İslam Hayat Dinidir

Pt, 20/02/2017 - 13:55

"Ey insanlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resülünün davetine icabet edin. Ve bilinki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız". Enfal 24

İSLAM HAYAT DİNİDİR

"Ey insanlar! Hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah ve Resülünün davetine icabet edin. Ve bilinki, Allah kişi ile onun kalbi arasına girer ve siz mutlaka onun huzurunda toplanacaksınız". Enfal 24

İslam dini beşeriyete hayat veren bir din olduğunu yukardaki ayet seraheten ve açıkca beyan etmektedir.İnsanda var olan yüce değerlerin korunma altına alınması için yaratıcı olan Allah tarafından, manevi, maddi, kültürel, iktisadi, siyasi, ahlaki ve gerçek anlamile sosyal bir hayatın devamı için mukaddes din olan islamı seçmiştir. İslam ve ayınnamesinin hedefi beşeriyetin mutlu ve huzur içinde yaşamasını sağlamaktır. Mutlu ve huzurlu olan o kimsedir ki yaşantısında doğru bir hedef seçen, yanlış yollara gitmeyen, güzel ve beğenilen bir ahlaka sahip olan, emin ve güvenilir işler yapandır. Bu olguyu insana kazandıracak olanda dindir. Allah ın dini, beşeriyeti saadet ve mutluluk içinde yaşamaya davet eder. Zira dinin insana verdiği akide insanın kalbinde gizli polis gibidir. Heryerde kendisile birlikte olan gizli polis onu kötü ve insanın insani değerlerine zarar verecek çirkin işlerden tutuklar ve ona güzel ve faziletli işler yapmasının önerisinde bulunur.

İnsan hayatında gerçekleşen iyi ve kötü işler insanın iç dünyasında planlanarak uyğulanmaya geçer. Bu nedenle islam dini insanın kalbine yerleştirdiği akide ile deruni hayatını kontorola alır ve yapılması gerekli olan işlerin dinin kendisine kazandırdığı akidenin yol göstericiliğile gerçekleşir. İslam, etraflı, şumullu, derli toplu, tam ve mükemmel olan ilahi ve semavi bir din oluşundan, beşeriyetin cismi ve fiziki ihtiyaclarına, manevi ve deruni isteklerine kamilen cevap vermektedir, ve onun nurani öğretileri insanın vucudunun tüm dokularına nufuz ederek onu kamilleştirmektedir. İslam, öylesine bir dindir ki, toplumu kuşatıcı ve beşerin tüm hareket alanını kendi kontorolu altında tutan ve onun için hudutlar ve mukararatlar tanzim ederek, zaman ve mekanın iktizasına göre munasip hükümler koymuştur. Zira islami öğretilerde hiç bir konunun hükmü göz ardı edilmemiştir. İslam, teredütsüz her asırda insanların müşkülatlarına, ferdi, ictimai, iktisadi, fikri, hukuki, siyasi, felsefi ve diğer konularda cevap verebilecek ilmi bir derinliğe sahiptir. İslamda din ve dünya yeksandır. Her fert bu ikisini dengeli götürmesi gerekir.

Zira bu ikisi arasında tefkik islami açıdan büyük bir hatadır. Çünkü cisimle ruh, dünya ile ahiret arasında denge ve adaleti korumak, saadet içinde yaşamanın en büyük amilidir. Beşeriyetin yaradılışıyle var olan din, Adem (a.s ) mın hayatında şekillenerek her asır ve kurunda ki insanların sorunlarını cevaplıyarak ilahi öncüler vasıtasiyle saadet ve mutluluk yolunu göstermiştir. Zira İnsanı, yeryüzünde halifesi olarak yaratan Allah, onun yüce değerlerini koruyacak ve onun yaşamını şekillendirecek bir yünetim şeklini de belirlemiştir, oda islamdır. İslam dininin insana verdiği değer ve sayğıyı hiç bir sistemde görmekte mümkün değildir. Beşeriyetin hayat kaynağı olan islam dini, alemlere rahmet peygamberi olarak gönderilen islam peygamberinin hayatında şekillenerek 1400 yıldır insanlığa insan olma yolunu göstermektedir.Ancak insanlık düşmanı olan zalim ve sömürgeci müstekbirler karşı çıkıp hidayet nurunu söndürmek istemişlerdir. Zalimlerin ve sömürgeci müstekbirlerin tüm çabalarına rağmen halen insanların hayatıda hukm eden islam, din düşmanlarının uykularını kaçırmaktadır. İnsanlığın hidayet kaynağı olan nurun hiç bir kuvvetin onu söndüremiyeceğinı haber veren Allah, müminlerin ümit kaynağı olmuştur .

"Allah ın nurunu ağızlarıyle (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler(dünyayı sömürmek isteyen zalim müstekbirler) hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlayacaktır." Tevbe 32.

