KALP İLE EYLEM İLİŞKİSİ 3

Sa, 21/02/2017 - 10:17

Bir önceki makalelerde şu neticeye varmıştık: insanın eylem ve faaliyetleri insanın iç dunyasi dis dünyadan etkileniyor. Yani insanın eylem ve faaliyetleri ya insanın aklı veya insanın nefsi güdümündedir. Dış dünyadan insanı yönlendirmeye çalışan varlıklar da ya melek (akıl) ve meleğin ordusu veya iblis ve iblisin ordusudurlar.

Konuya Ayetullah Burücerdi'nin bu bağlamdaki bir açıklamasıyla devam edelim:

İnsan farklı ve değişik unsurlardan yaratılmış. İnsanın yaratılışını teşkil eden bu unsurların bir kısmı üstün ve yüce âlemden, bir diğer kısmı ise deni ve alçak âlemdendir. Her unsurun iktizası gereğince o unsura uygun insan için bir temayül var olmaktadır. Dolayısıyla değişik ve farklı meyillere sahiptir insan. Üstün ve yüce âlemden olan unsurların iktizası gereğince insan, mukaddes, kötülüklerden ari ve yüce olan âleme meyillidir. Dolayısıyla kemale ve ubudiyetin gerçekliğine yöneliyor. Deni ve alçak âlemden olan unsurların iktizası gereğince insan, alçaklık, hayvaniyet ve şeytani şeylerle donanmış alana meyillidir. Dolayısıyla hilelere, şeytanlığa, şehvani ve hayvani arzulara, yırtıcı hayvanların vasfı olan kızgınlığa yönelir.

İnsan daimi olarak cazibeli ve çekici olan bu iki yönelişin sınırında ve ortasındadır. (dolayısıyla) rahmani ve şeytani güçlerin üzerinde savaştığı bir alandadir insan.

İnsan, dünyevi ve uhrevi faydalarını ve zararlarını birbirinden ayırt edebilecek bir güç ile, yani akıl ile donatılmıştır. Bunun yanı sıra cehalette insanda söz konusudur. İblis insanın cehaletinden yararlanır ve onu yaratılış hedefinden, yani düşüşüne neden olan yasaklanmışlıklardan korunması ve yücelişine, neden olan emir olunmuşluklara imtisal edilmesinden uzaklaştırır. Şeytanın bu oyununa ve hilesine gelinmemesi için Allah'ın insanın kendisine vermiş olduğu akıldan yararlanmasını istemiştir. Akıllarından yararlanmayan kimselerin üzerine pislik karar kıldığını buyuruyor.

İblis hz. Adem'i (a.s) kandırmak için onun yanına varmış. Onu kandıramamış. Onu kandıramayınca annemiz hz. Havva'nın yanına varmıştir. İlkin onu daha sonra Adem'i (a.s) kandırabilmiştir. Havva'nın kandırılmasının temel nedeni rivayetlerde aklından yararlanmaması belirtilmiştir. Rivayette şöyle nakil edilmiş:

İblis Âdem'in (a.s) kendisini kabul edeceğinden ümitsizlenince ikinci defa yılanın iki dudağı arasına sığınarak Havva'ya  dönüp Havva'ya şöyle sesleniyor. Havva, kendisine seslenip onunla konuşmakta olan kimsenin yılan olduğunu sanıyor. Oysa onunla konuşmakta olan kimse iblismiş ki, yılanın ağzıyla Havva anamıza sesleniyor ve şöyle diyor: Allah c. c. sizler için yasaklamış olduğu ağaçtan yasaklığını kaldırmıştır. Artık yasaklanmış ağaçtan yiyebilirsiniz. Bu iddiasını şöyle niteliyor. Allah o yasaktan, sizin ona karşı itaatkâr mı? yoksa isyankar mi ? olacağınızı ortaya çıkarmak istemişti. Sizin ona karşı itaatkâr ve ona karşı saygılı olduğunuzu görünce o yasağı geri kaldırdı. Yasağın geri kalktığını şöyle bildiriyor.

