Ayetullah Cevadi Amulî’nin beyanında kadir gecesinin azameti / Kadir gecesinde Allah’tan ne isteyelim?

Sa, 05/06/2018 - 16:47

Ayetullah Cevadi Amulî, kadir gecelerinin azametini tebyin ederek, bu yalın ve eşsiz fırsattan daha fazla ve daha iyi faydalanmak için tavsiyelerde bulundu.

Welayet News - Konuya dair konuşmasında Kuran’ın icazı ve kadir gecesinin faziletini ele alan Ayetullah Cevadi Amulî, şu ifadelerde bulundu: “Kadir gecesi mübarek Ramazan ayının kalbidir. Mübarek Ramazan ayı İslam ümmeti için Hazreti Süleyman’ın mucizesinden daha güçlü bir mucizedir, zira o hazretin icazı rüzgara hakim olmaktı ve bir aylık yolu bir sabah veya gece vaktinde katediyordu, Kuran’ı Kerim’in icazı ise şu ki, sâlik-i salih bir gece vaktinde leyletü-l kadir de bin aylık yolu kateder (Leytu-l kadri hayrum min elfi şehrin / Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır). Şu farkla ki; o, mekan yolunu katederken Kur’anîler mekanet yolunu katediyorlardı; Süleyman peygamberle beraber olanlar, bir sabah vaktinde bir aylık zahirî yolculuğu katettikleri yer de, Kuran ve İtrete tabi olanlar bin aylık manevi yolculuğu bir gecede katediyorlar. Yüz yıllık yolu bir gecede alma tecrübesi, kadir gecesinde yaşanabilir”. â

Ayetullah Cevadi Amulî, kadir gecesinde Allah’tan ne istememiz gerektiğine de temasla, şöyle konuştu: “Bu giriş şunun içindir ki kadir gecesinde Allah’tan ne isteyelim, taklit mercilerin, sülehanın, sıddikînin ve şühedanın kabirlerinin civarında Allah’tan neyi mes’elet edelim, günahların affedilmesi, sorunların çözülmesi, hastaların şifa bulması, güvenliğin sağlanması, bütün bunlar isteğimizin ayrıntılarının bir parçası. Bizim azametli ve izzetli bir talebimiz, matlûbumuz var ki onun sayesinde, bu maksatlar, maksutlar da hasıl olur. Bu mukaddime şunun içindir; ne isteyelim, nasıl isteyelim ve hangi halle isteyelim ki eli dolu dönelim, nizamımız, devlet ve milletimiz bu dualarımız sayasinde sorunlardan kurtulup maksada varsın”.

Kadir gecesinin âdabı, duaları ve dileklerine değinen Kuran’ı Kerim’in seçkin müfessiri, şunları belirtti:“ Bir gecede yüz yıllık yolu alabiliyorsak, çünkü bin ay yaklaşık seksen yıl eder, madem böyle bir imkanımız var o zaman yolumuzun sonu ne olmalı ve nasıl istemeliyiz. Kuran’ı Kerim’in nuzul gecesinde sayısız bereketler beşerî topluma nasıp oldu ve kıyamet gününe kadar da nasip olacaktır. Bunlardan bir tanesi, Kuran ve İtretin ölüleri diriltmesidir. Dirildikten sonra hasta olan olursa hastalığını tedavi ederler, kür olan olursa ona gören göz verirler, sağırsa işeten kulak, unutkansa güçlü hafıza verirler, sefer ehli değilse ona zad ve azığı, iyi yoldaşları yoksa ona iyi yoldaşlar veriler vs. Kuran bu maarif için nazil olmuştur, o zaman neden Kuran’ın nuzul gecesinde bu maarifi almayalım, eğer o Kuranî sofranın kanarına bu yemekler konulmuşsa neden onlardan istifade etmeyelim, neden dirilmeyelim, doğru işitmeyelim, gören göze ve duyan kulağa sahip olmayalım, enbiya ve evliya ile yoldaş ve sırdaş olmayalım?”