Bu ayetle, islamın ayınnamesinin, Kur an-ı mecidin ve islami öğretilerin aydınlık olduğunu Allah, nurla ifade etmektedir. Biliyoruz ki nur, yeryüzünde insana hayat veren, cehalet karanlıklarını söküp atan ve tüm güzeliklerin menşe-i dir. İslam dini, insanı maddi ve manevi yönde tekamula götürecek her hayır ve bereketin menba-ı dır. İslam, insanlığın huzur, mutluluk ve seadet içinde yaşamasının teminatıdır. Alemlere rahmet olarak gönderilen Hz.Muhammed (s.a.v)in hayatında 23 yılda tamamlanan insanlık için hayat kaynağı olan islam, bindörtyüz küsür senedir inananları kendi mektebinde terbiye ederek insanlığa ışık tutan değerli ilim adamlarını yetiştirmiştir ve yetiştirmektedir. "(Resülüm!) Biz seni ancak alemlere rahmet olasın diye gönderdik.) Rahmet peygamberinden faydalananlar alemi islamın yüz akları ve insanlık içinde yol gösterici olmuşlar ve insanlığın medeniyet tarihini yazmışlardır. Yazılan bu medeniyet tarih her nekadar nifak ve küfür kasırgalarile yok edilmek istenmişsede bugün batı dünyasının elinde bulunan ilim ve teknoloji o medeniyeten kopya edilmiştir. Zira islamın nuru hira dağından oku emrini verdiği zaman insanlar ortaçağın cehalet karanlıkları içinde insani değerlere yakışmayan bir hayat yaşamaktadılar. Ancak insanlığın hayat kaynağı olan islam kurmuş olduğu ilim, hikmet ve marifet mektebile yeniden insanlık hayat bulmuştur.

İslam dinini ilme ve ilim adamlarına vermiş olduğu önem:

"Yaratan Rabbinin adıyla oku! O, insanı aşılanmış bir kan pıhtısından yarattı. Oku! insana bilmediklerini öğreten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir." Alak suresi 1-2-3-4-5

İnsaniyet mektebinin temel yasası olan islam, beşeriyetin sulhu sefa içinde yaşamını garantisidir. İnsanlığın dünya ve ahiret hayatının yaşamını kendi garantisine alan islam dini, kurmuış olduğu insaniyet okulunun temel ilkelerini şu esaslar üzerine oluşturmuştur.

1. Oku

2. Kalem

3. İlim

4. Ahlak

Oku: Vahyile muhatep olan peygamber, ilk emir oku olmuştur. Bu emirle beşeriyetin tarihine yeni bir sayfa açarak ilmi bir hareketin yeniden başlatma tarihini yazmıştır. İnsanlarının aklını köleleştiren ve düşünme fırsatını elinden alan cehalet ve sömürgeci zihniyetin kapısına, peygamberin eli ile oku emrini yazdırmıştır, ve cehalet zincirlerine mahküm edilen insanların el ve ayaklarındaki kelepçeleri bir bir çözen, insana bilmediğini öğreten ve ona hür yaşamanın tadını tattıran mükemmel ve hayat dini olan islamın tarihi oku ile başlamıştır. Hira nur dağından beşeriyetin kurtuluşunun reçetesini peygamberin eli ile sunan Allah, ilk emri oku olmuştur. Mekkede ve dünyada hüküm süren cehalet ve zülmün, sömürgecilik ve kan dökmenin, diktator ve müstekbirlerin azgın hareketlerine dur diyen oku emridir. Karanlıkları aydınlığa, zülüm ve sömürgeciliği adalete çeviren oku emridir.

Oku ama seni yaratan Rabbin adıyle oku, seni, mayalanmış kan pıhtısından şekillendiren ve akıllara durgunluk veren mucizelerle yaratılmışlar arasında en güzel şekilde yaratan Rabbin adıyle oku. Önce kendine bak, ve kendini tanımaya çalış, ben kimim sorusuna cevap aramaya çalış, varlığındaki işleyen kanunun sahibini bulmaya çalış ki okuduğun sana ve insanlığa faydalı olsun. Aksi halde okuman hem sana hemde insanlığa zarar getirir, bugün bunu çok rahatlıkla görmekteyiz. Çükü insan kendini tanımadığı zaman Rabbisini tanyamaz, İnsan kendi dünyasında yabancı olduğu zaman hep şüphe içinde yaşar ve korkak olur, kendisini korumak için kıskanç, hırçın ve saldırgan olur. Paylaşmasını bilmez herşeyin kendisinin olmasını ister ve karşıdakini ezer ve azar. Cehalet karanlıkları içinde yaradılışının hikmetile uyum sağlıyamıyan azgınlaşmış insanların islahı için, oku seni yaratan Rabbin adıyle ki o Allah seni bir kan pıhtısından yaratmıştır, diyerek kendisini tanımış olsu ki yaratanını tanımış olsun ve azmasın. Yeryüzünde fesat çıkarıp kan dökenler, kendi vucudundaki ilahi mucizeleri yazan kitabı, çizilmiş haritayı ve hükm eden kanunu okumayan kimselerdir.

Bugün, yeryüzünde kan döken, istilacı ve müstekbirler insanlıktan nasiplerini almamış vahşi ve cahil varlıkladır. Her nekadar insani bir sıfat taşısalarda insanlığa zarar verdikleri için insan değillerdir. Beşeriyetin hayat dini olan islam, önce insanı kendi dünyasile tanışmasını, yaradılışının hikmet ve felsefesini, yaratan Rabbisinin adıyle okuyup öğrenmesini ister. İnsana insanca yaşamayı öğreten islam dininden nasibini almayan batı kulubunun başında bulunan amerika, insanlara orta çağın zülmünü yaşatmakta. Zülmün her çeşidini insanlığa reva gören batılılar vahyın ve aklın mektebinde eğitim görmemiş kaba ve cahil varlıklar okumaya yazmaya şeytanın adı ile başladıkları için yeryüzünü kana boyamaktalar ve yeryüzünün fitne ve fesatçıları olarak tarihe kaydedilecekler.