Biliyorsunuz ki, Allah'ın yasakladığı her ağacın başında birer bekçi konumunda olan melekler vardır. Cennetin hayvanlarından hangisi yasaklanmış ağaca yaklaşmak istese o ağacın yanındaki bekçi melekler elindeki sopalarıyla, onları o yasakladigi ağaçtan uzaklaştırırlar. Siz o yasaklanmış olan ağaca yaklaşırsanız size uzaklaştırmayacaklardır. Bunun nedeni yasağın kaldırılmasıdır. Bunu deneyebilirsiniz. Ona yaklaştığında seni alı koymazlarsa bil ki, Allah ondan yemenizi helal kılmıştır. Ayriyeten eğer Âdem'den önce o ağaçtan yersen sen ondan daha üstün, dolaysıyla sen onun reisi olacaksın. Havva (s) iblisin bu sözlerinin etkisinde kaldı ve yasak olan ağaca doğru gitti. Havva ağaca yaklaştığında melekler onu engellemek istemişler. Ancak Allah c.c onlara ilham ederek siz akılsız olan hayvanları engellemekle görevlisiniz, akıl sahibi olan varlıkları engellemekle değil. Akıl sahibi olan varlıklar kendi akıllarından yararlanmaları gerekir, aksi takdirde onların hayvanlarla bir farkı kalmayacaktır.

Rivayette ki yılan dost görünümünde olan bir düşman rolünü üstlenmiş bir varlığı temsil eder konumunda olabilir. Yani insanın iç dünyasında var olan zaaf noktalar veya Müslümanlar içinde Müslüman görünüp müslümanların düşmanlarıyla çalışan kimselerden kinaye olabilir. Zira insanın iç dünyasında var olan nefsanî arzular ve perde arkasında müslümanların düşmanlarıyla ilişki içinde olanlar da yılanın yaptığının aynısını yapıyorlar. Ancak bu durumda olan insanlar ve nefsanî arzularına mağlup olan kimseler, bunu bilmelidirler ki, yılanın iblisle yapmış olduğu işbirlikçilik, onun yüz üstünde sürüklenmesine neden olduğu gibi onlar da yapacakları bu eylemlerinden dolayı yüz üstü sürükleneceklerdir.

Bir gün Peygamber efendimiz bir rivayetinda söyle buyuruyor. Aklın hakikati ve onun kaynaklık ettiği hasletler, cehlin (nefsin) hakikati ve onun kaynaklık ettiği hasletleri akıl ve aklın erleri, cehl ve cehlin erleri şeklinde anlatmıştır. Aslında bu rivayette aklın ahdine bağlı ve tüm iyiliklere kaynaklık, cehlin (nefsin) ahdine bağlı kalmayıp ve tüm kötülüklere kaynaklık ettiğini açıklıyor peygamberimiz. Şimdi bu rivayetle konumuza devam ediyoruz.

Akıl ve cehl hakikatleri ve her ikisinin kaynaklık ettiği hasletler:

Semaa b. Mihran'dan şöyle nakledilmiştir/ Eba Abdullah’ın yanındaydık akıl ve cehlin konusu açıldı. Ebu Abdullah şöyle buyurdu aklı ve aklın erlerini, cehli ve cehlin erlerini tanıyınız ki hidayete eresiniz. ’ 'Semaa şöyle dedi' ' canım size feda olsun biz sizin bize öğrettiğiz şeyler dışında başka bir şey bilmiyoruz. Ebu Abdullah şöyle buyurdu: Allah u Teâlâ aklı yarattı. Akil; ruhani varlıklardan yaratılmış ilk varlıktır. Sonra ona, git diye emretti o da gidi verdi, dön geri gel diye emretti, o da dönüp geri geldi. Allah ona seni büyük bir yaratık ve bütün yaratıklarımdan daha çok kerametli kıldım dedi. Caferi Sadık şöyle devam ediyor; daha sonra cehli.yarattı. Ona git diye emretti, cehl geri gitti. Ona dön diye emretti, o aldırış etmedi ve dönmedi. Allah cehle, sen büyüklük tasladın sen benim rahmetimden uzaklaştın dedi, (böylece bir yaratıcının yaratıkları arasında ikilik, düşmanlık ve tezattık meydana geldi). Allah u Teâlâ akla, yetmiş beş er (güç) ikramda bulundu. Cehl akla yapılan bu ikramı görünce akla (hased ve düşmanlık besledi ve) şöyle dedi. Ya rabbiml... akıl da benim gibi bir yaratıktır, onu kerametti ve güçlü kıldın. Ben ise ona zıt ve benim gücüm yoktur. Ona verdiğin gücü bana da ikramda bulun. Allah u Teâlâ olsun! Akla verdiğim güç oranında sana da veririm, ancak bunu bilmelisin ki bundan sonra isyan edersen seni, sana verdiğim erlerle (güç) birlikte rahmetimin dışına çıkarırım dedi. O da kabul etti. Allah u Teâlâ onun vermiş olduğu bu söz karşılığında ona da yetmiş beş er (güç) ikramda bulundu.

