Bir faili meçhul cinayet yazısı: Acının, kin ve nefretin üstüne barış kurulamaz!

Pt, 16/12/2019 - 18:06

Faili meçhul cinayet davaları, JİTEM davaları birer birer çökerken...

Welayet News - Lafı hiç eğip bükme.

Faili meçhul cinayetler insanlığa karşı suçtur.

Hukuku hiçe saymaktır.

Devlet politikası olarak cinayet işlemektir.

Devletin hukuk dışına çıkmasıdır.

Devlet terörüdür.

"Söz konusu vatansa gerisi teferruattır" zihniyetinin devlete cinayet işletmesidir.

Google'a girdim, faili meçhul cinayet yazılarımı taradım.

Milliyet'te çıkan 25 Aralık 2012 tarihli yazımın başlığı ve girişi şöyle:                                                                         

Bir devlet ayıbı olarak, faili

meçhul cinayetlerin üstünü

kapatmak!

Devlet, faili meçhul cinayetler

dosyasını açmak istemiyor.

Yargı, zaman aşımına yatıyor.

İktidarda ise faili meçhuller

konusunda baştan beri herhangi

siyasal kararlılık yok.

Devlet hukuk dışına çıkıyor ama

bu kapkaranlık dönemin üstü

kapatılmak isteniyor.

Böyle demokrasi olur mu?

Böyle hukuk devleti olur mu?

Faili meçhul cinayetler...

Özellikle 1990’ların ilk yarısında

Güneydoğu’da yaşanan ve

binlerce Kürdün öldürüldüğü bu

siyasi cinayetler, Türkiye

Cumhuriyeti Devleti’nin en

karanlık, en kirli, en kepaze

sayfalarından biridir.          

Taraf’ın dünkü manşeti bu

konuyla ilgiliydi:

JİTEM davası çöktü!

Zaten çökmeyen JİTEM davası yok ki.

1990'lı yıllarda işlenen 22 faili meçhul cinayetle ilgili Kızıltepe JİTEM davasının üstü de Eylül ayında kapatıldı.

Geçen hafta da Ankara JİTEM davası çöktü.

1990'larda faili meçhul cinayete kurban giden 19 kişi hakkındaki davada sanıklar 'delil yokluğu'ndan beraat ettiler.

Duruşmayı izleyenlerden biri de Rahşan Anter'di.

Babası, 1992'de Diyarbakır'da 'faili meçhul cinayet'e kurban giden ve Ape Musa olarak bilinen bir Kürt aydını, gazeteci yazar Musa Anter'di.

Acısını bir çığlıkla özetledi:

Davanın böyle neticeleneceğini

bildiğimiz hâlde yine de bir

ümidimiz vardı.

Lanet olsun diyorum.

Suçlu insanları beraat ettirmek

için her türlü taklayı attılar.

Eminim, bir gün herkes uyanacak

ve burada mahkemeleri bekleyen

üç beş kişi olmayacağız.

Süreci uzatarak zaman aşıma

uğratıyorlar.

Mahkeme mahkeme gezdik. Hayatımız hep böyle geçti.

Ben nasıl güleyim?

Berbat haldeyim.

Bir gün gülemeyecek miyiz?

70 yaşındayım.

Babamın öldürüldüğü yaşa geldim. 

Bu yaşa kadar adalet arayışını

sürdürdüm, bundan sonra da sürdüreceğim.

Bastonumla nereye kadar

gidebiliyorsam, ne yapabiliyorsam

yapacağım.

Bazen kıyamıyorlar, 'yaşlısın gelme' diyorlar ama bir yerde

kıyılacağız.

Kıyılacağız ki var olacağız. Hangimiz ne yapabiliyorsak 

yapacağız.

Bu çığlığa kulak verin, Ape Musa'nın kızının acısını hissetmeye çalışın.

Çünkü barış hiç yerde acının, kin ve nefretin üstüne kurulamaz.

Biz ne yazık ki kin ve nefreti besleyen 'altyapı'yı yok edemiyoruz.

Yıllardır öyle.

Acılarla yüzleşebilsek, o derin acılara yol açanlardan hesap sorabilsek, kin ve nefretin dayandığı o altyapı da yok olup giderdi.           

Çünkü devlet hukukla, demokrasiyle, insan haklarıyla tanışırdı.

Olmadı yapamadık.

Yalanda yaşamayı tercih ettik.

Gerçeklerden korktuk.

Demokrasi ve hukuka kapılarımızı kapadık.

Haksızlığın, adaletsizliğin üstünü örtmeye çalıştık.

Bu büyük acılar unutulmaz.

Gerçeklerin elinden kurtulamayız.

Doğru olan yalanda değil, 'gerçekte yaşamak'tır.           

Barış ve demokrasi ancak böyle yakalanır, gerçeklerin, acıların üstünü örterek değil.

 

Hasan Cemal/T24

 

alinti yazilar: 


Yeni yorum ekle