İslamın ilk emri olan oku! zülme, kan dökmeye, sömürmeye ve zillet içinde kötü yaşantılara karşı çıkar ve yerine adaleti, ilim ve hikmeti tesis eder ve insanlığın güven, saadet içinde yaşamasını garanti eder.

Kalem: "Nun.Kaleme ve kalemle yazılana yemin olsun." Kalem suresi ayet 1.

Kalemin mürekebinin kağıt üzerinde ki gezişi, beşeriyetin kaderini belirlemekte önem arz eder. Zira insaniyet camiasının başarısı ve yenilgisi kalemlerin ucundaki mürekkebe bağlıdır. Kalem, İlim ve marifetin hafızı, bilim adamlarının ilminin ve düşüncelerinin bekçisi, ilim adamlarının fikirlerini birbirine bağlayan halkası, beşeriyetin geçmişile geleceğini birbirine bağlayan köprüsüdür. Hatta sema ile arzın irtibatını sağlayan yol, levh ve kalemdir. Kalem, Beşerini sır hazinesi, ilmin anahtarı, asırların ve kurunların tecrübelerini toplayan ve koruyandır. Kalem ve yazı, bir milletin bir ulusunu medeniyetinin, kültürünün ve ahlakının beyanıdır. Bazı bilim adamları beyanı ikiye ayırmışlardır. Dille beyan, kalem ve yazıyle beyan, dille beyan zaman aşımıyle eskir ve kayıp olur, ama kalem ve yazıyla yapılan beyan ebede kadar bakidir.

Beşeriyetin hayat kaynağı olan Kur ani kerim bir sureye kalem ve yazıya yeminle başlaması ilme, hikmete ve marifete nekadar önem verdiğini beyan ederek insaniyet mektebinin temelini oluşturur. Kalem ve yazının insanın manevi hayatındaki makamını beyan eden peygamberin öğretici, yönlendirici ve müjdeleyici hadisile noktalıyalım. " Üç ses vardır ki hicapları kaldırır ve Allah ın büyük azemetine varır. İlim adamlarının yazı yazdıkları zaman kalemlerinin çıkardığı ses, Allah yolunda yürüyen mücahitlerin ayaklarından çıkan ses ve iffetli, şerefli namuslu mümine kadınların evinin işini yaparken onun ayak sesleri." Elbette bu söylenenlerin tamamı o kalemlerki hak ve adelet için sıratulmustakimde kullalınan kalemler içindir. İnsanlığı zehirleyen, yoldan çıkaran ve insanlık camiasını fitne ve fesada sürükleyen, toplumların ahlakını kültürünü ve tüm manevi değerlerini yok eden günümüz müstekbirlerinin elinde bulunan kalemler değildir. Zira bugün eli kalem tutan teksas koboylarının insanlığa yeniden kurunuvustayı yaşatmaktalar. Elde etmiş oldukları teknolojile insanları ahlaken yok ettikleri gibi yapmış oldukları silahlarla dünya insanını tehdit ederek karınlarını doyurmak isterler. Kur anın bahis ettiği kalem insan olanların elinde bulunan kalemdir!..

İlim:

Beşeriyetin yaşam tarihi iki kısma ayrılır:

1. Tarih öncesi.

2. Tarih dönemi.

Tarih dönemi kalemin ve yazının bulunuşuyle başlamıştır, insan artık, kalem ve yazının yardımıyle kendi yaşantısını, kültür ve medeniyetinin tarihini yazarak gelecek nesillere miras olarak bırakmıştır. İnsaniyet tarihinin mirası olan ilim erbabının yazmış olduğu gıranbaha olan ilmi eserlerinin günümüzle bağlantısını sağlayan kalem bugünün insanını tarihdeki medeniyetler kuran ilim adamları ile tanıştırmaktadır. Vahyın ağazile başlayan ilmi hareketin temelini medinede oluşturan peygamber, çok kısa bir zamanda ilmi medreseler oluşturarak insanlık alemine ışık tutacak ilim adamları tarih süreci içinde kurulmuş ilmi medreselerde yetişmişlerdir. İnsanın hayatı olan ilme önem veren islam kendi mektebinde yetiştirmiş olduğu ilim adamları, günümüz insanının varmış olduğu göz kamaştırıcı teknolojinin temellerini atmışlardır.

