Rızai: Direniş ve savunma için her zaman elimiz tetikte -2-

Sa, 25/08/2020 - 23:15

Nizam Maslahatını Teşhis Konseyi Sekreteri, El Alem Haber Televizyonuna verdiği mülakatta İran, bölge, direniş ekseni ve Amerika bağlamında yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi.

Welayet News - Kapsamlı Ortak Eylem Planı (Bercam) yere düşmüş bir cenaze gibidir ve Amerika kendi girişimleri ile onu gömmektedir.

El Alem: Ortak Eylem Planı’nın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rızai: Ortak Eylem Planı halihazırda yere düşmüş olan ve Amerika’nın kendi girişimleri ile defnetmekte olduğu bir cenaze gibidir. Bu sayede, yolumuza geri dönmek için bizim de elimiz açılacak ve bu yüzden artık bizim için bir engel olmayacak. Şimdi hükümetimiz Avrupalılarla, Çin ve Rusya ile ahlaki bir mazuriyet içinde bulunuyor ve dolayısıyla biz, inkılapçı güçler hükümetin altıncı adımı atması için ne kadar ısrar etsekte hükümet Avrupalıların mazuriyetlerinde. Şimdi eğer Amerikalılar Bercamı gömerse, İran’ın dürüst davranışı karşısında bize eşlik etmeyen milletleri şaşırtacağız.

El Alem: İran'a silah ambargosunun uzatılması konusunda neden Avrupalılar ABD ile ciddi bir işbirliği yapmıyor?

Rızai: Amerika hedeflerine varmak için destekçi bulmak zorunda. Destekçi bulmak ise oldukça zordur. Bu kumar, siyasi bir intihar kumarıdır. Acaba Çin, Rusya ve Avrupa böyle bir kumara hazır mı? Önemli birkaç mesele onların işbirliği yapmasına engeldir: Birincisi, seçimlere üç aydan daha kısa bir süre kalmış ve Avrupa gelecek adına hiçbir dayanağı bulunmayan maceracı bir insanla niçin işbirliği yapsın? Şu anda, kamuoyu yoklamalarına göre Biden, Trump’tan 7 ila 8 arasında farklılık gösteriyor. Şimdi Avrupa kaybetme olasılığı bulunan ve kazanmak için bir ufku olmayan bir kimsenin kumarına nasıl girsin? Diğer yandan Amerika'nın dünya liderliği yok ve Trump Amerika tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Trump Amerikan liderliğinin tabutuna son çiviyi çaktı. Trump ve Pompeo eski liderliklerinin kalmadığının farkında değiller. İran'a karşı silah ambargosunun süresi için yapılan son oylamada bile bir ülke dışında yanlarında başka bir ülke yoktu. Dolayısıyla Avrupalıların itibarlarını, haysiyetlerini Amerika'nın bu büyük kumarına bağlayacaklarını uzak bir ihtimal olarak görüyorum.

 El Alem: Avrupalıların son tavrı, Ortak Eylem Planı’ndaki taahhütlerini yerine getirmenin bir başlangıcı olabilir mi?    

Rızai: Avrupalılar ikili bir politika izliyor. Yani Amerikalılarla işbirliği yaptıkları halde bu işbirliği İran’ın karşısında duracakları şekilde değildir. O yüzden her zaman ikili bir politika izleyecekler. Üçüncü bir çözüm yolunu da düşünüyor olabilirler. Yani önümüzdeki haftalarda İran ve Amerika arasında arabuluculuk yapmak isteyebilirler. Avrupalıların tabiatı genellikle orta bir yola yatkındır. Ama Amerika'ya karşı tastamam durabileceklerine gelince, ne ölçüde karşı duracaklarına dair henüz ciddi belirtiler bulmuş değiliz. Amerikalılar seçimlere kalan haftalarda çabalarını gösteriyor ve karanlıkta bir takım oklar fırlatıyor ama bu okların karanlıkta hedefe değeceğini sanmıyorum.

Trump güvenilir değildir; o, şerur bir insandır

El Alem: Geçen haftalarda bu hususta Avrupalılarla bir temas oldu mu?

Rızai: Hayır, böyle bir şey olmadı. Ancak Avrupalıların mahiyetini tanıdığımız kadarıyla bu tür işleri yapmak isteyebilirler. Elbette bizim tavrımız nettir. Tramp gibi biriyle yapılacak her türlü muamelenin akibeti bellidir. Trump asla güvenilir değildir. O, şerur (çok şerli) bir insandır, uluslararası her türlü ilişkiden çekilmesi gereken bir insandır.   

