Suriye aleyhindeki operasyonun asli muhatabı kimdi?

Pa, 15/04/2018 - 07:10

Suriye’de bazı üslere yönelik düzenlenen bir saatlik saldırının asli hedefi kimdi? Karşı tarafın yani direniş cephesi ve daha özel olarak ta Suriye’nin ne tür bir girişimde bulunması gerekiyor? Ve son olarak, Rusya’nın Suriye’de askeri olarak konuşlanmasının gerekçesi nedir?

Welayet News - Amerika, İngiltere ve Fransa’nın bu gün (Cumartesi) sabah saatlerinde Suriye’nin Şam ve Humus şehirlerindeki yaklaşık 10 hedefe yönelik düzenledikleri saldırılar, stratejik hedeflere varmaya değil, bir tür intikam alma temeline dayanıyordu. Bu çerçevede, bu üç büyük gücün başarıya vardıkları söylenebilir, çünkü Suriye’de bir takım hedeflerin bombalanması isteniyordu ki bombalandı.

Fakat aynı zamanda, birkaçı devalet dışında, bu üçlünün Suriye’ye karşı askeri operasyon düzenlemek için öne sürdükleri gerekçeyi, ne kabul eden oldu ne de kimse bu gişimin başarılı bir girişim olduğunu söyledi. Fiili olarak gerçekleşen de en ufak kazanımdan yoksundur; çünkü bu saldırıyla Suriye’de ne Beşşar Esad yönetiminin kontrolünden çıkmış bir bölge var ne de Suriye devletinin askeri kabiliyetlerine vurulmuş ciddi bir darbe söz konusudur. Oysa tahacümü başlatan her üç ülke de ahlaki, maddi ve hukuki olarak yüksek maliyetler ödemiş ve şu an bölgedeki güçleri, teçhizatları güvenlik bakımından daha zayıf bir pozisyona düşmüş durumda.

Bununla beraber, stratejik ve siyasi analizcilerin önüne birkaç temel soru çıkıyor: Suriye’de bazı üslere yönelik bu saldırının asli hedefinde kim vardı? Karşı tarafın yani direniş cephesi ve daha özel olarak ta Suriye’nin ne yapması gerekiyor? Ve son olarak ta Rusya ve Suriye ittifakına rağmen ve Rusya askeri olarak Suriye’de konuşlandığı halde bu saldırının ne tür bir gerekçesi, izahı olabilir? 

1- Eğer Güvenlik Konseyinde veto hakkına sahip ve NATO’nun üç önemli üyesi olan bu üç Batılı devletin Suriye’ye salıdırarak Beşşar Esad yönetimi ve ordusunu temel hedefe koydukları öne sürecek olunursa, bu pek doğu görünmüyor çünkü, üç büyük askeri gücün Suriye ölçeğinde ve düzeyinde bir ülkeye saldırmasının karşılığı bulunmuyor ve mantıki de değildir. Ayrıca, Suriye’ye karşı askeri girişim hususunda – 8 Nisan’dan bugüne kadar – Suriye’den ziyade başkalarının cezalandırılmasından söz edildi. Eğer Batılı güçlerin Rusya’yı cezalandırma niyetinde olduklarını varsaysak bile, yine de böyle bir varsayımla çelişen örneklerle karşılaşıyoruz. Suriye’ye yönelik ağırlıklı olarak füzeyle gerçekleşen bu saldırı karşısında Rusya’nın uygun tepki vermeyişi, Rusların en azından kendilerini bu saldırıların direk muhatabı olarak görmediklerini gösteriyor, zira Suriye’nin diğer dostlarının aksine, bu saldırıları püskürtmek için Rusya’nın gerekli ve yeterli imkanatları vardı.

Bu doğrultuda, eğer Suriye’yi kendi topraklarında yapılan saldırıların konusu dışında değerlendirip Rusya’nın pasifliğini de bu macerada taraf olmayışının kanıtı olarak görürsek geride bir tek İran kalıyor. ABD Cumhurbaşkanı yeni Güvenlik Danışmanı Cohn Bolton, Suriye topraklarının derinliğinde askeri saldırının başlamasından birkaç dakika sonra, bir tweet üzerinden paylaştığı mesajda, “Suriye bir gölgedir, asli hedef İran’dır” demişti. Trump’ın Suriye’ye saldırının zaruretine ikna olmasında Bolton’un önemli rolü bulunduğunu ve Cuma günü alınan nihai karar sürecinde temel bir eksen oluşturduğunu hepimiz biliyoruz. Ünlü bir İsrailli uzman, Devrim Muhafızları persönelinden on kişinin şehadetiyle sonuçlanan İsrail savaş uçaklarının dört gün öncesinde T-4 askeri havaalanına düzenledikleri saldırının yanı sıra, İran’ın misillemede bulunma azmine de değinerek, attığı tweet üzerinden, “İsrailli yetkililere göre, takatsiz Suriye’ye yönelik saldırılar sembolik ve taktiksel olup caydırıcılık boyutu bulunmayan saldırılardır” diye yazmıştı.