İnsanlığın kader çizgisini belirleyen islam, kendi mektebinde yetiştirdiği mucitlerin yazmış oldukları eserleri iftiharla dünya insanının hizmetine sunmuştur. Kur an ve ehl-i beyt mektebinden yetişen mucitlr, şu ilim dallarında insanlığa şu hizmetleri sunmuşlardır. Fizikde, kimyada, cebir ve hendesede, matematik ve sıfırın bulunmasında, Astoronomi ve ilmi nucumda, tıp ve ezzacılıkta, irfan ve felsefede günümüzün ilim, sanaat ve teknolojisinin temel mayasını oluşturmuşlardır. İlim ve sanaatıyla tarihe ışık tutan ve Kur an mektebinden yetişmiş yüce şahsiyetlerin bir kaçını ismini vererek islam dininin ilme ve insanlığa nasıl önem vediğini günün insanı görmüş olsun, Cabır bini hayyan, İbni heysem ,Ebu reyhanı biruni, Zekerya razi, İbni sina, Mulla sedra, İbni haldun, ibni betute, Cahız, kendi ve şeh bahayı gibi ve daha nice ilim adamları Kur an ve Ehlibeyt mektebinden insanlığa ışık tutmuşlardır. Bunlar İmam Muhammed Bakır (a.s) mın ve İmam Cafer essadıkın nurani ve manevi mektebinden tarih sürecinde yetişen ilim ve irfan ehlidirler. Bunlar cehalet karanlıklarını aydınlatan nurlar oldukları gibi günümüzün teknolojisinin banileri olduklarınıda kabul etmemiz gerekir. Zira bunlar, alemlere rahmet peygamberi olarak gönderilen Hz. Muhammedin (s.a.v ) nubuvet ve risalet mektebinden yetişerek insanlık alemine ışık tutmuşlardır.

Ancak ilahi rahmet okyanusundan insanlığa rahmet olarak gönderilen rahmet peygamberinden insanlar aynı oranda faydalanmamışlardır. Nasılki tabiatın hayatı olan yağmurdan yer küresi aynı oranda faydalanamadığı gibi, şöyle bir misalla açıklayacak olursak yağan yağmurdan arzın bir kısım toprağı onu güzel emişir bağlar bahçalar, güzel güzel meyveler, ekiler ve cennet misalı şarır şarır akan tatlı sular meydana getirir. Bazende yağan yağmurdan altı bataklık üstü yeşil görünen sazlıklar meydana gelir ki içinde gizlenmiş timsahlar barınır. Bir çeşit toprakta vardırki kumsaldır yağmur yağınca yeşerir güneş vurunca kurur. İlahi rahmet peygamberinden de insanlar toprağın yağmurdan faydalandığı gibi faydalanmaktalar. Bazı insanlar kalbini rahmet peygamberine açmış ve onun nurundan istifade ederek insanlığa faydalı olmuşlardır. Bazıları da rahmet peygamberine kalbini kapamış nuruna sırt çevirmiştir. Bunlar batılılar gibi yeşil ve çekici görülürler ama düşen bir daha kurtulamaz ve timsahlara yem olur. Üçüncü gurup ise menfaatına ve dünya çıkarlarına bakar ortada kalmış munafık kesimlerdir. Tarih boyunca insanlığa zarar veren bu kesimdir.

İslam dininin banisi olan Hz.Muhammed (s.a.v. ) ilmin önemini şöyle beyan eder.

"İlim öğrenmek her müslümanın üzerine farzdır. İlim öğrenmek isteyenlere herşey ve hatta deryadaki balıklar, Allah tan onlar için bağışlanmasını dilerler." Ve yine buyurur ki. " Allah katında, ilim okumak isteyenler.(ilmin talipleri) Allah yolunda ki mücahitlerden daha hayırlıdırlar." Zira cehaletin kaldırılması, karanlıkların nura ve insanın insani kimliğe kavuşması ancak ilmin kapısına giderek elde edile bilinir. İlim hakikatların aynası gizli hazinelerin anahtarıdır . İlim, sahibini alayı-illiyinde kendisini yaratan Rabbisinin esrarıyle tanıştırır. Bu nedenle tarihe ismini yazdırmış olan ilim adamları ilmin kapısına baş koyarak hakikat mektebinden ders alarak insanlığa ışık tutarak yol göstericilik yapmışlardır. İlim adamlarının faziletleri hakkında yüce Allah şöyle buyurur.

"Yoksa geceleyin secde ederek ve kıyamda durarak ibadet eden, ahiret azabından çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcı gibi) midir ? ( Resulüm!) de ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu ? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür." Zümer. 9

Allah, düşünen akıl sahiplerinin dikkatını iki önemli ve hayati meseleye çekmektedir. İnsanın yaradılış felsefesinin hikmetine işaret ederek inananla inanmayanı tefkik eder. Gecenin karanlığında hicab perdelerini aralıyarak Rabbisinin huzurunda secde ve kıyam halin de olanla, katı kalplı isyankar biri bir olurmu.? İkincisi ise ahirette Rabbisini huzurunda bir gün hisap vereceğinin bilincinde olan alimle, mahzeri hakta olduğundan gafil olan cahil alim bir olurmu. Ahiret azabını hatırlayan, mevlasının rahmetine güvenen, gecenin karanlığını secdesile ve kıyamı ile aydınlatan alimlerle, Şöhret ve makam hırsıyla salatinlerin kapılarında kölelik zicirine bağlanmış karnını doyurmak için bekleyen alimler hiç bir olurmu. Dinini dünyasına tercih etmiş, batılın karşısında hakkı savunmuş, zalim idareciler karşısında hakkı haykırmış olan ilim adamları ile, dinini dünyasına satmış, makam ve şöhret için zalim idarecilere alkış tutmuş olan alimler bir olurmu.

