Benim Belimi Dinsiz Dindarlar Kırdı

Ct, 02/06/2018 - 00:19

İmam Ali (a.s) Kufe mescidinde başı zehirli kılıçla yarılmış bir haldeydi, o yaralı haliyle şöyle vasiyet etmekteydi :“ Allah için Allah için Allah‘ın evini boş bırakmayın yoksa size mühlet bile verilmez sonra kötüleriniz başa gecer iyileriniz dua eder dualarınıza icabet bile edilmez.“

Allah’ın bizzat rahmet diye nitelediği ramazan ayıydı göyün rahmet kapıları açılıp cehennem kapıları kapanan aydı ve dahada önemlisi bin aydan hayırlı olan geceydi. Yaralı olan ise Ali‘yel Murtezaydı peygamberin kardeşi Kabbe‘de doğan natıkı Kuran urvetül vuskaydı. Onu katl edip öldürmek isteyende alnı secdeden nasırlaşmış Kuran okuyup oruç tutarak günlerini geçiren harici Abdulrahman ibni Mülcemdi. İbni Mülcem güya hakem meselesinden sonra dinden çıkmış imam Ali‘yi dinin ıslahatı için katl etmişti.

Bunu hayırlı bir amel idrak ederek ancak tüyler ülperten bunu yapanın Allah‘tan mükafat umuyor olmasıydı.

İmam Ali‘yi bir kafir değil dinsiz bir dindar katl etmişti, bu cinayet asılda Kuranı katl etmeydi. Kuranı taassublarla kabul edişin hurafelerin ışığında yol alan müslümanın ismi Abdulrahman veya Abdullah olsada islamın Kuranı natıkı nasılda bunharca katl edildiğinin ve katl edilebileceğinin en somut göstergesi olmuştur.

Kuranın kavga ve savaşı haram kıldığı ayda bir mümine kılıç veya silah çekebilme, Ümmetin imamı olarak mıhrabta namaza durup secdeye varmış olana. en kudsi an olan secde anında arkadan kaleşce bedenin en değerli yerini hedef alarak kılıçı indirmek ve belki bir ihtimal kurtulur diye o ihtimalide oratadan kaldırmak için kılıçı zehirlemek.

Bu nasıl bir dindir haram aya namaz kılana itaati mutlak olan imama secde edene vede o anda savunmasız olana hürmeti olmayan. Bu hangi dindir kendince bir doğru için kitabın onlarca emrini ciğneyen ve asıl mühümü zamanın veliyül emrini tanımayıp katlini vacip gören .

Sadece acı eken sade ızdırap getiren ve lanete sebep olan Kuranın bize uyarıda bulunduğu cehalet tamda budur. Ayete tarif edilen şimşeğin ışığında yol alanın o ışık sönünce kaldığı karanlığın mislali böyle bir namerte dahi süt ikram etmekse ancak natıkı Kurandan sadr olabilecek bir merhametir. Bunca ihanete rağmen ona adaletle muamele edip tek bir darbeyle kısas vasiyeti insanların günümüzde su ekmek hava gibi muhtaç oldukları adaletin ta kendisi değilmidir. Namertlerin dini istismar ettikleri şu yaşamakta olduğumuz devirde imam Ali‘nin ve İbni Mülcem halinin bir benzeridir.

Aslında Allah‘ın adıyla Allah‘ın aziz saydıklarını öldürmek günümüz tekfirci akımlarının cihat barbarlığıdır. Bu tefriçi akımlar adeta İbni Mülcemleri günümüze kronladılar, Muaviya siyasetlerinide günümüzün yöneticilerine öğteriler.

Bir bakın o cehaleti ki Peygamberi Ekrem onu ordadan kaldırmak için gönderildi. Bu gün o sümürünün adını din koydular, bir bakın Muhammed‘in dini neler çekmekte bunların elinden. Din kisvesiyle işledikleri cürümlerin hadi hasabı yok. Hz. Peygamberin adıyla ona cephe açıp emanetlerine gün be gün ihanet etmekteler.

Bu kirli siyaseti bire bir yaşayan İmam Ali (a.s)  yaralı can havli içinde olduğu anlarda bize neden ısrarla böyle bir vasiyet ediyordu: ‚Beni yitirmeden sorun‘ diyen emirel müminin bizi bekleyen akıbeti nasıl görüyorduki, son demlerinde bizi ısrarla uyarıyordu çağımız Muaviye‘lerinin yaratacağı İbni Mülcemlerinin din adına başımıza getirecekleri felaketlere karşın.

