İNTİZAR

Sa, 21/02/2017 - 14:42

Bütün insanlık tarihinin genel akışını dikkate alırsak, insanın fikir ve düşünce alanında bir medine-i fazile peşinde olduğu gibi, pratik hayatında da böyle bir arzunun gerçekleşmesi için çabaladığını görürüz.

Ortadoğu dinlerinin hemen hemen hepsinde değişik adlarda bir biçimde Mehdeviyet inancı var olmuştur. Yahudiler kendilerini putlara tapan Roma İmparatorluğunun hakimiyetinden kurtaracak bir kurtarıcı beklemişlerdi. Bugünkü Ortadoğu topraklarından zuhur eden İsa'yı ise kendilerinden beklenilen kurtarıcı olmadığı için kabullenmemişlerdi.

Hristiyaniar da, İsa'nın tekrar dünyaya gelerek, hayata dair tamamlanmayan ilahi teklifini sonlandıracağını düşünüyorlar. Yahudilerde, vaat edilmiş topraklarına kavuşacakları ya da onları burada mutlu edecek kurtarıcıyı bugün de beklemektedirler. Ve İslam dini mensupları içinde de şüphe götürmeyen inanışlardan birisi Hz. Mehdi'nin zuhurudur. Bu üç ilahi dinde ve hatta semavi olmayan dinlerde de, bu inanış bir hakikatin parçası olarak düşünülür. Bu kısa yazının hedefi Mehdeviyet inancının doğruluğunu ispatlamaktan ziyade, böyle bir inancın insana ne tür yükümlülükler ve sorumluluklar yüklemekte olduğunu tesbit etmektir.

Mehdevvîyet konusu birçok açıdan ele alınabilir.

Ancak ben burada yazımı kısa olarak „İntizar" ve ya "Bekleyiş" meselesiyle sınırlandırmak istiyorum.

Resül-i Ekrem (s.a.a)'in Mehdeviyyet konusuyla alakalı olan bir hadisiyle konuya giriş yapmak istiyorum. Peygamber efendimiz (s.a.a) şöyle buyurmaktadır."Ümmetimin en iyi ameli, zuhuru beklemektir."

İmam Mehdi (a.s)'ın zuhurunu beklemek, Ehli Beyt mektebinin önemli öğretilerinden birisidir.

Bekleyiş için birçok muhtelif manalar söylenmiştir. Ancak Bu kelimenin manası üzerinde dikkatlice düşünecek olursak, bekleyişin hakikatini daha iyi bir şekilde anlayabiliriz.

Bekleyiş; Gözün (bir şeyin gelmesini ve) yolcuyu gözlemesine denir. Bu Sadece ruhî ve batini bir durum değildir. Bu inanç; içerden dışarıya çıkarak hareketi, girişimi ve aktifliği yaratır. Bundan dolayı, rivayetlerde Mehdi'nin (a.s) zuhurunu beklemek bir amel olarak hatta amellerin en iyisi olarak tanıtılmıştır.

Bekleyiş, bekleyene şekil verir.

İmam Hamenei'nin buyurduğu gibi İmam Mehdi'yi beklemenin anlamı bir köşede oturup "intizar-bekleyiş" kavramıyla veya zuhur vaktiyle oyalanmak demek olmadığı, belki gerçek anlamda yol gözleyen insan (müntezir), adalet yolunda çaba gösteren, bireysel ve toplumsal tüm alanlarda İmam-ı Asr'ın 

melekuti zuhuru için ortamı hazırlayan mücahid bir asker gibidir. "Bekleyiş" bundan dolayı bazıların anladığı gibi eli el üstüne koyarak oturmak ile uyuşmaz.

Bekleyiş, insanın gözünü kapıya dikmesi ve hasret çekmesiyle de olmaz. Bekleyişin hakikatinde hareket, canlılık, heyecan ve yaratıcılık yatmaktadır.

Çok değerli bir konuk bekleyen birisi ne yapacağını bilmez. Sürekli çalışır çabalar. Etrafını ve çevresini konuk gelecek olmasından dolayı hazırlayarak engelleri kaldırır. Allah'ın yeryüzündeki son hücceti olan bir imamın zuhurunu beklemek; güzellikte ve kemalde sonu olmayan benzersiz bekleyiştir.

Yukarıda geçen hadiste "Zuhuru Beklemek" olarak anılan İmam Mehdi'nin (a.s) evrensel hükümetinin beklentisidir. Amellerin, ibadetlerin en hayırlısı olarak bildirilmiştir.

Hz. Mehdi (a.s) beklentisi, âlem yaratıldığı andan itibaren bulunmaktadır. Yani; geçmiş zamanlarda enbiya ve evliyalar onun zuhur edeceğinin müjdesini vermişlerdir. Bütün imamlarımız (a.s) onun devletinin arzusu içinde olmuşlardır.

Nitekim İmam Caferi Sadık (a.s) şöyle buyurmaktadır:

"Eğer onun zamanında yaşasaydım ömrüm boyunca ona hizmet ederdim."

Mehdi'yi (a.s) beklemek, evrensel kurtarıcıyı ve ıslah ediciyi beklemektir. Evrensel adalet hükümetini beklemektir ve bütün güzelliklerin gerçeğe kavuşmasını beklemektir. Böyle bir bekleyişle, insanlar; temiz ilahi fıtratlarından kaynaklanan ve hiçbir zaman tam manada gerçekleşmeyen arzularına kavuşmak için, onun yolunu gözlemektedirler.