Rahmet peygamberinin yanında olan alimler onlardırlarki, Allah ın ve Resulunun düşmanlarına karşı oldukca vakarlı, kendi aralarında oldukca şefkatlı ve merhametli, onları Allahın emirlerine boyun eğmiş secde halinde ve her işinde Allah ın rızasını aradıklarını gördüğün alimlerle, kendisini rahmet peygamberinin yanında gösteren, ama rahmet peygamberine ve islam dinine düşman olanlarla beraber olan ve onlara dostluk elini uzatan, Allah ın dostlarına karşı çok kibirli oldukları gibi perde arkasında rahmet peygamberine düşman olanlarla el sıkışarak kucaklaşanlar, İslam peygamberinin saffındamiş gibi poz veren ama perde arkasında, insanlık düşmanı olan siyonist müstekbirlerle iş birlikçiliği yapanlar hiç bir olurmu.

Resuli ekrem şöyle buyurmuştur: İki sınıf insan vardırki bunlar salih (imanlı, takva adil ve ilmile amil) olurlarsa alem salih (insanlar, güven , huzur, saadet ve mutluluk içinde) olur. Bunlar fasit (zalim, sömürgeci, diktatör ve dinini dünyasına satmış alimler) olurlarsa alem fesada gitmiş olur. Bunlar alimler ve yöneticilerdir. Tarih bunun canlı şahidi ve hadisi şerifin tefsiridir. Tarihte ve günümüzde Allah ın hükmüyle hüküm etmeyen zalim yönetici ve idarecilerin en büyük destekçileri dinini dünyasına satmış olan ilim adamlarıdır. Günümüzde insanlığı sömüren zalim ve müstekbir güçlerin varlıklarını ayakta tutan halkı müslüman olan ülkelerin başında bulunan islami görünmülü yöneticilerle ve bunlara hizmet eden ilim adamlarıdır.

Bunlar, vahyın ve aklın mektebinde yetişmiş Kur an ve Ehl-i beyt mektebinin mensubu olan mümin ve muttaki ilim adamlarına ve bunların takipçilerine, efendilerini memnun etmek için, yobaz, gerici, radikal ve kökten dinci diyerek küçümserler ve terörist damgası vurarak halkın gözünden düşürmek isterler. Bunu yapmakla şer ekseni olan Amerikayı memnun etmek isterler. Asrın her döneminde zalimlere uşaklık yapan ilm adamları kendi dönemlerindeki insanlığa ışık tutan mümin ve muvahid ilim adamlarını çekemediklerinden başlarındaki zalimlere şikayet ederek bu mubarek insanları ya sürgün ya hapis yada idam ettirdiler. Buna rağmen islam ulaması, mütefekkirleri düşünür ve mucitleri yüklenmiş oldukları ilahi görevi nesilden nesile devr ederek günümüze kadar taşıdılar ve yazmış oldukları gıran baha olan ilmi eserlerini miras olarak bıraktılar.

Ne yazık ki islam ümmetinin başına geçen hayın ve satılmış şahsiyetsiz idareciler islam alimlerinin yazmış oldukları ilmi mirası batılılara sattıkları gibi batılıların kopyacı ilim adamlarına hayranlık duyarak önlerinde diz çökerek yardım dilemekteler. Bugün islam dünyasının geri kalmışığı kendi tarihlerinden uzaklaşmalarından ve batıya hayranlık duymalarından ileri gelmektedir. Bir milletin kendi tarihinden kopması ve kendi tarihini küçümsemesi ve batıl cephesine özenmesi ve kendini onlara benzetmesi bir milletin kölelik zincirine mahkum etmek için yeterlidir.

Ahlak:

"Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükafat vardır. Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin." Kalem suresi:3-4

Hadis: "Muhakkak ki ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim."

İslam dininin üzerinde önemle durduğu konulardan biride güzel ahlak konusudur. İslam peygamberi Hz. Muhammedin (s.a.v ) gönderilişinin hikmetlerinde biri olan güzel ahlakı tamamlamak içindir.

İslam peygamberi mebus olmadan önce dünyanın her kıtasında yaşayan insanlar, o günün zalim ve sömürgeci müstekbirleri tarafından layık olmadıkları hertürlü zülme ve ahlaksızlıklara maruz kalmışlardı. Kadın adeta bir eşya gibi kullalınır ve sokağa atılırdı, kız çocukları diri diri toprağa gömülür ve insanlar acımasızca öldürülürdü, güçlüler zayıfları ezer ve onlar üzerinde hakimiyet kurarlardı, insani tüm değerler yok edilmiş ahlaksızlık sıfırın altında çift sıfır haline getirilmişti. İnsanlar panayırlarda satılan eşya gibi alıcıyla satıcı arasında fiyat konusunda pazarlık yapılırdı. Köleleştirilmiş insanlar efendilerinin sömürü ve zülümlerinin devam etmesi için hizmetinde kullanılan bir araç haline gelmişti. Yaşanan bu insanlık dıramı günümüze aynı şekilde yansımış ve aynısı yaşanmaktadır ve yaşanıyor. Modern bir çağda yaşadıklarını idda edenler, tarihle bir bağlantı kuracak olsalar orta çağda yaşanan zülüm ve ahlaksızlığı yaşadıklarını görecekler. Kendilerini moderin insanlar kabul eden batılılar, insanlığın annesi olan kadını, yüce değerlerini, iffet ve şahsiyetinden soyutlayarak sömürülerine reklam aracı olarak kullanmaktalar.

