Peşmerge Komutanlarından Mahmut Sengavi ile Özel Röportaj: Keşke Serdar Süleymani bizim komutanımız olsaydı

Sa, 18/02/2020 - 11:53

Peşmerge Komutanlarından Mahmut Sengavi ile Özel Röportaj / Keşke Serdar Süleymani bizim komutanımız olsaydı / Sonuna kadar İran’la birlikte kalacağız

Welayet News - Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği üstdüzey üyesi Mahmut Sengavi: “Keşke Serdar Süleymani bizim komutanımız olsaydı. Onda gördüğüm tek şey, liyakat ve yiğitlikti. Ülkesi için içi yanan kahman bir insandı”.

Tasnim Haber Ajansı / Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği üstdüzey üyesi Mahmut Sengavi, Kürdistan Bölgesi Germiyan hattının operasyon komutanıdır ve İŞİD karşıtı savaşın saha komutanlarındadır. Kendi deyişiyle, geçmişte, hatta bir müddet İranlı güçlere karşı savaşmış olan Sengavi, ancak son yıllar boyunca İranlılarla yakın dostluk ilişkileri olmuş ve bu dostane ilişikilerin sonuna kadar sürmesi gerektiğine inanmakta.

İŞİD, Kürdistan Bölgesi’ne saldırdığı dönemde Sengavi İranlı güçlerle birlikte tekfirci teröristlere karşı da savaşmış ve Genral Şehit Kasım Süleymani ile burada tanışıyor.

Mahmut Sengavi, Tasnim Haber Ajansı’nın Süleymaniye’ye gelen ekibiyle yapılan röportajda, aziz Şehit Süleymani’yle ilgili bazı anılarına değiniyor. Röportajın tam metnini ilginize sunuyoruz.

Öncelikle bize vakit ayırdığınız için teşekkür etmek istiyorum. İsterseniz, söyleşiyi kendinizi tanıtmanız ve mücadele geçmişinizden başlatalım.

Ben Mahmut Sengavi, 1952 doğumluyum. 1967’de Kürdistan Demokrat Partisi’nde üye olarak siyasete girdim ve 1974 yılına kadar Peşmerge’nin ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin bir üyesiydim. Kürt devriminin yenilgiyle karşılaşması sonrasında kendi bölgemize geri döndüm ve 1976’da Kürdistan Marksist Cemiyeti’ne üye oldum ve cemiyet daha sonra, Kürdistan Zahmetkeşler Cemiyeti adını alarak isim değişliktiğine gitti. 1977’den itibaren Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin üyesi oldum ve Enfal operasyonu sonrasında bölgenin tüm gelişmelerinde yer aldım.

Baas rejimi o dönemde köylerimizi boşaltma girişiminde bulunmuştu ve ana yoldan 10 metrelik bir mesafede insanlar için idam hükmünü çıkarıyordu, böyle bir durum vardı. Kürdistan’ın binlerce yoksul ve talihsiz insanını Irak’ın güneyinde diri diri toprağa gömdüklerini hatırlıyorum.

1978 yılından şimdiye kadar çeşitli askeri rütbelerde görev yaptım ve 2000 yılında Kürdistan Yurtseverler Birliği Yönetim Konseyi üyesi ve üçüncü kongrede bu partinin siyasi büro üyesi olarak seçildim. Son kongrede, yani dördüncü kongrede ise Yurtseverler Birliği Partisi’nde oyların ikinci sırasında oldum ve halihazırda Kürdistan Yurtseverler Birliği Liderlik Konseyi’nin üyesiyim ve Kürdistan Bölgesi Peşmerge Güçleri’nin İŞİD’e karşı yürüttüğü savaşın birinci hattının komutanı olarak görev yapıyorum.

Uzun bir mücadele geçmişiniz var ve değindiğiniz gibi bu yıllar boyunca birçok sorunla karşılaştınız. Son yıllarda İŞİD’e karşı yürüttüğünüz bu savaşın geçmiş krizlerle ne tür bir farkı vardı? Hem zorluğu ve genişliği açısından hem de sizler için yarattığı sorunlar açısından nasıl bir farkı vardı?

Geşmiş savaşlarımız ağırlıklı olarak gerilla savaşlarıydı. Düşmana saldırıyorduk ve operasyondan sonra mevzilemize geri dönüyorduk. Enfal cinayetinden önce, başka savaşlarımız da oldu. Örneğin, hafif silahlarla aylarca donanımlı baas ordusuna karşı savaştık. Kimyasal silahlara sahip olmasına rağmen baas ordusuna karşı direniyorduk ve yüzlerce de kayıp veriyorduk ama İŞİD’le savaş çok daha ağırdı.

Nasıl?

Çünkü İŞİD vahşi bir güçtü ve bu vahşi gücün, insansız hava uçağı da dahil her türlü silahı kendisine sağlayan birçok hamisi de vardı. Onlar bize karşı kimyasal silah bile kullandılar ama biz direndik, o da sadece hafif silahlar elimizde olduğu halde. Varolan ağır silahlarımız da Saddam’la savaştığımız döneme aitti ve ganimet olarak ele geçirmiştik.