Mehdi'yi (a.s) beklemek; onu bekleyenlerin kalplerinde heyecan ve yardım aşkı yaratır. İnsana hüviyet ve hayat verir. Boşluktan ve hedefsizlikten kurtarır. Mehdi'yi (a.s) beklemek; onun zuhurunun gerçekleşmesini sağlayacak ortamı hazırlamak demektir. Sorunlarını beşeri kanunların halletmesini bekleyen, İslam'ın siyasi, içtimai kanunlarını bütünüyle görmezlikten gelen, İslam'ın hükümlerini camilere hapseden, topluluk ve pazarlarında İslam'dan bir eser görülmeyen, fesad ve zulmün her çeşidini uygulayan ama "Allah'ım İmam'ın Zuhurunu acil kıl." demekten başka bir tepki göstermeyen bir topluluk hakkında "Al-i Muhammed'in (a.s) devletini ve Mehdi'nin (a.s) hareketini bekleyen bir topluluktur" demek elbette ki mümkün değildir. Böyle insanlar İslam'ın hakim olması için hazırlıklı içinde değillerdir; her gün yüzlerce defa "Allah'ım İmam Mehdi'nin (a.s) zuhurunu acil kıl." deseler de durum değişmeyecektir.

Gerçek anlamda evrensel vaat edilen kurtarıcıyı beklemek; onu bekleyenlerin hayatlarının bütün boyutlarını etkilemektedir.

Ameller ve davranışlarının temelini oluşturan fikirsel ve teorik boyutta; insan hayatının esasını oluşturan inançları bir sınır ve çizgiyle koruma altına almaktadır. Başka bir tabirle; doğru bir bekleyiş, bekleyenlerinden itikat ve inançlarını sağlamlaştırmalarını istemektedir.

Pratik boyut olarak ise; bekleyiş, insanın bütün hal ve davranışına yön vermektedir. Bekleyen kimse, amel meydanında çalışıp çaba göstererek hak devletin zuhur ortamını hazırlamalıdır. Bundan dolayı bekleyen kimsenin, bu sahada kendisini yetiştirmesinin yanı sıra, toplumu da düzeltmeye çalışmalıdır. Bireysel boyut olarak ise; bekleyiş, insanın ruhi dünyası için ahlaki faziletleri kazanma yoluna gitmesini sağlar.

"Bekleyişim özelliklerinden biri de insanı kendi dünyasının ötesine götürmesidir. Bekleyiş inancı, bekleyeni toplumun bireyleri ile tek tek irtibat içinde olmaya sürükler. Yani; bekleyiş, bekleyenin kendi yaşamı içinde olumlu etki yarattığı gibi, toplum ile olan ilişkisinde de olumlu etkiler yapar. Hak devletinin kurulması ve zuhurun gerçekleşmesi için, toplu bir hazırlık gerekmektedir. Bundan dolayı da herkes kendi gücü miktarınca toplumu ıslah edip düzeltmek için çalışmalıdır. İntizarı bekleyen kimse toplumsal olumsuzluklar karşısında sessiz ve lakayt kalamaz. Çünkü Evrensel ıslahçıyı bekleyen kimse, düşünce ve amel yolunda doğru ve ıslahatçı bir yöntem izlemektedir.

Uzun sözün kısası gerçek anlamda "Bekleyiş" bereketli bir akımdır, insanların bireysel ve toplumsal sahalarının her noktasında kendisini gösterir. Yaşamın bütün merhalelerinde, insan hayatına ilahi bir renk kazandırır.

Peygamberimiz (sav)'in birçok hadisinde, Hz. Mehdi'nin çeşitli özellikleri tarif edilmiştir. Ben burada kalkıp sırf bu özellikleri sıralayıp İmam Mehdiyi övmek,efendim imam böyledir, şöyledir, zuhur ettiğinde böyle yapacak şöyle yapacak öyle bir kasdım yoktur. Belki daha fazla Ona inanan birileri olarak bu özelliklerin bizde de olması gerktiği için dile getiriyorum.

Bu özelliklerden birkaç tanesi başlık olarak şunlardır:

Güzel Ahlaklı Olması, Örnek Ahlaka Sahip Olması

Adaleti getirmesi

Mehdi eğer güzel ahlaka, örnek ahlaka sahip ise Ona inananlar olarak bizler de o tür güzel ve örnek ahlaka sahip olmalıyız. Öyleyse toplumumuzda veyahut da çevremizde, ahlakımızla örnek kişi olmalıyız.

Mehdinin hedefi toplumda adaleti hakim kılmak ise, Öyleyse Mehdinin zuhurunu bekleyen bizler onun zuhurunun gerçekleşmesini sağlayacak ortamı hazırlamak için herşeyden önce ailede, toplumda adaletle davranmamız gerekir. Eğer Mehdi Allahın dinini hakim kılmak için mücadele edecekse Ona inanan bizler de gece gündüz bu doğrultuda mücadele etmeliyiz.

Hz. Mehdi (a.s)'ın zuhurunun bekleyişi içinde olmak; yani kalben, fikren ve amelen buna mutabık bir hayat sürdürmek demektir. Gerçek anlamda İmam Mehdinin zuhurunu beklemek Onun vekili olan Rehberin yanında yer almak ve Onunla beraber, zalimlere karşı hakkı müdafa etmektir. Her insan kendi yaşadığı zamandan sorumludur.

Kendisinin zamanında yaşayan islami öndere karşı sorumludur. Bizler de Velayete inananlar olarak bügünkü Rehberimize karşı sorumluluk ve vazifemizin bilinci içerisinde hareket etmemiz gerekir. Ancak o zaman doğru Bekleyiş içerisinde olanlardan oluruz. Cenabı Allah bizieri İntizar döneminde vazifesini bilenlerden, ve mehdevi mektebe kayıt olabilecek kişilerden kılsın.

 

İbrahim Çakar

 



Yeni yorum ekle