Gayri ahlaki mekanlarda kadın ticareti yaparak sermayelerine sermaye katmaktalar. Annelik kimliğine yakışmayan ahlak dışı giysilerle özgürlük adı altında, sokakta iş yerlerinde ve okullarda çekici yönlerini açarak pazarlayan müstekbirler aile yuvalarına dinamit koymuşlardır. Demokrasi, layıklık ve moda adı altında gerçekleşen bu cinayetler cahili dönemin aynısını yaşamaktalar. Sömürmek için her ülkede kurmuş oldukları terör odakları ile işlemiş oldukları cinayetlerin faturasını islam ümmetine çıkararak sömürülerine devam etmekteler. Koyun sürüsü gibi güttükleri islam ümmetinin yeraltı ve yerüstü tabii kaynaklarını sömürüp götürdükleri gibi teröristlik adı altında kurbanlık koyun gibi de kesmekteler.

Narkozlaşmış yatan islam ümmetinin petrolları yağmalanıp götürüldüğü gibi izzet, şeref ve namuslarıda ayaklar altında ezilmekte, müslümanların bu gafletinden istifade eden batılılar yaşamış oldukları sıfırın altıdaki çift sıfır olan ahlaksızlıklarını da müslüman halklara yaşatmaktalar ve yaşatıyorlar. insanın fıtratı ile uyum sağlamayan hayvani yaşantıyı, moderin dünyaya uyum sağlamak için kabul etmekteler. İslamın insanlığa kazandırmış olduğu yüce değerleri batılılaşmak için satmak isteyenlerin misalı evini yıkan bir kimsenin değerli ve kıymetli malını haraç eden kimseye benzemektedir. Büyük bir ahlaki çöküntü içinde yüzen batılıları dost edinmek isteyenlerin karekterlerinin aynı olduğunun açık delilidir. Çünkü varlıkları bir araya getiren onların aynı karekterleri taşımalarındandır, yoksa karekterleri aynı olmayan varlıkları aynı safta görmeniz mümkün değildir. nasılki gövercinle kargayı aynı safta göremediğiniz gibi.

Tarihle günümüz arasında bir bağlantı kuracak olursak tağuti ve şeytani düzenlerin sömürücü, ezici, istilacı ve öldürücü makanizmalarının moderinleşmiş bir şekilde işlediğini görmekteyiz. İnsanı kimliğe yakışmayan bu ahlak dışı yaşantının tedavisi için insanlığa gönderilen yüce islam peygamberi, zülmün yerine adaleti, kin ve adavetin yerine sevgi ve muhabbeti, düşmanlığın yerine kardeşliği, sınıf farkı yerine eşitliği, kölelik yerine hürriyeti insanlığa reçete olarak sunmuştur. Yüce islam peygamberinin insanlığa sunmuş olduğu islam dini insanın insani değerlerine zarar verecek her türlü kötu ve çirkin olan söz ve davranışları yapmaktan men eder. İnsanın eğitimine onun iç dünyasını tüm kötü düşüncelerden, şeytani ve nefsani arzuların şerrinden temizliyerek ona insan olma yolunu gösterir. İnsan ancak vahyin ve aklın mektebi olan islam peygamberinin kurmuş olduğu mektepte kemalete kavuşa bilir.

Zira yüce islam peygamberi güzel ahlakı tamamlamak için gönderilmiştir. Ne yazık ki islam dünyası ilahi rahmet okyanusundan insanlığa rahmet peygamberi olarak gönderilen Resuli ekremi örnek almayıp, ahlaken sıfırın altında çift sıfır bir ahlak yaşayan batıyı örnek almaktalar .cidden bu muslümanlar için bir utançtır. Bugün geri kalmışlığımızın, cehalete terk edilişimizin, sömürülerek terör listesine alınışımızın, ahlaki bir çöküntüyle sıfırın altına düşüşümüzün sebebi kendi kıblemizi bırakıp batıyı kıble edişimizden ileri gelmektedir. Bu nedenle Allah bizi şöyle uyarıyor:

"İyilik (Kurtuluş, saadet, bağımsız ve hür yaşamak ), yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik,( kurtuluş, saadet, bağımsız ve hür yaşamak) o kimsenin yaptığıdır ki, Allah a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere inanır. (Allah ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere, ve elinin altında bulunanlara sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekat verir. Antlaşma yaptığı zaman sözlerini yerine getirir. Sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabreder. İşte doğru olanlar, bu vasıflara sahip olanlardır. Müttekiler ancak onlardır!" Bakara 177.

Beşeriyetin yol göstericisi ve uyarıcısı olan kur ani kerim müminleri uyararak batının sömürgeci kapitalist sistemine, şarkın kokumuş sosyalist felsefesine aldanarak kıble edinmemelerinin uyarısında bulunarak, kurtuluşun Allaha iman ve islam peygamberi Hz. Muhammede (s.a.v ) bağlanıp islam dinini kible edinmesile mümkün olur. Yukarıdaki ayet, insanların hür ve bağımsız, adalet ve güven içinde yaşamasını iyilikle ifade ederek mutlu ve güven içinde yaşamasının reçetesini sunar. bu reçetede insanın güven içinde yaşamasını garanti eden ve sömürgeci müstekbirlerin sömürü kapılarını kapatan altı ilkeyi sunmaktadır insanlığın iç dünyasında oluşan inanç, düşünce ve fikri kontorola alınıp güvenli, emin ve zararsız hale getirile bilmesi için insanın iç dünyasını aydınlatacak güven evi haline getirecek altı temel sutun olan akideyi belirler.

