Kur’an’ı Kerim Direniş konusunda bütün İslam mezheplerinin ortak dilidir

Çar, 09/10/2019 - 16:50

Kur’an’ı Kerim Muaarif ve Kültür Enstitüsü Başkanı Hüccet’u-l İslam Yusufi Mukaddem, mukavemet konusunda Kur’an’ı Kerim’in bütün İslam mezheplerinin ortak dili olduğunu belirterek, savunma anlamında mukavemetin şiddet ve saldırıdan farklı olduğunu vurguladı.

Welayet News - Kur’an’ı Kerim Muaarif ve Kültür Enstitüsü Başkanı Hüccet’u-l İslam Muhammed Sadık Yusufi Mukaddem, Kuran Bakışıyla İslami Direniş Konferansı ve Mukavemet Ansiklopedisinin yazılımının tanıtılmasında yaptığı basın toplantısında, bu konferansın ulusal düzeyde yapılacağını ifade ederek, inşallah gelecekte bu konferansın uluslararası düzeyde de  düzenlenecek bir aşamaya geleceğini umuyorum dedi.  

Yusufi Mukaddem, konferans için böyle bir başlık seçmenin nedeni hakkında şöyle dedi: “Bunun nedeni şudur; Kur’an’ı Kerim bütün müslüman toplumların müşterek dilidir ve İslam ümmeti, Kur’an’ı Kerim’e dayandırılacak, Kur’an’a isnad edilebilinecek her eylem ve düşünce karşısında teslim olur”.

Mukavemeti İslam toplumunun önemli meselesi olarak değerlendiren Kur’an’ı Kerim Maarif ve Kültür Enstitüsü Başkanı, “Mukavemet, İslam ümmetinin meselesi ve İslam toplumunun acil ihtiyacı olup düşmanların komplolarına karşı İslam’ın bekası ve korunmasının yegane yolu sayılıyor. İslam ümmetinin tek yomruk olmasına katkı sağlayabilecek en iyi kaynak, bütün İslam mezhepleri ve milletlerinin müşterek dili ve ortak inancı olan Kur’an’ı Kerim’dir” diye anımsattı.

Yusufi Mukaddem, Kur’an’ı Kerim’in bu konferansın temel kaynağı olarak belirlendiğini işaret ederek, şöyle dedi: “İlmi oturunlardaki bütün faaliyetler ve makaleler Kur’an’a dayalı olmalıdır, çünkü Kur’an’ı Kerim bizleri sürekli istikamet ve mukavemet konusuna davet etmiştir; yani Kur’an hem hiçbir zaman mukavemetten gafil olmaması gerektiğini İslam toplumuna anlatmaya çalışmış hem de mukavemetin semerelerini , ödüllerini ve değerlerini bize beyan etmiştir”.

Kur’an’ı Kerim’in mukavemeti bizim için bir düşünce ve fikir olarak tebyin ettiğini söyleyen Hüccet’ul İslam Yusufi Mukaddem, “İslam düşüncesi ve tefekkürü istikbara karşı istikameti gerektirir. Bu yüzden Allahu Teala Peygamber’e ve ona tabi olanlara istikamet göstermelerini emretmiştir. Dolaysıyla, bizi mukavemet bazında İslami vahdete sürükleyebilecek en iyi yöntem ve kaynak Kuran’ı Kerim’dir” diye sözlerine ekledi. 

Yusufi Mukaddem, düşmanların bugün açıktan İslami düşünce ve eyleme karşı savaş açtığını belirterek, “Düşmanlar mukavemet cephesine karşı, onlarla bir şekilde işbirliği yapan ve tekfirci gruplar olarak andığımız bir takım akımlar icat etmiştir. Burada, halkın cihad ve mukavemetin gerçek anlamı kavraması için bu kavramların sahih ve kapsamlı bir şekilde açıklanması gerekir” ifadelerini kullandı.

 

İslami İlimler ve Kültür Enstitüsü Öğretim üyesi, şöyle dedi: “Fussilet Süresi 30. ayette, şöyle buyrulduğunu okuyoruz: Süphesiz, ‘Bizim Rabbimiz Allah’tır’ deyip sonra da dosdoğru bir istikameti tutanlar var ya, onların üzerine melekler iner ve der ki: Korkmayın ve hüzne kapılmayın, size vaad edilen cennetle müjdelenin”.

Sözlerinin devamında, Kur’an’ı Kerim’in ders almak için ve mukavemet yolunda nasıl hareket edileceği ve tevhit mektebinin nasıl korunacağı konusunda söyleyecek çok sözü olduğunu vurgulayan Yusufi Mukaddem, “Bugün İran İslam Cumhuriyeti’nin küresel istikbara bütün gövdesiyle direnen yegane nizam olarak, düşmanların şerrini İslam ümmetinin başından defetmek için hem ülke içinde hem de uluslararası platformlarda mukavemet etmesi gerektiğini” söyledi.

Hücetu’l-İslam Yusufi Mukaddem, devamla şunları belirtti: “Bugün, Kur’an’dan istifade ederek hem mukavemet meselesine duydukları ihtiyaç konusunda İslam ümmetinde bir farkındalık yaratabilmek, heme müslümanların zihninde direniş düşüncesini tahkim etmek ve hem de direniş saiklerini sürekli kılabilmek adına bizim için iyi fırsattır”.

Kur’an’ı Kerim Muaarif ve Kültür Enstitüsü Başkanı, “Elbette İslami düşüncede saldırı ve hucüm tefekkürü asla yoktur ancak mukavemet, sulh ve silm/barış ile de hiçbir çelişkisi olmayan İslam ümmetinin çıkarlarını savunmak demektir. Sulta düzeninin istediği şey, İslam ümmetinin diz çökmesidir ki örneklerini Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde görüyoruz. Dolaysıyla barış, teslim olmak demek değildir; kendi sistemini ve değerlerini koruyarak ötekilerle işbirliği yapmaktır” hatırlatmasında bulundu.

Welayet News



Yeni yorum ekle