İslam İnkılabı Rehberi tarafından belirlenen şartlarla amel edilseydi yaptırım mekanizması (snapback) gerçekleşmezdi

El Alem: Bazıları Trump’ın çıldırma eşiğine geldiğini ve İran’a karşı yaptırımları geri getireceğini açıkladığını söylüyor. Buna göre de şu soru gündeme geliyor: Trump gerçekten İran’ı tanımıyor mu? Ve bir kez daha yenilecek mi?

Rızai: Diplomatlarımız zeki insanlar olmasına rağmen maalesef Devrim Lideri’nin Bercam’la ilgili belirlediği 9 şartı iyi uygulayamadılar. Bu şartlarla eğer emel edilseydi bugün yaptırım mekanizması (snapback) diye bir şey olamazdı ama şu an Bercam’da var. Aslında, Trump’ın atıfta bulunduğu ve yaptırım mekanizmasını geri getirmek istediği 2231 sayılı karar Bercam’a dayanıyor. Ama asıl mesele şu ki, Bercam’dan (Ortak Eylem Planı) ayrılan bir ülkenin 2231 sayılı kararı dayanak yapma hakkı yoktur.

Bu kararname Bercam’ın meselesidir ve dolayısıyla Trump'ın böyle bir hakkı yoktur. Bu hak o zaman uygulanabilir olurdu ki mesela, Bercam’ın taraflarından biri, bir itirazda iddiada bulunur ve Güvenlik Konseyi'nin o konuda görüş belirlemek için bir ay süresi olur. Eğer bir sonuç çıkmadı ise yaptırım mekanizması devreye girer ve bir sonuç çıkarsa o zaman da karşı taraf aslında veto edebilir. Bu, aslında meydana gelmemesi gereken bir sorundu. Ancak halihazırda bu konunun Trump bağlamında uygulanabilirliği yoktur ve böyle bir şeyi yapma hakkına sahip değildir. Şimdi Trump eğer uluslararası baskı ve zorlama ile, uluslararası hukuka aykırı olan böyle bir şeyi yaparsa pratik sonucu olmayacak ve hiçbir sonuç çıkmayacak. Çünkü diğer ülkeler böyle bir anlaşmaya bağlı kalamazlar. Kararnameler geri getirilse bile bu geri getirme işi hileli olacak ve hile yapılacak. Bu hilekarlığın kendisi hukuki açıdan takip konusu olabilir. Amerikalılar böyle bir girişimde bulunursa elimiz bağlı halde durmayacağız. Parlamentomuz halihazırda, Amerika’nın yaptırım mekanizmasını kullanması halinde İran'ın Bercam’dan ayrılması için iki acil durum planını hazırlamış bulunuyor. Öyle bir durumda İran hükümeti parlamentonun onayladığı bu kararı yerine getirmek zorunda. Temkinli davranan ülkelerin de yaptırım mekanizmasını geri getirme girişimi karşısında aklı başına alması gerekir. Parlamentomuz bunu yaptığında, İslam İnkılabı Rehberi’nden ruhsat almadığı sürece İran hükümeti buna aykırı davranamaz. Dolayısıyla tereddüt eden ülkeler şunu bilsinler; durumun kötüye gitmemesi ve Bercam’ın cenazesinin gömülmemesi için ciddi çaba göstermeli ve siyasi intihara gitmekte olan bu kumarcının (Trump) kendisini ve diğer ülkeleri kendisiyle birlikte defne etmesine izin vermemelidir.    

El Alem: Trump’ın tüm seçim konuşmalarında İran konusu var ve Trump, seçimleri kazanması halinde İran'ın en fazla bir aylık süre zarfında anlaşma talebinde bulunacağını ve kazanırsam İran'la bir sonuca varacağını söylüyor. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rızai: Trump yalancı ve slogancı olmakla ünlüdür. ABD Başkanı uykuda bir rüya geliştiriyor ve işin başından beri böyleydi. Çin, Rusya, Meksika ve hatta Kanada’ya karşı geri vites yapmaya başladı ve gümrük vergilerini yükseltti veya çevre anlaşmasından çekildi.

El Alem: Bazıları Trump’ın iç meselelerden kaçmak için İran’a yoğunlaştığını söylüyor. Sizce İran’a karşı daha ciddi adımlar atacak mı yoksa söyledikleri sadece medyatik ve propaganda amaçlı mı?