Ayetullah Cevadi Amulî, kadir gecesinin raihasına ilişkin İmam Sadık (a)’dan nakledilen bir rivayete işaret, şöyle dedi: “Kadir gecesinin alameti nedir diye sorulduğunda İmam Sadık (a) şöyle buyurmuştur: ‘Kadir gecesinin güzel bir raihası, kokusu vardır, bu gecenin kadir gecesi olduğu onun kokusundan anlaşılır’. Dikkat edin, gecenin kendisi muatterdir, kokuludur ve bu rivayetteki ifade mecaz değil, hakikattir; muatter olan hava değil, gecedir; bazen ‘kış soğutur, yaz sıcaktır’ deriz, bu söz mecazdır ve bunu beraberindeki karine ile anlarız, kış soğutur dedğimizde zamanın değil, zamanın içerdiği havanın soğuk olduğu herkesçe anlaşılır. Zamanın soğu ve sıcağı mı var? ‘Yaz sıcaktır’ derken ‘yazdaki hava sıcaktır’ demek isteriz ve karine ile birlikte olduğu için de anlaşılabilir. Fakat İmam Sadık (a) ‘kadir gecesi muatterdir’ diye buyurken burada, muatter/kokulu olma sıfatı havanın değil, kadir gecesindekinin, gecenin ve zamanın bizzat kendisinin sıfatı olması, kokunun bizzat geceden gelmesi murad edilmiştir. Bu raiha elbette ki burunla, koklamakla hissedilmez, Kuranî bir kalp ile ancak idrak edilebilir. İmam Sadık (a) havanın değil, kadir gecesinin muatter olduğunu buyuruyor. Onlar cennet kokusunu itişmam ettiklerinde gecenin kadir gecesi olduğunu anlıyorlardı”.

Ayetullah Cevadi Amulî, sözlerinin devamında, şu ifadelerde bulundu: “Kadir gecesinde Allah’tan Kuranî bir hayat isteyelim. Bu günler, tabi olduğumuz kimsenin şahadet günleridir ve Resûl-i Azam’ın (aleyhi ve ala alihi alaf’ut-tahiyye ve’s-sana) zat-ı kudsileri dışında, onun azametinde bir kimse yaratılmadı. O, imamız olan mazlum Ali’dir, biz onu can-ı gönülden imam olarak kabul ettik. Fakat bize buyurdukları bir şey var ki, ‘sizler için makdur değildir ama ondan aşağısını talep edin’ diye buyurmuştur. Bizim duamızın temelini de oluşturan o şey, şudur: Hazret şöyle buyuruyor: ‘Ben Allah’ı görmediğim sürece ibadet yapmam’.  Elbette Allah gözle görülmez, basiretle, gönül gözüyle müşahade edilebilir. O, Ali’ idi ve bu kelam ona ait. ‘Ben o kimse değilim ki görülmemiş Allah’a ibadet edeyim, O’nu canla, gönül gözüyle görüyor ve ibadet ediyorum. Bu makam başkası için makdur değildir ama ondan aşağısı talep edilebilir” diye buyuruyor. O makamdan daha aşağı olanı ise şudur: Biz bir yandan Kuran’ın ve diğer yandan ise Resûl-i Azam’ın (s.a.a) bize emanet ettiği değerli mirası olan İtretin izinden gidenleriz. Kadir gecesinde Allah’tan şunu isteyelim; ki öyle bir yere, bir mertebeye gelelim ki diyelim Kuran’ı görmeyene kadar ona itaat etmem, Ali’yi ve vasilerin hatemini (aleyhim alaf’ut-tahiyye ve’s-sana) görmediğim sürece ona itaat etmem, ben İmam-ı Zaman’ımı görmedikçe ona itaat etmem, bu anlam ve mertebe zahirî gözle değil, gönül gözü ile istenebilir, varılabilir. Bu anlam ve mertebe herkes için makdur değildir tabi”.

“O cüz’i talepler bizim hedefimiz değil, gerçi onları da bize veriler, geçim sorunlarının çözülmesi, borçların ödenmesi, hastaların şifa bulması gibi şeyler Kuranî sofradan dökülen kırıntılardır. Önemli olan, öyle bir yere gelelim ki Kuran bizi korusun, İtret bizi korusun, gidici ve geçici olanı asla kalıcı olanla karıştırmamamlıyız, faniyi baki imiş gibi görmemeliyiz. Millet ve devlet olarak bütün sorunlarımız, yanlış yürümemizden kaynaklanıyor, memleketi felç eden şey şundan ileri geliyor; namazımız kötülüklerden sakındıran (tenha ani’l-fahşa) bir namaz değil, baş üstünde tuttuğumuz Kuran bizi, ‘görmediğim bir Kuran’a itaat etmem’ diyecek makama ulaştırmıyor, dinin elifbasında sorun yaşıyoruz, kimse yalan söylemezse, tühmet ve iftira atmazsa, tartılarda hile yapmazsa, başkalarının onuruyla oynamazsa bizim adli dosylar diye bir sorunumuz olmaz. Bu gece namazları, müstehap namazlar, Kuran’ı baş üstünde tutmalar, tevessüler, dualar ve ziyaretler hepsi bizi uyandırmak içindir, batılı hak olarak görmememiz içindir”.

