Kişinin değeri topluma dokunan hayrı kadardır

Ct, 09/11/2019 - 23:21

Ayetullah Cevadi Amuli, İmam Ali’nin (a.s) Nehcü-l Belağa’daki bir sözüne işaretle, her kesin yaptığı hayırlı amel ve topluma dokunan hayrı kadar ancak değer kazandığını söyledi.

Welayet News - Ayetullah Cevad Amuli, Nehcü-l Belağa Şerhi’nin bahisler dizisinin idamesinde düzenlenen haftalık ahlak dersi celesesinde şu önemli noktalara dikkat çekti:

Nehcü-l Belağa’nın 81. sözü Hz. Ali’nin buyurduğu şu özdeyiştir: Kiymet-u kull-i imrin ma yuhsinuhu; her kesin değeri bildiği şeydir, sahip olduğu sanattır, yaptığı iyi ameldir ve topluma dokunan hayrıdır.

Merhum Seyyid Reziy az konuşan biridir ama Hz. Emir’in (a.s) bu veciz sözü hakkında şöyle diyor: Bu sözün muadili yoktur, ne kimse bu sözün çapında ve azametinde bir söz söyledi ne de söylenebilir ve onun muadili de yoktur: Herkes kendisine, topluma ve İslam ümmetine faydalı olduğu kadar değerlidir. Şii ulamadan olan Seyyid Reziy bu görüşünde yalnız değildir, Ehli Sünnet alimlerinden Cahiz de El Beyan vet-Tebyin adlı eserinde, Ali bin Ebu Talib’in bu sözü hakkında “muadili olmayan eşsiz bir söz” tabirini kullanmıştır.

Semen (fiyat, paha) kıymetten farklıdır; İslam’da herkesin bedeni için bir kıymet değil, bir fiyat öne sürmüşlerdir. Hz. Emir’in nurani beyanatında, ‘bedeninizin fiyatı cismani cennettir ruhunuzun kıymeti ise ruhani/manevi cennettir; ela...fela tebiuha illa biha; ruhunuzu cennetten daha azına satmayın’ ifadesi vardır.

Hz. Emir (a.s) Nehcü-l Belağa’nın veciz sözlerinden 82. sözde şöyle buyurmakta: Sizlere beş tavsiyede bulunacağım; bunlar o kadar önemli tavsiyelerdir ki, eğer çok acil olarak bir yere gitmek için merkebe binip yola düşmüş olsanız bile onları öğrenseniz yeridir. (Hz. Emir’in buyurduğu bu sözlerin mihveri tevhittir). Birincisi, la yercuvenne ehadun minkum illa rabbehu; sizden kimse Rabbinden başkasına umut bağlamamalıdır; zira evvella, Allah temin olmamızı uhdesine almıştır, saniyen ahde vefayı üstlenmiştir ve üçüncü olarak O, değil sadece bizi, varlık düzenini de deruhde etmiştir.

Bizde bazen arzu/emel vardır ve bu çok kötü bir şeydir; bazen de umut vardır ve bu çok iyi bir şeydir. Umut, insanın ön hazırlıkları yapması, elinden geleni yapma noktasında ihmal yapmaması ve ondan sonra sonucu beklemesi demektir. Arzu ise, ön hazırlıkları oluşturmadan sonucu beklemektir. İş, ne sizin kuruntunuza, ne de kitap ehlinin kuruntusuna göredir (Nisa/12). Umut iyi bir şeydir ama nereye ve neye umut bağlayacağınızı bilmeniz gerekir. Allah’tan başkasına umut bağlanmaz; çünkü bütün işler O’nun elindedir. Hz. Emir’in buyurduğu ikinci prensip de böyledir: ve la yahafenne illa zembehu; kendi günahından başka bir şeyden korkmayacak.

Hz. Emir bu iki prensipten sonra diğer üç prensibi şöyle açıklıyor: ve la yestehiyenne ehadun minkum iza suile amma la ye’lem en yekule la e’lem; bilmediğiniz bir şey hakkında size sorulduğunda utanç duymadan, ‘bilmiyorum’ deyin, bu konuda çekinmeyin ve sürekli gerekçelerle kendinizi zahmete sokmayın. Beşincisi, sabrı elden vermeyin.

Sabır, aile kurmanın en önemli faziletlerdendir. İnsanın gözünü koruması, her sözü söylememek için dilini kontrol etmesi ve her türlü beklenti içine girmemesi hususunda sabırlı olması, hayatı gayet güzel şekilde düzenleyebilecek bir erdemdir. Hazret, ‘sabrı elden vermeyin, zira sabır gövdedeki baş gibidir’ diyor. Bir kimse, ‘ben Müslüman’ım ve iman ediyorum’ derse ama onda sabır yoksa başsız gövde gibidir o. Devamında şöye buyuruyor: Başsız gövdede hayır olmadığı gibi sabırsız imanda da hayır yoktur. Sabırsız iman, başsız gövde gibi etkisizdir.    

Welayet News   



Yeni yorum ekle