Akit mi Ak Saray mı!

Çar, 22/02/2017 - 15:40

Akit mi Ak Saray mı!

Siyonizme hizmet etmek için Yahudi olmanız gerekmiyor, ahmak olmanız yeterlidir..

Bugün kendilerini Tevhid kalesi olarak gören Türk İslamcılar farkında olarak veya olmayarak Siyonizm ve emparyelizme amansız bir şekilde hizmet etmektedirler..

Bugünü anlamak tarihi okumaktan geçer beyaz sayfaların kara liste haline geldiği akılları ve zihinleri zorlayan bu insanlar için tek söylenecek söz Tekfirci İslamcılardır…

Bugünün dünyası, insanlığın ayakta kalması için değil, vicdanın, merhametin ve adaletin ayakta kalması için değil; finansal sistemin ayakta kalması için olağanüstü çabalar harcayan bir dünyadır. Bu tavırları ile büyük güçlerin her türlü katliamları ve entrikalarını da bir bakıma kabul etmektir. Bunun en büyük delili bu sistemler ile hiçbir zaman mücadele içinde olmayan sadece kendini aydın gören kesimlerin sıcak koltuklarından kalemlerini çalıştırmalarıdır. Buldukları ilk fırsatta da direniş cephesini batıl göstererek gerçek tehlikeyi gündemden düşürmeleridir. Halkı algı sistemine köle ettikten sonra halkı istediği gibi yönlendiren bu zihniyet kendilerine hedef olarak da gerçek direniş ekseni seçmişlerdir..

İran İslam Cumhuriyeti‘nin varlığı Siyonist ve emparyalistlerden çok kendilerini Tevhidçi olarak adlandıran bu akıma ağır gelmektedir.

Çünkü kendi eksiklerini yine kendilerinden daha üst seviyede olan güce yöneltmek zorundadır, bu kendi varlığından çok finansal ve ekonomi yönünde ilerleyecek ülkelere yaramaktadır…

Bugünün manşeti İslam Cumhuriyetine ahlak sınırlarını zorlayacak tekfirci akımın saldırsıdır..

Varlığı rahatsız etmiştir bu iki yüzlü münafık güruhu…

Filistinde, Yemende, Suriye‘de, Irak‘ta tekfirci akıma karşı savaşan İslam Cumhuriyeti tüm dünyanın gözüne bir diken gibi batmaktadır…

Akıl seviyesi düşük aydın kesim fikirsel olarak değil bizzat olayları delilsiz ve isnatsız olarak topluma sunmak çabası içindedirler…

Bu da ancak kendi seviyesindeki insanları etkiler ve geleceği olmadığı gibi başarı olasılığı da çok düşüktür…

Evet safını mertçe finansal ve global dünya için kullanan tekfirci İslamcılar bugün İslam Cumhuriyeti‘ne savaş açmışlardır…

Bu savaşta fikir ve akıl iradesi kazanacaktır…

Daha dün İslam Alimleri toplantısı yapılan İslam Cumhuriyeti bugün mezhepçilik ile suçlanmaktadır bu ne kadarda gülünçtür..

İşte o konuşmadan notlar bugün İslam Cumhuriyeti‘ne saldıranlara en güzel cevap amel iledir dil ile dil…

Müslüman ülkeler bir asrı aşkın bir süredir emperyalist devletlerin kültür ve siyasetlerine uyarak bağımlılık, siyasi alçalış, ekonomik felaket ve yoksulluk, erdem ve ahlakta düşüş ve utanç verici bilimsel geri kalmışlığa düçar oldular. Oysa, İslam ümmeti bir zamanlar bütün bu alanlarda onurlu bir geçmişe sahipti.

Bu sözleri, Batı’ya düşmanlık olarak algılamamak gerekir. Biz, insanlardan hiç bir grupla coğrafi farklılık nedeniyle düşmanlığa sahip değiliz. Biz, Ali aleyhisselam’dan insanlar hakkında şunu öğrendik: ‘İnsanlar iki gruptur: Ya senin din kardeşlerindir ya da yaratılışta sana eşit olan insanlardır.

Bugün İslami uyanış hareketini tehdit etmekte olan en büyük tehlikelerden biri ihtilaflara yol açılması ve bu hareketlerin fırkalar, mezhepler, kavimler ve uluslararası kanlı çatışmalara dönüşmesidir.

İç çatışmalar sahnesine dikkatle bakıldığında, düşmanın bu facialar ardındaki eli görülecektir. Bu gaddar el, hiç kuşkusuz toplumlarımız arasındaki cehaletler, asabiyetler ve yüzeyselliklerden yararlanmakta ve mevcut ateş üzerine benzin dökmektedir. Dini ve siyasi elitler ve ıslahatçı şahsiyetlerin bu bağlamdaki görevi oldukça ağırdır.

Şu anda Libya, Mısır, Tunus, Suriye, Pakistan, Irak ve Lübnan çeşitli şekillerde bu tehlikeli alevlerle karşı karşıya bulunmaktadır. Özenle dikkat edilmesi ve gereken ilacın bulunması zorunludur. Bütün bunları ideolojik ya da kavmi amaçlar ve araçlara bağlamak safdillik olur. Batı’lı propagandalar ve onların bölgedeki uşak medyaları, Suriye’deki yıkıcı savaşı bir şii ve sünni çatışması olarak göstermekte ve Suriye ve Lübnan’daki direnişin düşmanları ile siyonistler için güvenli bir ortam oluşturmaktalar.

Oysa Suriye’deki kavganın her iki tarafı da sünni veya şii olmayıp, anti-siyonist direnişin taraftarları ya da onların muhalifleridir. Ne Suriye devleti şii bir devlettir ve ne de bu devletin laik ve İslam karşıtı muhalifleri sünni bir gruptur. Bu faciaya yol açan senaryoyu yönetenlerin tek hüneri, mevcut yıkıcı savaşta kimi safdillerin mezhebi duygularından yararlanmalarıdır. Sahneye ve çeşitli düzeylerdeki icracılarına bakıldığında, mesele her insaflı insan tarafından anlaşılacaktır…….

 

Murat Avci



Yeni yorum ekle