İsrailli diğer bir analizci – José Anjos – ise  NATO’un önde gelen üç üyesinin Suriye saldırılarından bir saat sonra, kişisel twitter sayfasında, “Bu sınırlı darbenin Batılı güçlerin dile getirdiği tehditlerle, verdikleri sözlerle bir orantısı yoktu ve askeri etkiden yoksundu” mesajını paylaşmıştı.

 Yine eğer realist ve gerçekçi bir açından Suriye’nin askeri ve siyasi sahnesine bir göz atacak olursak, şunu teslim ederiz ki bu gün Suriye’nin bölünmez bütünlüğünü, halkını ve yönetimini destekleme namına bu ülkede bulunan herkes İran’ın çağrısıyla orada bulunuyor ve Rusya’nın, Hizbullah’ın ve diğer bölgesel direniş güçlerinin Suriye’de varlık göstermelerinin temelinde İran vardır. Nitekim İran, Suriye ülkesi ve devletinin en önemli beka etkeni de sayılıyor. Yani aslında bu saldırının amacı, Cohn Bolton’un açıkça ve siyonistlerin de üstü kapalı şekilde ifade ettikleri gibi İran’ı korkutarak Suriye’yi terketmeye zorlamak ve Suriye, Lübnan, Filistin vd. ülkeler üzerinde hakimiyet kurmanın yolunu Batı’ya açmaktır. Nitekim bugün siyonistler, İran güçleri Suriye’yi terketmediği sürece İran’ın Suriye’deki mevzilerine karşı saldırılarını sürdüreceklerini açıkça dile getirdiler. Ancak bununla birlikte gerçek şu ki, Batılı üç askeri gücün Suriye’ye yönelik bu günkü saldırısı, İran’ı Suriye’den çıkarmaya zorlama kastıyla hesaplanmış bir bir gişim olmaktan ziyade, siyonist rejimin geçtiğimiz Pazartesi T-4 havaalanına düzenlediği saldırından daha zayif görülecek kadar cılız olan bir intikamdı.

2- Bizim ve Suriye’nin bu hususta yapacağı veya yapması gereken şey, doğal olarak mevcut sürecin sürdürülmesi yani Suriye’yi vekalet savaşını yürüten terör gruplarından tamamen temizlemek ve Suriye merkezi devletinin iktidarını genişletmek olacaktır. Bu, Suriye krizinin Amerika, İngiltere, Fransa, Arabistan ve Siyonist İsrail rejimleri için en kötü sonucu sayılmaktadır. İran ve Suriye aynı zamanda, T-4 ile Şam ve Humus’a yönelik son iki saldırıya yanıt verme hakkının da takipçisi olacak ve kalkıştıkları saldırının yanıtsız kalmayacağını saldırganlara kabu ettireceklerdir.

Aslında İran, Suriye, Rusya vd. bileşenlerin hem insani açıdan hem de ahlaki ve uluslararası hukuk açısından, Amerikan, İngiliz, Fransız ve İsrailli savaş uçakları ve gemilerinden Suriye’ye fırlatılan füzeler oranında askeri reaksiyon gösterme hakları vardır. Füzelerden bir kısmının Kızıl Deniz’deki savaş gemilerinden fırlatıldığı söylenmektedir. Bu, karşı taraf da her denizden ve kara parçasından tepki göstemeye yönelebilir, demektir. Aslında bu hakkı, hepsinden önce Pazertesi gününkü gerekçesiz saldırı bize vermiştir.

3- Rusya bu macerada, Batılı güçlerin Suriye’ye yönelik saldırısına engel olmak için çok çaba sarfetti ancak gerçek şu ki, Rusya’nın Batılı güçleri Suriye’ye karşı gerekçesiz ve yasadışı saldırıdan fiili olarak alıkoyma gücü vardı, Rusya fiili tehdidi kendilerini kontrol edilmez bir savaşa atmak istemeyen Batılı güçlerin kararında tıkanıklık oluşturabilirdi ve Rusya’nın Suriye’de bulunan S-400 ve S-300 füze sistemleri Suriye karşıtı her türlü askeri gişimi etkisiz kılabilirdi. Bu mevzu aynı zamanda bize, bir yandan Rusya ve Suriye arasında ve diğer yandan İran ve Suriye arasında bir savunma sözleşmesini yapma zamanının geldiğini söylemektedir.                 

Saadullah Zariî

Çev: Mehmet Gönül

Welayet News

alinti yazilar: 


Yeni yorum ekle