece Suriye'deki olayları karartmakla kalmadı, bu ülkedeki gerçekleri de açıkça çarpıttı. Nitekim, Bahreyn'deki mazlum halkın barışçıl gösterilerini tamamen sansürleyen medya, Suriye meselesi üzerine Hollywood videoları ürettiler. Medya kuruluşları, sanal stüdyoları kullanarak protesto eden nüfusun ölülerini gömdüğü yalan sahneler ürettiler.

Suriye Krizinin Ortasında Washington'dan Yeni Bir Ortadoğu'nun Doğuş Planı

Suriye, Afganistan-Irak savaşı ve Libya'nın tahrip edilmesinden sonra ortadan kalkması beklenen bir ülkeydi. Washington ve bölgedeki koalisyonu, Şam'daki rejim değişikliği ile Suriye'nin müttefiki ve Lübnan direnişinin lideri Hizbullah'ın da sahneden çekileceğini ve Washington'un bölgenin tam kontrolünü ele geçireceği hayal edilmişti.

Avustralyalı araştırmacı Tim Anderson tarafından yayınlanan "Suriye'nin Kirli Savaşı, Rejim Değişikliği ve Direnişi" adlı kitabın yayınlanması, ABD'nin IŞİD'in oluşumunda suç ortağı olduğunun bir başka işaretidir. Kitap, ABD'nin her zaman teröristlerle savaştığını iddia etmesine karşın, onları gizlice silahlandırdığını, eğittiğini ve hatta finanse ettiğini belirtiyor.

Anderson ayrıca, 2015 yılında Irak kuvvetlerinin IŞİD'e silah taşıyan birkaç Amerikan ve İngiliz uçağını düşürdüğünü bildiren ABD güçlerine de atıfta bulundu.

Bu başarısız olan kısım, Washington'un yeni bir Ortadoğu planının yalnızca bir parçasıydı. Bu sırada Suriye ordusu ise İran ve Rusya'nın güçlü desteğiyle, NATO ve Basra Körfezi'ne komşu ülkelerin desteklediği aşırılık yanlısı grupların saldırılarına direnebildi.

ABD Koalisyonu, IŞİD'i ve Suriyeli Sivillere Karşı İşlenen Suçları Destekliyor

ABD ve az sayıdaki müttefiki Ağustos 2014'ten bu yana, BM çerçevesi dışında ve Suriye hükümeti ile koordinasyon olmaksızın IŞİD terör örgütüyle savaşma bahanesiyle uluslararası bir koalisyon kurdu. Resmi raporlara göre, Amerika Birleşik Devletleri, Batılı ve Arap ortakları, IŞİD de dahil olmak üzere terörist grupların ana fon sağlayıcıları ve sponsorları arasında yer alıyor.

Suriye Dışişleri Bakanlığı, Temmuz 2017'de ABD liderliğindeki uluslararası koalisyonun özellikle Rakka, Haseke, Halep ve Deyrizor illerinde günlük hava saldırılarıyla masum Suriyeli sivillere yönelik cinayetlerini sürdürdüğünü bildirdi. Bu suçlar, 23 Ağustos 2014 tarihinden itibaren Suriye topraklarındaki silahlı terör gruplarını desteklemek amacıyla sistematik ve sürekli bir şekilde devam etmektedir.

İran'ın ve Direnişin Suriye'nin Terörizme Karşı Zaferindeki Stratejik Rolü

İran İslam Cumhuriyeti önderliğindeki direniş ekseni, 2011 yılında Suriye krizinin başlangıcından itibaren, Suriye hükümetinin danışman rolüyle ağırlıklı olarak yabancı silahlı teröristlerle savaşmaya davet etmesiyle savaş sahasına girdi. Böylelikle Suriye hükümetinin düşmesini ve bu ülkenin terörist gruplar, onun bölgesel ve uluslararası destekçileri tarafından yok edilmesini önledi.

Rusya ise, Suriye hükümetinin askeri operasyonları desteklemek için hava kuvvetlerini kullanması daveti üzerine 2014'e Suriye'ye giriş yaptı.

Suriye Halkının Kahramanı: Serdar Kasım Süleymani

Şehit Kasım Süleymani'nin Suriye'deki terörizme karşı kazanılan zaferde yeri doldurulamaz rolü, dost ve düşmanlar tarafından kabul edilmektedir. Bu temelde, Şehit Kasım Süleymani'nin komuta ettiği Suriye'deki ana operasyonları iki grup halinde zikredilebilir:

- Suriye silahlı muhalefetinin başkenti olarak bilinen Halep şehrinin, özellikle el-Nusra, Ahrar eş-Şam ve Ceyş el-Fetih koalisyonundan kurtarılması operasyonu.

- Musul ve Rakka şehirlerinin kontrolünden sonra Batı Asya bölgesinin en önemli şehri olarak bilinen IŞİD'in manevi başkenti Deyrizor şehrini IŞİD kontrolünden kurtarma operasyonu.

Suriye Savaşında Sivil Kayıplar

Suriye İnsan Hakları Gözlemevi'ne göre Suriye'deki savaşta 116.000'i sivil en az 384.000 kişi öldü. Bu zayiatlar arasında 22.000'den fazla çocuk var.

Suriye'deki savaş, on binlerce tutuklu, esir ve kayıp kişinin yanı sıra çok sayıda yaralı ve sakat bıraktı.

Birleşmiş Milletler'e göre Suriye'de 6 milyondan fazla insan yerinden edildi ve çoğu gayri resmi kamplarda yaşamak zorunda bırakılmak üzere göç etmeye zorlandı. Bunun yanında 5.6 milyondan fazla Suriyeli, çoğu Lübnan, Türkiye ve Ürdün'de olmak üzere diğer ülkelerde de mülteci olarak yaşıyor.

Mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin Suriye'den Avrupa dahil diğer ülkelere hareketi, II.Dünya Savaşı'ndan bu yana dünyadaki en büyük mülteci hareketiydi.

UNICEF ayrıca Suriye'deki sağlık tesislerinin yarısından fazlasının arızalı olduğunu ve 5 okuldan 2'sinin kullanılmadığı duyurdu.



Yeni yorum ekle