1. Birinci reçete iman:

a. Allah a imaman.

b. Ahiret gününe iman.

c. Meleklere iman.

d. Semavi kitaplara iman.

e. Peygamberlere iman.

Bu bir tek ayet islamın başlıca inanç (akaid), ibadet ve ahlak esaslarını toplamaktadır. Mükemmel bir insanın veya toplumun oluşumunda yukarıdaki iman ilkelerindeki esasları ana sutunlar olarak kabul edilmiştir. Yüce Allah yukardaki iman, ibadet ve ahlak ilkeleri ile kurtuluş, saadet ve mutlu bir hayatın yol düzergahını belirlemiştir. Artık yüzünü batıya veya doğuya çevirmenin kurtuluş olmadığının uyarısını yaparak, hayatın en güzel tadını tadma yolunun Kur ani kerimin belirlemiş olduğu iman, ibadet ve ahlak ilkeleri ile olacağının haberini vermiştir. Resuli ekrem bu ayete işareten şöyle buyurmuştur. "Kim bu ayete göre hareket ederse imanını kemale erdirmiş olur"

2. İkinci reçete yardımlaşma:

Sosyal düzenin dengeli ve adil bir şekilde tanzim edilmesi için ve zengin fakir arasındaki uçurumu kapatarak birbirine kardeşlik elini uzattırarak sömürgecinin sömürü kapısını kapatır. İnsaniyet mektebinde işleyen tekvini adalet ilahi bir uyarı ile toplumda buluınan şu altı sınıfa yardım edilmesi için zenginlere çağırıda bulunarak adil düzenin işleyişini sağlar.

a. Sevdiğin malından Allah rızası için muhtaç olan akrabana ver.

b. Anne ve babasını veye ikisinden birini kayıp etmiş yetimlere yardımda bulun.

c. Yoksullara yardımda bulun ki onlar tüm çabalarına rağmen mehiyetindekilerin iaşelerini temin edememişler.

d. Yardıma muhtaç yolda kalmışlara yardım et

e. Hakikaten muhtaç olan dilencilere yardımda bulun.

Hürriyeti, sömürgeciler tarafından elinden alınmış mustadaf mazlumlara yardımcı ol

3. Üçüncü reçete namaz:

İnsanların manevi ve ruhi tedavisinde en etken derman namazdır. Kanser hastalığından daha tehlikeli olan kibir, kendini beğenme, kıskançlık, başkalarını küçük görmek, uzun arzular , söz taşımak, gıybet etmek, başkalarının ayıbını araştırmak gibi hastalıklardan ve insani değerlere zarar verecek tüm kötü alışkanlıklardan insanı korur ve temizler. Ve insana üstün bir şahsiyet kazandırır.

4. Dördücü reçete zekat:

Sosyal yardımlaşmanın temel esaslarından olan zekat, insanları birbirile kaynaştırıp bir bütün haline getiren ve bir vucudun azaları gibi yardımlaşarak insani görevi yerine getirmektir. İnsanlık bir vucud gibidir herbir ferd bu vucudun bir azasıdır her aza kendi görevini yapmaktadır. Birinin diğerinden bir üstünlüğü yoktur.

5. Beşinci reçete ahte vefa:

Sosyal yaşamın en büyük sermayesi olan insanlar arasında ki var olan güvendir. Bireyler arasındaki ahte vefa o toplumun veya o ulusun medeni oluşunun göstergesidir. Yüce islam peygamberi medeni bir toplumu üçtane önemli vasıfla tarif eder.

a. Ahte vefa.

b. Emanete riayet.

Anne ve babaya hürmette kusur etmemek. Bunlar güvenilir emin bir toplumun insani kimliğidir.

6. Altıncı reçete sabır:

Hastalıklar, yokluklar ve savaş sıkıntıları karşısında sabırla göksünü gererek mukavamet etmesi bir milletin bir ulusun izzetle ve vakarla sömürgeci müstekbirlere karşı mücadele etmesi o milletin şahsiyetli ve şerefli oluşunun kimliğidir. Bugün savaş ve baskılara, içten ve dıştan gelen tahribatlar karşısında yılmadan ve geri adım atmadan sabırla direnen iran islam cumhuriyeti genelde tüm mutazaflara özelde müslümanlara ümit kaynağı olmuştur. Yiğit direnişlerile, gelişen ilim ve yükselen teknolojisiyle sömürgeci müstekbirlerin korkulu rüyası islam dinini ve müslümanların gurur kaynağı olmuştur. Ne yazık ki islamın gömleğini geymiş, garbın aldatıcı ve sömürücü yüzüne aşık olan islam ülkelerinin başında bulunan idareciler karınlarını doyurmak için Avrupa kapısına bağlanmak istemekteler ve tüm değerlerini satarak ipi boyunlarına takmaya hazır olduklarını ilan ederler. Ama insan sabırla, azimle ve hür iradesile Kur andan, peygamberden ve Ehlibeyten almış oldukları ilhamla ilimde, sanaatta ve teknolojide tarihe yeni bir sayıfa açarak islam dininin ilme, sanaata ve bilime ve insani değerlere nekadar önem verdiğini yazmıştır. Yazıklar olsun batıyı kendisine kıble edinip kurtuluşu orda görenlere.