Rızai: Trump baştan itibaren Amerikan ekonomisini kurtaracak diye işin başına geldi. Ancak birkaç ay önce Koronavirüs çıktığında, işsizliği azaltma ve Amerikan ekonomisini büyütme konusundaki tüm girişimleri bir gecede eriyip gitti. Ve şimdi ekonomik büyüme negatif ve Amerika'daki işsiz sayısı 50 milyona ulaşmış durumda.

Bin Zaid’in İsrail’le ilişkileri normalleştirme girişimi kelimenin tam anlamıyla akılsızlıktır / BAE yavaş yavaş İslam karşıtı bir merkez haline geliyor

El Alem: Arap ülkelerinin Siyonist rejimle ilişkileri normalleştirmesinin hedefi nedir? Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) neyin peşinde? İran'ın tepkisi nedir?

Rızai: Mesele gayet açık. Siyonist rejimin tarihinin en zayıf döneminde olduğunu dikkate alırsak, Bin Zaid’in girişimi her şeyden önce bir tür çılgınlık ve kelimenin tam anlamıyla akılsızlıktır.

BAE’nin bu girişimi tarihi bir geçmişe sahip. İsrail 10 yıla aşkındır ticari faaliyetler yoluyla Ebu Dabi’ye girmiş durumda. Bunun öncesinde de yine tarihi bir geçmiş var; maalesef Bin Zaid’in ailesi bir darbe ile veliaht oldu ve ne yazık ki mevcut bilgiler İsrail’in BAE veliahti Halid’i yaklaşık beş ay sonra görevden alarak, Muhammed bin Zaid’i bir istihbarat ve güvenlik girişimi ile yerine getirdiğini gösteriyor.  

BAE emiri 2014’ten beri komada. Toplumsal desteği veya meşruiyeti olmayan bir veliaht prens BAE halkı adına böyle bir kararı nasıl verebilir?

Bin Zaid kendi yakınlarını BAE yönetimi bünyesinde görevlendirerek bu ülkede bir suikast timi kurdu ve şimdiye kadar BAE hakimiyeti bünyesinde iki suikast olayını gerçekleştirdiler.

Saddam nasıl ki İran İslam Cumhuriyeti’ne saldırmadan önce içerde hesaplaşmaya gittiyse ve nasıl ki Bin Selam şimdi aynısı Arabistan’da yapıyorsa bu denklemin de bir İsrail denklemi olduğunu düşünüyorum ve bana göre, BAE için dahili felaket olacak ve Bin Zaid’e muhalif şahsiyetler için de bir takım olaylar yaşanacaktır.

BAE Avustralyalı bir general vasıtasıyla bir muhafız ordusu hazırlamış ve Sudan’dan, Güney Amerika’dan bazı güçleri istihdam ederek Yemen’de ve Libya’da savaşmak için kiralık askerler devşirmektedir.

İsraillilerin Bin Zaid yardımıyla geçen on yıl içinde BAE’de oluşturduğu ortam, Bin Zaid’in değil sadece Filistin'i hançerlediğini, belki bütün İslam dünyasına büyük bir zarar verdiğini göstermektedir. BAE’nin Yemen’deki müdahaleleri Filistinlilere yönelik ihanetlerinden daha mı az?  

BAE giderek İslam ve Arap karşıtı bir merkez haline gelmekte ve son derece tehlikeli bir yolda ilerlemektedir.

El Alem: BAE Deniz Muhafızlarının İranlı balıkçılara yönelik eyleminde maalesef iki İranlı balıkçı şehit oldu. Bu girişimi BAE ve İsrail anlaşmasının devamı ve bir sonucu olarak mı görüyorsunuz?

Rızai: Anlaşmalarının bir devamı değildir ama BAE’nin girişimi bizim için önemli ve gözetimimizde. Elbette bunun idamesinde BAE giderek yöneticilerinin elinden çıkacak ve İsrail’den yönetilecektir. BAE’ye yönelik tavrımız da bu yüzden değişecektir. Ancak şu anda Hürmüz Boğazı’nda bir olay yaşanır ve BAE’nin dehaleti olursa kendilerini sorumlu tutarız. Balıkçılar olayı inceleniyor ancak büyük ihtimalle, kendilerinin de özür dilediği gibi tesadüfi olmuş olabilir.

BAE’nin İsrail’le anlaşması bu ülkenin ana yasasına aykırıdır. Bu girişimin ana merkezi Ebu Dabi’de ve arkasında Bin Zaid ve annesi var. Bin Zaid’in bütün kardeşleri de hassas mevkileri doldurmuş durumda. BAE’de zamanla darbe benzeri bir durum yaşanmıştır. BAE'li şahsiyetlerin durumun bu hale gelmesine nasıl tahammül ettiklerine hayret ediyorum doğrusu.