“Dolaysıyla Kuran’ın nazil olduğu gece, ‘yehdi lilleti hiye eqwem / en doğru olana hideyat eden’ gecedir. Madem Kuran en doğru olana, en kavîm olana hidayet ediyor, o zaman neden kendimiz kıstın kaimi olmayalım, kıstı ikame etmeliyim. O, bize nazil oldu, oluyor ve olacaktır. Kuran olmuş bitmiş bir vakıa değil ki. O, her zaman nazil olur, her kadir gecesi iner, her zaman ve zeminde nuzul eder. O halde neden kaplerimizi kuranîleştirerek ‘görmediğim Kuran’ın müfessiri olmam’ veya ‘görmediğim imama itaat etmem’ demeyelim. Eğer görsek ki maksada ulaşıyoruz, zamanın değil, kadir gecesinin kokusunu, leyletü-l kadrin raihasını istişmam ediyoruz, işte o zaman batılı asla hakk sanmayız, faniyi baki imiş gibi düşlemeyiz”.

“İmam Seccad veya diğer İmamlar (a) dua için kaldırdıkları ellerini indirirken, elini ya başının üzerine koyarlardı, ya istişmam ederlerdi, ya öperlerdi ya da yüzüne çekerlerdi ve ‘bu elimiz Allah’ın elsiz eline ulaşmıştır’ derlerdi. Bu, mecazdan maksada değil, mecazdan hakikate ulaşmaktır. İmam Seccad (a) bir yoksula eli ile bir şey verirken o elini koklar, öper ve başının üzerine koyardı ve derdi ki bu sadakayı alan Allah’tır, elim Allah’ın elsiz eline ulaştı ve ancak O, sakaları kabul eder”.

“Kadir gecesi bu tür sözlerin yeridir. Fırsatınız olursa Ramazan’ın son on günün itikafını elden vermeyin. 30 yılı dersle geçirebilirsiniz, tartışmasız bir müçtehid olabilirsiniz ama kadir gecesinin yolu başkadır, o (bin aydan daha hayırlı olan gece) sizlere öyle keskin bir şemme kazandırır ki onunla, siyasi oyunların, hizipçiliklerin, yolsuzlukların kokusunu istişmam edersiniz. Hazreti İmam (r.a) gibi, Seyit Hasan Müderris gibi siyasetin metninde olduğunuz halde ne kötü yola gidersiniz ne de kimsenin yolunu kapatırsınız, seçimlerin içinde olduğunuz halde ne aldatır ne de aldanırsınız, kokuları alan bu şemme havza ve üniversitenin dersleri ile, bahisleri ile ele geçmez. Bu, kadir gecesinin mahsülüdür, itikafın ve o batıni gözün mahsülüdür. Hepimizin hedefi, ‘Allah’ım! Senin velinin dergahına sığınıyoruz’ demek olsun”.

“Bu dualarımızın toplamı, kalbin temiz olmasını, işiraha-ı sadrı, kinden, nefretten, adavetten arınmayı ve onlarca benzeri hastalığı kanara koymayı ister, gerektirir. Sonra, Kuran’ı ele alıp başa koymayı ister, bu talepleri Zat-ı Akdes-i İlah’tan mes’elet etmeyi gerektirir. Kerem sahibinden kalıcı metaı istemek yaraşır. Allah muhafaza, eğer bir kimseye karşı bir kinimiz varsa, ‘Allah’ım! Ben onu affettim Sen de beni af et’ diyelim. Eğer bir hakkımız varsa ondan geçelim, geçelim ki duru bir vicdanla, inşirah-ı sadr ile öyle bir kalbimizin olmasını isteyelim ki O’nun dışındakilerin, masivanın yeri olmasın, böylece kendi muhabbetini, sıkl-ı ekber olan Kuran’a ve hakeza sıkl-ı asğar olan tertemiz İtrete yönelik sevgi ve bağlılığı kalmize nakşetsin”.

Çev: Mehmet Gönül

Welayet News



Yeni yorum ekle