Göründüğü gibi bu rivayette iki şeyden soz edilmektedir edilmektedir. Bu iki şey yani akıl ve cehl dış alemde var olmakta olan iki varlıktan kinayedir. Akıl melek, cehl ise iblis den kinayedir. Aynı zamanda insanın iç dünyasında var olan iki güçten; yani akıl ve nefisten de kinaye olabilir. Akıl akıldan kinayedir, cehl de nefisden kinayedir. Bu ikisinin arasında bir tezatlık vardir. Birisi Rabb'ine dönmek istiyor diğeri dönmek istemiyor. Birisinde taahhüt diğerinde taahhütsüzlük, birinde bilince dayalı bir bağlılık, diğerinde bilince dayalı olmayan bir bağımsızlık, melekler akla yardımcı ve onun üzerinde sermaye yapmak ister. İblis ise nefse yardımcı olur ve onun üzerinde sermaye yapar. Rivayetin devamında her ikisi için, erlerden oluşan bir ordu açıklanmıştır. Rivayette belirtilen erlerden maksat güzel ve kötü hasletlerdir. Yani her birisinin kaynaklık ettiği hasletlerdir. Dolaysıyla her birisinin ordusu güzel ve kötü hasletlerden oluşmaktadır.Güzel hasletler birer varlık gibi insanı güzelliğe kötü hasletler ise birer varlık gibi insanı kötülüklere davet ediyor. İnsan güzel hasletlerle donansa ondan sudur eden fiiller insana zarar vermez, kötü hasletlerle donansa ondan sudur eden fiiller sadece göz kamaştırıcıdır. Faydalı olsa bile faydaları geçicidir. Bu bağlamda aşağıdaki iki ayet çok anlam ifade ediyorlar: Her kim nasıl (hangi sıfatlarla) şekillenmişse o şekillendiği şekle uygun amel eder.':' Güzel olan belde izinsiz semere vermez. Kötü olan beldeler ise faydasız veya faydası az olan bitkiler verir . Zira şuur sahibi olan beldeler aklın kendisi onlarda olduğu için, aklın kendi sahibinin emrine bağlı olduğu gibi onlar da kendi sahiplerinin izin verdiği amelleri (bitkileri) verir. Yani oda sahibini tanır ve sahibinin izniyle hareket eder. Hani Allah akla git demişti o da gidi vermişti, ona dön demişti o da dönü vermişti. Akıl sahibi olan beldelerde aklın yaptığı gibi sahibinin izin verdiği çerçevede meyve verir. Şuur sahibi olup nefsin galebe çaldığı beldeler ise nefsin Rabb'ine karşı yaptığının aynısını yapar. Yani nefis sahibi olan şehirler, izin tanımaz. Zira kendisini Rab yerine koymuştur. Heva ve hevesini ilah edinen o kimseyi görmüyor musun?..

Aslında akıl ile cehl iki çeşit ve birbirinden farklı olan iki lider ve ikisinin etrafında toplanan asker ve erler gibidirler. Bir liderin etrafında yer alan erler farklı derecelere sahip oldukları gibi bu hasletlerde birbirinden farklı ve derecelidirler. Lidere çok yakın olanlar komutan durumundadırlar uzak olanlar erler gibidirler. Bu iki lider ve liderin takipçileri arasında olan anlaşmazlığın nedeni akılla cehl arasında var olan anlaşmazlığa neden olan şeyin aynısıdır. Akıl Rabb'ine dönmek ister, cehl ise sonucu belli olmayan bir özgürlük ister. Akılda bir bağımlılık var cehlde ise bağımlılık yok. Akıl kendini sınırlayabiliyor cehl ise kendini sınırlayamıyor. Cehl akla, ben kendimi sınırlandıramıyorum sende kendini sınırlandırma diyor. İblisle melekler, nefis ile akıl ve küfür ile İslam arasında var olan anlaşmazlığın temel sırrı burada yatmaktadır. Zikir edilen bu erler akıl ile nefis, müslüman ile kâfirlerin hasletleri konumundadır ayni zamanda şimdi aklın ve cehlin erleri unvanıyla rivayetin devamında zikir edilen hasletleri zikir ediyoruz.

Hz. Cafer-i Sadık'tan nakil edilen rivayetin devamında akıl ile cehlin kaynaklık ettiği hasletleri şöyle açıklıyor.