Bunların vuku bulmaması için Kabe‘yi boş bırakmayın demekteydi, her sözü binlerce mana da olan emirel müminin keşke tanınmış olsaydıda ümmet hiç bir zaman fitne rüzgarlarına kapılmasaydı ve bu rüzgarı estirenler onları avare ettikçe aralarındaki tefrikayı şiddetlendiremeselerdi. Bu gün işlenmekte olan katliyamları incelediğimizde azda olsa imamın bu sözünü anlamaktayız. Kendilerini haremin hizmetkarları olarak adlandıranlar İslam aleminin Muaviyeleri İbni Mülcemleri konumundalar. Onlar bu gün düşmanın keskin kılıcı olarak müslümanları katl etmekteler, dünyanın neresinde bir mazlumun burnu kanasa onu iten el onların ki çıkıyor. Nerede bir katliyam varsa dolaylı yada direk onları güsteriyor, Kuranın açık düşman diye nitelediği siyonist İsrali koruma görevini kendini İslamın ordusu olarak niteleyenlerle üstlenerek adeta Ortadoğuda İsrail varlığının garantörü olmuşlardır.

Gün ve be gün müslümanların mustazafların mümünlerin katlini sömürüsünü gerçekleştirmekteler. Kudüsun Mescidi Aksa‘nın işgali büyük şeytan Amerika‘nın elçilik açabilmesi Hz Peygamberin mirası dinini ümmetini sömüren işbirlikçiler sayesinde olmuştur. Bu mübarek ayda katl edilen mazlum halkların Özellikle Yemen halkına bu haram aylarda reva gördükleri zulümlar ayan beyan ortadayken bu zulümlere karşı duran İslamı cephe siyasetini aynı o günün müstekbirleri gibi dine karşı itham etmeleri direniş liderinin ölüm fetvasını din adına vermeleri ve de bu işi yapması için siyonist israile maddi manevi bütün desteği sağlamaları İmam Ali‘nin katlini onaylayan düşünceyle tıpa tıp aynıdır. Vahabilik düşmanın müslümanların eline tutuşturduğu cehalet kılıcıdır, firavuni düzenlerinin bekası için müminlerin başına vurdukları kendilerine haremin koruyucuları  diyen bu zihniyet aldıkları milyar dolarlık silahlarla büyük şeytanın can çekişen ekonomisine nefes aldırırken müslümanların boğazını sıkmaktalar.

Acaba tefekkür ettiğimizde mukaddes Kabe‘nin hali bize neyi hatırlatıyor!  Aynı müşrikler dönemindeki esaret dönemini yaşamıyormu? Her ne kadar Kabe cansız putlardan arınmışsada bu gün etrafındaki kral ve de onun hamisi ingiz işgalci vahabilik putu gölgesinde değilmi?.Dünün müşriklerinden farklı olarak günümüz müşrikleri kendilerini ilahlaştırıp günümüze uyarlanmış Firavun modelini uyguluyorlar, her türlü ifsadı bekaları için mübah görüyorlar.

İsraile taş atarken tutuklanan binlerce mahsum çocuğun zindanlarda rutubete tutulmuş bedenlerinin işkenceyle köleleştirilmek istenen halkların ruhlarının katileri bu siyonist dostları değilmidir. Mümin müslümanların o kutsal topraklarından büyük şeytanın cani başkanına ve kötülük putunun bu gün ki tecesümü kralara dua ederek varlıklarından dolayı hamd hutbesi okuyan müftüler Kuranı Kerimin değimiyle kitap yüklü merkepler değilermidir. Peygamberin kürsüsünde Allah‘ın düşmanlarına methiyeler ve dua okunması Kabe‘nin boş bırakılmış olduğu manasını taşımazmı?

Acaba imamın kötüleriniz başa gecer dediği şey bu değilmidir? Allah‘ın düşmanlarını dost kabul eden haremin koruyucuları ya da kendilerine İslamın ordusu adını verip diğer taraftan  Nato askeri olarak müslümanlarala savaşanlardan daha kötü yöneticiler varmı? Hüküm Allah‘ındır deyipte o hükümle savaşanlardan daha kötüsü varmı? Hele bir tefekkür edelim dualarımız kabul oluyormu acaba bu zalimler var oldukça duamız kabul olurmu .

Müminlere keyiflerince hacı yasak edip istediklerini bırakan bu yönetim hangi dindendir?

Bu müminlerin kardeş, insanların eşit olduğunu söyleyen kitabımıza aykırı bir eylemdir! Bu gün Mescidi Aksa‘nın işgal altında olması bu harici zihniyetin sayesindedir, eğer müslümanlar birazcık tefekkür etse düşmandan önce düşmanın kılıçını onların başına vuran bu zihniyetle velayet şemsiyesine sığınıp mücadele ederler bu gün hala taptaze olan İmam Ali katli cinayetinden ders çıkarıp dünü bu günle kıyaslayıp nasıl bir yarın istediklerine nasıl bir dün bırakacakları üzerinde müşahade ederler. Cehalet tapularını yıkabilmiş Kabe‘nin Mescidi Aksa‘nın ve kendi kurtuluş ve azatlığına giden yolda yürüyüp rahmete nail olmuş özgür bir ümmet olma umut ve dileğiyle.

 

Kevser Şimşek

 



Yeni yorum ekle