Amerika gelecek on yılda artık bölgede olmayacak

El Alem: Bölge ülkelerinin Siyonist rejimle ilişkilerinin normalleşmesini ve bölgenin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Rızai: Benim öngörüm şu: Gelecek on yılda bölgede bir Amerika olmayacak. İsrail ve Amerika bir sorunun kıskacında. Diyorlar ki, gelecek on yılda bu bölgede Amerika yoksa, Çin ve Rusya da olmaması gerekiyorsa, İran ve Türkiye de olmayacaksa o zaman ne yapmak gerek? Dolayısıyla gelecek on yıl bölgede Amerika'nın boşluğunu kim dolduracak türünden bir kabus Amerika ve İsrail'in stratejik düşünce merkezlerine çökmüş durumda. Onların vardığı sonuç, İsrail’i Arap ülkeleri ile bir araya getirip birlikte Amerika’nın bırakacağı boşluğu doldurmalarını sağlamaktır.

İsrail’le ilişkilerin normalleştirilmesi “Nil’den Fırat’a” adlı yeni projenin doğrultusunda atılmış bir adım

El Alem: Siyonist rejim “Nil’den Fırat’a” kadar (büyük) İsrail’i kurmayı kararlaştırmış durumda ve bazı Arap ülkeleri de yardım ediyor. İran ise bunların karşısında duruyor. İsrail’le ilişkilerin normalleşmesi ışığında İran ve Arap ülkeleri arasındaki ilişkilerin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Rızai: Bu önemli bir konu. Amerikalıların kendileri burada iken İsrail'i korumak için ne kadar çaba gösterdilerse yapamadılar. Şimdi Amerika burada olmadığı zaman ve İran gibi bir güç varsa Bahreyn, BAE gibi ülkeler İsrail ile ne yapacaklar?! Kendileri için çaresizlik ve sefaletten başka bir şey olmayacak. Burada Amerika’nın varlığına rağmen Amerika taraftarı yönetimler bir şey yapamadılar. Diğer bir nokta, “Nil’den Fırat’a” meselesi bitti, yeni mesele “Nil’den Fars Körfezi’ne” meselesidir. Başka bir deyişle, Nil’den Fars Körfezi’ne yani Arap ülkeleriyle ilişkilerin kurulması üzerinden yeni bir mesele şekillenmektedir. Bunların projesi vardı. Neden Yemen'e saldırı başlattılar? Yemen’e yönelik saldırı “Nil’den Fars Körfezi’ne” adlı planın ön adımı olmuştur. Neden şimdi gelip Ebu Dabi ile ilişki kuruyorlar? Bu, o proje için atılmış bir adımdır ve bir süre sonra Bahreyn’in de katılması için çaba sarf edecekler. Bu yeni bir proje ve “Nil’den Fırat’a” adlı projeden farklıdır. Amerika’nın kendi gücünün zirvesinde olduğu önceki plan böyle gömüldü. Amerika gelecek on yılda bölgede olmayacağına göre şimdi de gelip “Nil’den Fars Körfezi’ne” projesini mi icra edecekler?! Kesinlikle yapamazlar. İnsan bu ahmak adamlara acıyor; stratejik düşünce olmaksızın, geleceği öngörmeksizin İsrail'le böyle kölece ve zelil bir şekilde ilişki kuruyorlar.

Arabistan Yemen bataklığına çakılıp kalmıştır ve kendisini kurtaracak hiçbir çıkış yolu yoktur / Yemenliler gösterdikleri cesaret ve liyakatleri ile İslam dünyasının gelecekteki onurlu milletlerinin bir parçasıdır.

El Alem: Suudi Arabistan ve diğer ülkelerin Yemen’e yönelik saldırısının geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rızai: Bin Selman’a denilmişti ki; başarılı olman zafer kazanmaktan geçiyor ve zafer kazanırsan Suudi Arabistan kralı olursun. Bu, Bin Selman’ın ayağının dibine atılmış bir muz kabuğu idi ve kendisi zafer elde etme umuduyla kanlı sahnelere imza attı ve Arabistan’da birçok gelişmeninin önünü açtı. Ancak Bin Selman bugün bir kavşağın başına gelmiş bulunuyor; eğer bu yenilgi ile geri dönerse kral olamaz ve düşer, girişimlerini sürdümesi halinde ise bir yere varamaz. Dolayısıyla Arabistan şu anda bir bataklığın, bir çıkmazın içinde ve kendini kurtaracak hiçbir çıkış yolu bulamaz, bir karar alamaz.