Hayır; aklın veziri, şer; cehlin veziridir. İman aklın, küfür şerrindir. Tasdik aklın, inkar cehlindir. Ümit aklın, ümitsizlik cehlindir. Adalet aklın, zülüm cehlindir. Hoşnutluk aklin, kızgınlık cehlindir. Şükran aklın, nankörlük cehlindir. Kanaat aklın, tamah cehlindir. Tevekkül aklın, hırs cehlindir. Şefkat aklın, şefkatsizlik cehlindir. Rahmet aklın, gazap cehlindir. İlim aklın, cehalet cehlindir. Anlayış aklın, ahmaklık cehlindir. Hürmet aklın, hürmetsizlik cehlindir. Birleştirme aklın, dağıtma cehlindir. Temkin aklın, aşırılık cehlindir. Tevazu aklın, kibir cehlindir. Hilm aklın, sefihlik cehlindir. Teslimiyet aklın, istikbarlık cehlindir.

Yakin aklın, şek cehlindir. Sabır aklın, sabırsızlık cehlindir. Bağış aklın, intikamcılık cehlindir. Zenginlik aklın, fakirlik cehlindir. Yâd etme aklın, sehiv cehlindir. Hafızada tutma aklın, unutmak cehlindir. Esneklik aklın, katılık cehlindir. Kanaat aklın, hırs cehlindir. Eşitlik aklın, eşitsizlik cehlindir. Sevgi aklın düşmanlık cehlindir. Doğruluk aklın, yalancılık cehlindir. Vefa aklın kalleşlik cehlindir. İtaat aklın, isyan cehlindir. Huzu (gönül alçaklık) aklın, tersi cehlindir. Selametlik aklın tersi (musibet ve bela) cehlindir. Hub ve sevgi aklın, tersi (kin ve nefret) cehlindir. Sadakat aklın tersi (sadakatsizlik) cehlindir. Hak aklın, batıl cehlindir. Emanet aklın, hıyanet cehlindir. İhlâs aklın, karışıklık(Samimiyetsizlik) cehlindir. Mertlik aklın, tersi(Namertlik) cehlindir. Anlamak aklın, anlamamak cehlindir. Tanımak aklın, inkâr cehlindir. İdarecilik aklın, olumsuzlukları ortaya atmak cehlindir. Örtmek aklın, ifşacılık cehlindir. Namaz aklın, zayicilik cehlindir. Oruç (kendini alıkoymak) aklın, iftar (önünü açmak) cehlindir. Cihat (uğraş ve çaba) aklın, tembellik cehlindir. Hac (misakına bağlı kalmak) aklın, misakını terk etmek cehlindir. Sır saklamak aklın, sırrı ifşa etme cehlindir. Anne ve babaya itaat aklın, onların hukukunu çiğnemek cehlindir. Gerçeklik aklın, riya cehlindir. Maruf (mütenasip) aklın, münker (mütenasip olmayan) cehlindir. Örtünmek aklın, açıklık cehlindir. Kontrollük (takkiye) aklın, yaymacılık cehlindir. İnsaf aklın, taassup cehlindir. Temizlik aklın, pislik cehlindir. Haya aklın, hayasızlık cehlindir. İstemek aklın, haddi aşmak cehlindir. Rahatlık aklın, yorgunluk cehlindir. Kolaylık aklın zorluk cehlindir. Bereket aklın, bereketsizlik cehlindir. Afiyet aklın, bela cehlindir. Hikmet aklın, heves (nefsani arzu) cehlindir.

Ağırbaşlılık aklın, hafiflik cehlindir. Saadet aklın, şekavet cehlindir. Tövbe (vazgeçmek) aklın, ısrar etmek cehlindir. İstiğfar aklın, gurur cehlindir. Muhafaza etmek (değer vermek) aklın, küçümsemek cehlindir. Dua aklın, duadan çekinmek cehlindir. İstekli ve faal olmak aklın, isteksiz ve tembellik cehlindir. Şad aklın, hüzün cehlindir. Ülfet aklın, ayrılma cehlindir. Cömertlik aklın, cimrilik cehlindir.

Aklın erlerinden sayılan hasletlerin tümü nebi veya nebinin vasisi dışında hiç kimsede toplanamaz. Görüldüğü gibi bu rivayette akıl ve cehlin erleri olarak belirtilen şeyler her birisinin kaynaklık ettiği güzel ve kötü hasletlerdir. Aklın kaynaklık ettiği hasletlerin taşıdığı temel özellik varlığı simgelemekte ve bu varlığın sahibine olan bağlılığı korumaktır. Cehlin kaynaklık ettiği hasletler ise tam aklın kinin tersinedir. Yani yokluğu ve sahibine olan bağlılığı unutmaktır.; Yunus, 100.

 

Murat Aydoğdu



Yeni yorum ekle