Tek Yol Direniş ve Devrim

Çar, 11/04/2018 - 09:53

İslam devrimi ile İran üzerindeki bu kelepçeleri kırarken, Lübnan’da işgalci Siyonist güçlere karşı mücadele eden Hizbullah da bölgesel manada Siyonizm, Batı ve ABD emperyalizmi ile mücadele ederek, bölgede kurulan emperyalist düzene başkaldırının sembolü oldu. 

Welayet News - Ortadoğu halkları ve bölge hiçbir zaman rahat ve huzur bulmadı. Bu bölge ilahi dinlerin çıkış noktası. İslam’ın yayılışı ile bölge göreceli olarak huzur ve refaha kavuşmuş olsa da içerden başlayan çürüme ve dünya sevgisi Emevi ve Abbasiler daha sonra da Selçuklu ve Osmanlı ile bölge zorluklara rağmen İslam dünyası nispi de olsa birliğini korumuştur.

1915 sonrası ve 1. Dünya savaşı ile yıkılan Osmanlı imparatorluğu sonrasında Balkanlar, Kafkaslar, Afrika ve Ortadoğu’dan İslam’ın siyasal gücü ve otoritesinin zayıflayarak çekildiğini görüyoruz. Siyonist Yahudi göçleri sonucunda İslam dünyasının kalbi olan Filistin ve Kudüs’e saplanan bir hançer gibi duran işgalci İsrail, İslam dünyasındaki bölünme ve parçalanmayı daha da artırdı. Yeni Türkiye’nin laikleşerek milliyetçi bir tarafa kayması, Mısır hükümetinin Rus desteği kazanarak Doğu Blokuna kayması ve İran’daki Şah rejiminin önce İngiliz sonra da ABD siyaseti ve hakimiyetine geçmesiyle bölge ve Müslüman halklar bir yanda Emperyalizmin sömürü ve işgal baskısını tadarken diğer yanda laik Batı dünyasının kültür emperyalizmi altına girerek, İslam medeniyetinden uzaklaştıkça uzaklaşıyordu.

İslam devrimi ile İran üzerindeki bu kelepçeleri kırarken, Lübnan’da işgalci Siyonist güçlere karşı mücadele eden Hizbullah da bölgesel manada Siyonizm, Batı ve ABD emperyalizmi ile mücadele ederek, bölgede kurulan emperyalist düzene başkaldırının sembolü oldu. Filistin direnişi Kudüs için ayağa kalkarken, Avrupa’nın göbeğinde Bosna’da Müslüman bir halkın İslam devleti kurmasına engel oldular. ABD ve Batı dünyasının bölgesel işbirlikçisi olan Suudi Arabistan başta Afganistan olmak üzere İslam dünyasında tekfirci terörün doğuşu için var gücü ile çalışmaya başladı. Fakat ne ABD ve İsrail ve nede Hristiyan-laik-kapitalist Batı dünyası ve Avrupa İslami uyanışı durdurabildi. ABD ve Batı dünyasının bölgesel işbirlikçileri olan başta Suudiler ve Baas Arap milliyetçileri ile BOP’çu laik-darbeci seçkinler de bunu başaramadılar. İslam devrimi ile başlayan uyanış bölgede ve tüm İslam ülkelerinde devam ediyor. Bosna’dan Çeçenistan’a, Keşmir’den Yemen’e, Nijerya’dan Bahreyn’e kadar tüm İslam dünyası ve özgürlük isteyen halklar ABD işgali ve Batı emperyalizmine karşı ayağa kalkıyorlar-direniyorlar.

Bu evrensel direniş savaşında Suriye en önemli devlet ve halk olarak ön plana çıktı. Arap Baharı diyerek estirilen cehennem rüzgarı bölgeyi ve halkları yakmaya devam ediyor. İsrail işgaline karşı bir kale gibi savunma savaşı veren ve Filistin halkına destek çıkan Hizbullah Hareketi, Suriye’deki emperyalist bölüşüm sırasında da fedakarlıktan kaçmayarak ve binlerce şehit verme pahasına Seyyid Hasan Nasrallah önderliğinde sahaya inerek, bedel ödeyerek Suriye devleti ve halkının yanında yer aldı. Rusya’nın Suriye’ye verdiği destek taktikseldir. İran ve Hizbullah’ın verdiği destek ise taktiksel değil, stratejik ve dinsel/ideolojiktir. İran’ın desteği, fedakarlığı ve kararlı tutumu olmasaydı, Rusya’nın Suriye’ye verdiği destek de bu kadar güçlü ve istikrarlı olmazdı.