El Alem: Arabistan bugün bataktan çıkmak için çare arıyor. Bu yüzden İran’ı Yemen’i himaye etmek ve silahlandırmak ile suçluyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?  

Rızai: İran’ın Yemen’de askeri bir gücü bulunmuyor. Onlar bizim hayaletimizi görüyor. Biz tabi ki eğitim vermekte ve insani boyutta yardım ediyoruz. Yemen milleti, yüksek bir liyakata sahip olduğunu kanıtlamış reşit bir millettir. Hem ekonomik ambargonun kuşatması altında ve sağlık sorunları ile pençeleşiyor hem de Suudilerle savaşıyor ve her an başlarına bomba yağıyor. Kendilerinden gösterdikleri liyakata bakılırsa Yemenliler İslam dünyasının geleceğinin onurlu milletlerinin bir parçasıdır.

Allah’a hamd olsun, direniş gün geçtikçe daha da bileniyor, daha da güçleniyor. Bugün direniş İran’dan Irak’a, Suriye’ye, Lübnan'a, Filistin'e ve Yemen'e ulaşmış durumda. Direniş cephesi gelecekte çok daha görkemli olacaktır. Gün geçtikçe bu cephelerdeki ruhiye güçlenmektedir.

Lübnan’a hakim tedbir ve yönetim, bu ülkenin dahili meselelerini suistimal etme fırsatını Lübnan’ın düşmanlarına vermiyecektir

El Alem: Beyrut iskelesinin patlaması sonucunda, hem içerde hem dışarda bazı çevrelerin geçmişteki sonuçsuz huzursuzlukları yeniden dirilterek, Hizbullah’ı silahsızlandırma gibi yerde kalmış hedeflerini takip etme fırsatı buldu. Belirgin olarak Amerika, Suudi Arabistan, İsrail, Hizbullah’ın dahili muhalifleri ve 14 Mart Grubu bu meseleden azami derecede faydalanma telaşında oldukları görünüyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Rızai: Hizbullah geçen 20 yıl içinde parlamentoda bulunmasına rağmen hiçbir zaman hükümet kurmadı ve genel olarak 14 Mart Grubu ile anlaşmaya varıyordu. Lübnan’dan şekillenen yönetim, Lübnan’ı bağımsız ve özgürlükçü bir millet haline getirmiş, İsrail’i geriletmiş ve DAEŞ’i bastırmış bir yönetimdir ve bu İslam dünyasının onur vesilesidir.

Lübnan’ın bütün reklerinin; Hıristiyanların, Sünnilerin, Şiilerin ve özellikle aziz kardeşim Seyyid Hasan Nasrullah’ın içinde yer aldığı bir yönetim, kimsenin suistimal yapmasına izin vermez.

Sürekli güçlü ve bağımsız bir Irak’tan yana olduk

El Alem: Irak Başbakanı Mustafa Kazımi Washington’a gitti ve Amerika Başkanı ile görüştü. Bu görüşmeyi nasıl görüyorsunuz?

Rızai: Güçlü ve bağımsız bir Irak en iyi dostumuzdur ve zayıf, Allah göstermesin, bağımlı bir Irak ise İslam dünyası için iyi değildir. Sayin Kazımi iyi çalışıyor ve gezisinin ilk durağı İran’dı. Şimdi de Washington’a gitmiş bulunuyor ve gelecek günlerde mesela Çin veya başka bir ülkeye de gidebilir. Muktedir ve bağımsız bir Irak'tan mutluyuz. Biz Irak’ın ihtiyaç duyduğu her alanda kendilerine yardım ediyoruz.

El Alem: Bize vakit ayırdığınız için çok çok teşekkür ediyoruz.

Rızai: Ben de teşekkür ediyorum. Umarım gün geçtikçe direniş cephesinde daha büyük zaferlere şahit oluruz. Aptallıktan, çılgınlıktan vazgeçmeleri için Allah'tan diliyorum ki düşmanlarımızın aklını başına getirir.  

Biz Allah'a güveniyoruz. Gönüllere nüfuz ederiz, milletlerin kalbinde yer ediniriz ama sömürgeci yöntemleri izlemeyiz.

Çeviri:Mehmet Gönül

Welayet News 

Tags: 


Yeni yorum ekle