İŞİD eğitim görmüş bir güçtü ve maalesef dünyanın çeşitli bölgelerinin halkını aldattı; onlar İŞİD’le küfre karşı savaştıklarını sanıyorlardı. Bizi küfür cephesi ve kendilerini İslam cizgisinin izleyicisi olarak tanıtıyorlardı ama onlar Müslüman değillerdi, çünkü birçok insanımızı katlettiler, kadınlarımızı, kızlarımızı kaçırdılar, şehirleri yıktılar ama biz dişimizi sıkarak toprağımızı, milletimizi ve onurumuzu savunduk. Bu yolda çok kayıp verdik, çok şehit verdik ama onlara karşı direndik ve daha sonra, İŞİD’i mağlup edene kadar çeşitli ülkeler bizim yardımımıza koştu.

Tabi İŞİD henüz tümüyle yok olmuş değil, her ne kar –Kürdistan Peşmergesinin etkin olduğu ve İŞİD’in hiçbir girişimde bulunamadığı bölgeler başta olmak üzere – kontrol ettiği hiçbir bölge yoktur fakat maalesef Irak’ın diğer bölgelerinde bir takım saldırılarda bulunup halkı katlediyor. En son gördünüz, Hanekin yakınlarında bir köye saldırarak bir baba ve oğlunu ölürdü, diğer bazı kişileri yaraldı. Hanekin, Diyale ve Kerkük bölgelerinde, hatta Musul’da sürekli faaliyet halinde ve Irak güçlerine karşı terör eylemlerinde bulunuyor.

İŞİD eğer Kürdistan Bölgesi’ne gelseydi bölgemizi harabeye çevirirdi. Onlara göre kanımız helaldir, bacılarımız, kızlarımız ve kadınlarımız kendilerine helaldir, bu toprakların her şeyi onlar için helaldir. Bizi yok etmek istiyorlar. İŞİD sadece bizim düşmanımız değildi, insalığın düşmanıydı, daha çok da Kürtlere ve Şiilere düşmandı.

İran İslam Cumhuriyeti için de tehlikeli bir düşmandı ancak İslam Cumhuriyeti kendi topraklarının dışında onlarla baş edebildi ve sarfettiği çabalarla, şehitler vererek kendi topraklarına zarar vermelerine izin vermedi.

Yıllarca süren mücadelenizde İranlı güçlerle tanışma geçmişiniz nerde başladı, ne zaman birlikte çalıştınız?

Bir ara İran Devrim Muhafızları’yla savaştığım bile oldu, İranlıların mermi izleri hala yüzümde kalmış. Ama sonraları barıştık ve şimdi uzun bir dönemdir İran İslam Cumhuriyeti ile dostane ilişkilerimiz var. Birçok operasyona İranlı güçlerle birlikte katıldım ve hatıralarımı kaleme aldığım kitapta bu konulara da değinmişim.

Biz, İranlılarla dostuz. Bize göre, bu bölgeye gelen her güç bir gün gidecektir ama biz ve İranlılar birlikte kalacağız ve birbirimizden ayrılmayacağız. Dediğim gibi geçmişte aramızda bazı sorunlar olmuş olsa da ancak yıllardır aramızda büyük dostluk ilişkileri hakimdir ve ömrümüzün çoğu İran İslam Cumhuriyeti ile dostlukta geçti. Bu yolu da sürdürmeye devam edeceğiz.

İŞİD Kürdistan Bölgesi’ne saldırdığı dönemde, bölgesel hükümetin liderleri başta İran olmak üzere çeşitli ülkelerden yardım talebinde bulundular. Açıklandığına göre, hatta Kürt liderlerin de dediğine göre, Kürdistan Bölgesi’ne yardım eden ilk ülke, İran’dı ve General Şehit Kasım Süleymani buraya gelen ilk kişiydi. Bu talep hangi nedenle İran’dan istendi ve İran’ın yardımlarının İŞİD’e karşı mücadelede nasıl bir etkisi oldu?

İranlılar bizimle etkili bir işbirliği yaptı. Elbette İŞİD herkes için bir tehlikeydi ve onlar kendilerine ilaveten Irak Şiilerini de savundular.

İranlı askeri yetkililer bize danışmanlık yaptı ve etkili yol göstericilikleri oldu. Tabi İranlılar da  bizler de bu savaşta Irak ordusuyla, Haşdi Şabi güçleriyle işbirliği halindeydik.

Irak ordusu maalesef İŞİD’in ilk çıkışı sırasında ağır bir yenilgi aldı ve biz İŞİD’e karşı savaşan tek güç olarak sahada kaldık. 200 İŞİD’linin Musul’a saldırmasıyla birlikte Iraklı güçlerin çoğu top ve tanklardan tutun ta katyuşa ve diğer techizatlara kadar silahlarını yere bıraktılar ve  bütün bu silahlar teroristlerin eline geçti. İŞİD teröristleri de onları bize karşı kullandı. İşte burada İran İslam Cumhuriyeti sahaya inerek bizim ve Irak’ın yardımına koştu.

Serdar Süleymani keşke komutanımız ve peşmergemiz olsaydı

Yıllarca çeşitli savaşlara katıldınız, emektar ve deneyimli bir komutansınız. Size göre, General Süleymani’nin komutan olarak askeri özellikleri nelerdi?

Ben bir söyleşide, ‘keşke General Süleymani komutanımız ve peşmergemiz olsaydı’ dedim, çünkü onda gördüğüm tek şey, liyakat ve yiğitlikti. Ülkesi için içi yanan kahman bir insandı. Onu çok iyi korudu ve sonunda bu yolda canını feda etti.

Çeviri:Mehmet Gönül

Welayet News 



Yeni yorum ekle