Suriye meselesinin aslı ve kökeni ise Siyonist işgalci İsrail karşıtlığı ve bölgesel güvenlik stratejisine dayanmaktadır. İşgalci İsrail ABD ve Batı dünyasını arkasına alarak yalnız Filistin’de değil, Mısır, Arabistan, Suriye, Irak yani kısaca tüm Ortadoğu bölgesinde hakimiyet kurmak ve kendini güvene almak istiyor. Bunun için darbe, suikast ve örtülü ekonomik-siyasi-askeri savaşlar yapmaktan da çekinmiyor. Lübnan’ın işgal edilmek istenmesi, Mısır ile olan anlaşmalar, Irak’ın parçalanması için yapılanlar, Yemen’de uygulanan siyaset ve şimdiki savaş ile Türkiye’deki darbeler bunun en iyi bilinen tarafı.

İşgalci İsrail ile savaş yapan ve barış anlaşması yapmayan, ordusunu buna göre hazırlayan ve Filistin bölgesinde yapılan işgali kabul etmeyen tek bölgesel devlet Suriye’dir. Suriye devleti ABD ve Batı tarafından çıkarılan ve desteklenen Irak-İran savaşında İran’a destek veren tek Arap ve İslam ülkesidir. Bunun bedelini Suriye’ye ödetmeye çalışan işgalci İsrail, işgalci (!) Suriye askerini önce Lübnan’dan çıkarttı daha sonra da Cumhurbaşkanı Refik Hariri’ye yapılan suikast iddiasıyla Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ı yargılamak ve iktidardan düşürmek istediler. Emperyalist şer planları tutmayınca da Arap Baharı rüzgarı reklamıyla tekfirci terör çeteleri Suriye’ye yönelterek, Suriye’nin savunma gücünün yok edilmesi, ülke bütünlüğünün parçalanması ve Beşar Esad’ın iktidardan düşürülmesi için iç savaş çıkarıldı.

ABD ve Batı dünyasının bölgesel taşeronları ise başta Suudi Arabistan olmak üzere bu projeye destek verdiler. Fakat kurdukları tuzak istedikleri gibi olmadı. Kazdıkları kuyuya kendileri düştü ve yalanları tüm dünyaya ifşa oldu ve olmaya devam ediyor. Kur’an’ın tabiri ile, gözleri kör ve kulakları sağır olmayanlar ABD ve İsrail ile Batı dünyasının söylediği yalanları yaptıkları ahlaksızlıkları, işlenen cinayetleri görüyor/biliyor.

Halep’in tekfirci terör gruplarından kurtarılması rüzgarın tersten esmeye başladığının işaretiydi. Doğu Guta ve Duma’nın tekfirci terör gruplarından temizlenmesi Suriye devleti ve Beşar Esad’ı daha da güçlü ve haklı hale getirdi. Siyonist İsrail’in paniklemesi biraz da bundan dolayı.

Bundan sonraki hedef Şam yakınlarındaki Yermuk ve daha sonra da İdlib ve Rakka olacaktır. Final ise Suriye güçlerinin Golan, Hizbullah güçlerinin ise Güney Lübnan üzerinden işgalci İsrail’e karşı yapılacak savaşta verecekleri cevap ve Filistin halkının toplu kıyamı ve intifadası olarak gözüküyor.

Tarihe ve olaylara bakıldığında, büyük bir bölgesel savaşın kapıda olduğu gözüküyor. Ve biz de isteyerek veya istemeyerek maalesef Türkiye devleti ve halkı olarak bu savaşın içinde bulunuyoruz..

 

Murat Nazlı / Welayet News



Yeni yorum ekle