İslam dininin hedefi:

Ahlaksız sömürgeci müstekbirlerin sömürü çarklarının dışlıları arasında ezilmekte olan insanlığı kurtarmaktır. İnsanlığın aydınlık dünyasını karatmak isteyen müstekbirlerin kurmuş oldukları şeytani ve aldatıcı kurum ve kuruluşlarının maskesini düşürerek onların çirkin yüzlerini insanlığa tanıtmak ister. Kendi çıkar ve menfaatları için kurmuş oldukları, birleşmiş milletler veya evrensel insan hakları adı altında insanlığı nasıl sömürdüklerini dünya insanına tanıtmak ister. İlmi ve fikri yönden sömürülmüş ve narkoz verilerek uyutulmuş olan insanları ilahi nurla uyarmak ister. Bu nedenledir ki ilahi nurun karşısında vahşete düşen müstekbirler, nuru söndürmek için şeytani siyasetleri ile islamın ilim ve tarakıya mani olduğunu, islamın savaşçı ve terör dini olduğunu yalancı ve şeytani medyaları ile insanları nurdan uzaklaştırmak isterler. İsteye dursunlar Allah nurunu yeryüzünde hakim kılacaktır, velev ki müstekbirler istemeselerde.

"Allah ın nurunu ağızları ile (üfleyi ) söndürmek istiyorlar. Halbuki kafirler (dünyayı sömürmekte olan zalim müstekbirle) hoşlanmasalar da Allah nurunu tamamlayacaktır.(hakim kılacaktır) Tevbe suresi ayet 32

Allah nurla ifade ettiği Kur ani kerimin insanların kalbine nufuz ederek beşeriyete hayat vermektedir. Hasta kalplerin tedavisinde ölmüş kalplerin ihyasında şifa hazinesi olan Kur ani kerim kendisine inananlara geçek hayatın tadını tattırmış, cehalet karanlığından kurtararak aydınlık, huzur ve mutluluk yolunu göstermiştir. İnanmayanlar ise birgün Kur anın nuruyla tanışacaklar ve islamla yeniden hayat bulacaklar. Bugünün zalim ve diktatörlerinin islamın nuruna acımasızca sert bir şekilde karşı çıkmaları kendilerini birgün utandıracaktır ve önceden utandıkları gibi!..

Netice olarak, islam dini tüm güzelliklerini, siyah beyaz, şarklı garplı, bilen bilmiyen, şehirli ve köylü ayrımı yapmadan aynı eşitlikte insanlara sunar. İslam öylesine bir dindir ki kendisi ile irtibat kuran beşerin her bir ferdinden diğer bir ferdine kadar en güzel yaşantıyı sunar ve insanı kendi mektebinde kemaletin en doruk noktasına kavuşturur. İslam dinini beşeriyetin her asırdaki müşkülatlarını çözer ve sorularını da cevaplandıran mükemmel bir dindir. Şu bir hakikattır ki bugün halkı müslüman olan ülkelerde yaşanmakta olan din Resuli ekremin insanlığın kurtuluşu için bırakmış olduğu din olmadığını bilmek gerekir. Yaşanmakta olan din, padışahların, kıralların veya insanlığı sömürmekte olan müstekbirlerin islam beldelerini rahatca sömüre bilmeleri için uşakları vastasıyla kabul ettirdikleri layık ve modern bir din anlayışı adı altında ki din yaşanmaktadır ve adıda islamdır.

Günümüzde islam adına işlenen cinayetlerin faturasını bağımsız ve hür bir irade ile Muhammedi (s.a.v ) islamı yaşamak için adım atan ve bu adımla sömürülmekte olan mazlum halklara kurtuluş reçetesi sunan İran islam cumuhriyetindeki yiğit müslümanlarla, dünyadaki hakıki islamı yaşamak isteyen müslümanlara çıkarmaktalar. Çünkü sömürmekte oldukları islam ülkelerindeki müslümanlara unuturmuş oldukları gerçek islama dönmemeleri ve onunla tanışmamaları için islam adına hazırlamış oldukları teror örkütlerile işlemiş oldukları cinayetleri islam dinine ve hakıki müslümanlara mal etmek isterler. Ve mazlum halkların uyanması için İmam Humeyninin yakmış olduğu bağımsızlık ve hürriyet dini olan islamın meşalesini uykudaki müslümanların ve satılmış ilim adamları ile, islam ülkelerinin başında bulunan hayın idarecilerle söndürmek isterler. İsteye dursunlar Allah nurunu tamamlayacaktır.

"Dinde zorlama yoktur. Artık hakla batıl birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tağutu reddedip Allah a inanırsa, kopması mümkün olmayan sağlam bir kulpa bağlanmıştır. Allah işitir ve bilir. Allah, inananların velisidir, onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkar edenlere gelince, onların velileride tağuttur, onları aydınlıktan alıp karanlığa götürür. İşte bunlar cehennemliklerdir. onlar orada devamlı kalırlar." Bakara suresi 256-257

 

Muhammed Avci



Yeni yorum ekle