Mevlam, ey mevlam!

Cu, 25/05/2018 - 16:59

للّـهُمَّ اِنِّى اَسْـاَلُكَ اْلاَمَانَ يَوْمَ لاَ يَنْـفَعُ مَالٌ وَ لاَ بَنُونَ اِلاَّ مَنْ اَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ وَ اَسْـاَلُكَ الْاَمَانَ يَوْمَ يَعَـضُّ الظَّالِمُ عَلىَ يَـدَيْهِ يَـقُولُ يَا لَيْـتَـنِى اتَّـخَذْتُ مَعَ الرَّسُـولِ سَـبِيلاً

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

 

Allah'ım! Sadece tertemiz bir kalple Allah'ın huzuruna çıkan hariç mal ve evlatların insana hiçbir yararı olmadığı günde senden aman diliyorum. Zalimin hasretle ellerini ısıracağı ve "Keşke ben Elçiye itaat yolunu tutsaydım!" diyeceği günde senden aman diliyorum.

وَ اَسْـاَلُكَ الاَمَانَ يَوْمَ يُعْـرَفُ الْمُجْـرِمُونَ بِسِيمَاهُمْ فَـيُؤْخَذُ بِالنَّـوَاصِى وَالاَقْـدَامِ وَ اَسْـاَلُكَ الاَمَانَ يَـوْمَ لاَ يَجْـزِى وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهِ وَ لاَ مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهِ شَـيْئاً اِنَّ وَعْدَ اللهِ حَقٌّ وَ اَسْـاَلُكَ الاَمَانَ يَوْمَ لاَ يَنْـفَعُ الظَّالِِمِينَ مَعْـذِرَتُهُمْ وَ لَـهُمُ اللَّعْـنَةُ وَ لَـهُمْ سُوءُ الدَّارِ

Günahkârların yüzlerinden tanınacağı, saçları ve ayaklarından tutulacağı günde senden aman diliyorum. Babanın oğul yerine ve evlâdın da baba yerine cezalandırılmayacağı günde senden aman diliyorum. Doğrusu Allah'ın vaadi haktır. Zalimlere mazeretlerinin bir fayda sağlamayacağı, onların, Allah'ın rahmetinden uzak ve kötü bir menzilde olacağı günde senden aman diliyorum.

وَ اَسْـاَلُكَ الاَمَانَ يَوْمَ لاَ تَمْلِكُ نَـفْسٌ لِـنَفْسٍ شَيْئاً وَالاَمْـرُ يَوْمَـئِذٍ لِلَّهِ وَ اَسْاَلُكَ الاَمَانَ يَوْمَ يَـفِرُّ الْمَرْءُ مِنْ اَخِيهِ وَ اُمِّهِ وَ اَبِـيهِ وَصَاحِبَتِهِ وَ بَنِيهِ لِكُلِّ امْرِئٍ مِنْهُمْ يَوْمَـئِذٍ شَـأْنٌ يُغْـنِيهِ وَ اَسْـاَلُكَ الاَمَانَ يَوْمَ يَـوَدُّ الُْمُجْرِمُ لَوْ يَفْـتَدِى مِنْ عَذَابِ يَوْمَئِذٍ بِبَـنِيهِ وَ صَاحِبَـتِهِ

Hiç kimsenin kimse üzerinde güç sahibi olamayacağı ve yetkinin yalnız Allah'a has olacağı günde senden aman diliyorum. İnsanın kardeşinden, annesinden, babasından, karısından ve evlâtlarından kaçacağı ve herkesi meşgul edecek bir işle uğraşacağı günde senden aman diliyorum. "Suçlu o günün azabından kurtulmak için eşini ve kardeşini, kendisini barındıran, içinde yetiştiği tüm ailesini ve yeryüzünde

وَاَخِيهِ وَفَصِيلَتِهِ الَّتِى تُؤْوِيهِ وَمَنْ فِى الاَرْضِ جَمِيعاً ثُمَّ يُنْجِيهِ كَلاَّ اِنَّهَا لَظَى نَزَّاعَةً لِلشَّوٰى مَوْلاَىَ يَا مَوْلاىَ اَنْتَ الْمَوْلَى وَاَنَا الْعَبْدُ وَهَلْ يَرْحَمُ الْعَبْدَ اِلاَّ الْمَوْلَى مَوْلاىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْمَالِكُ وَاَنَا الْمَمْلُوكُ وَهَلْ يَرْحَمُ الْمَمْلُوكَ اِلاَّ الْمَالِكُ

bulunanların hepsini vermek ister. Hayır hiçbir zaman bu imkânı bulamayacak! O cehennem ateşi alevlenen bir ateştir. Deriler kavurur, soyar." Böyle bir günde senden aman diliyorum. Mevlam, ey mevlam! Sen mevlasın, ben ise bir kulum; kula mevladan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen varlığımın sahibisin, ben ise sahip olunan; sahip olunana sahip olandan başka kim merhamet eder?

مَوْلاىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْـعَزِيزُ وَ اَنَا الذَّلِيلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الذَّلِيلَ اِلاَّ الْعَـزِيزُ مَـوْلاَىَ يَا مَـوْلاَىَ اَنْتَ الْخَـالِقُ وَ اَنَا الْمَخْلُوقُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَخْـلُوقَ اِلاَّ الْخَـالِقُ مَوْلاَىَ يَا مَـوْلاَىَ اَنْتَ الْعَـظِيمُ وَ اَنَا الْحَـقِيرُ وَ هَلْ يَـرْحَمُ الْحَـقِيرَ اِلاَّ الْعَظِيمُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْقَوِىُّ وَ اَنَا الضَّعِيفُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الضَّـعِيفَ اِلاَّ الْـقَوِىُّ

Mevlam, ey mevlam! Sen azizsin, ben ise zelil; zelile azizden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yaratansın, ben ise yaratılan; yaratılana yaratandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen yücesin, ben ise hakir, hakire yüce olandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen güçlüsün, ben ise zayıf; zayıfa güçlüden başka kim merhamet eder?

مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْغَنِىُّ وَ اَنَا الْفَقِيرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْفَقِيرَ اِلاَّ الْغَنِىُّ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْمُعْطِى وَ اَنـَا السَّائِلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ السَّائِلَ اِلاَّ الْمُعْطِى مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْحَىُّ وَ اَنَا الْمَـيِّتُ وَ هَلْ يَرْحَـمُ الْمَـيِّتَ اِلاَّ الْحَىُّ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْبَاقِى وَ اَنـَا الْـفَانِى وَ هَلْ يَرْحَـمُ الْـفَانِىَ اِلاَّ الْبَاقِى

Mevlam, ey mevlam! Sen zenginsin, ben ise yoksul; yoksula zenginden başka kim mer-hamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bağışta bulunansın, ben ise sail; saile bağışta bulunandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen dirisin, ben ise ölü; ölüye diriden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bâkisin, ben ise fâni; fâniye bâkiden başka kim merhamet eder?

مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الدَّائِمُ وَ اَنَا الزَّائِلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الزَّائِلَ اِلاَّ الدَّائِمُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الرَّازِقُ وَ اَنَا الْمَرْزُوقُ وَهَلْ يَرْحَمُ الْمَرْزُوقَ اِلاَّ الرَّازِقُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْجَوَادُ وَ اَنَا الْبَخِيلُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْبَخِيلَ اِلاَّ الْجَوَادُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْمُعَافِى وَ اَنَا الْمُبْتَلَى وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُبْتَلَى اِلاَّ الْمُعَافِى

Mevlam, ey mevlam! Sen ebedisin, ben ise geçici; geçiciye ebediden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen rızıklandıransın, ben ise rızıklanan; rızıklanana rızıklandı-randan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen cömertsin, ben ise cimri; cimriye cömertten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen afiyet verensin, ben ise derde tutulan, derde tutulana afiyet verenden başka kim merhamet eder?

مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْكَبِيرُ وَ اَنَا الصَّغِيرُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الصَّغِيرَ اِلاَّ الْكَبِيرُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْهَادِى وَ اَنَا الضَّالُّ وَ هَلْ يَرْحَمُ الضَّالَّ اِلاَّ الْهَادِى مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الرَّحْمٰنُ وَ اَنَا الْمَرْحُومُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَرْحُومَ اِلاَّ الرَّحْمٰنُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ السُّلْطَانُ وَ اَنَا الْمُمْتَحَنُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمُمْتَحَنَ اِلاَّ السُّلْطَانُ

Mevlam, ey mevlam! Sen büyüksün, ben ise küçük; küçüğe büyükten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen hidayet edensin, ben ise sapan; sapana hidayet edenden başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen Rahmansın, ben ise merhamet edilecek olan; merhamet edilecek olana Rahmandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen güç sahibisin, ben ise imtihan edilen; imtihan edilene güç sahibinden başka kim merhamet eder?

مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الدَّلِيلُ وَاَنَا الْمُتَحَـيِّرُ وَهَلْ يَرْحَـمُ الْمُتَحَـيِّرَ اِلاَّ الدَّلِيلُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْغَفُورُ وَاَنَـا الْمُذْنِبُ وَهَلْ يَرْحَـمُ الْمُذْنِبَ اِلاَّ الْغَفُـورُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْغَالِبُ وَاَنـَا الْمَغْلُوبُ وَهَلْ يَرْحَـمُ الْمَغْلُوبَ اِلاَّ الْغَالِبُ مَوْلاَىَ يـَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الرَّبُّ وَاَنَـا الْمَرْبُوبُ

Mevlam, ey mevlam! Sen kılavuzsun, ben ise yolunu şaşırmış; yolunu şaşırmışa kılavuzdan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen bağışlayansın, ben ise günahkâr; günahkâra bağışlayandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen galipsin, ben ise mağlup; mağluba galipten başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen eğitensin, ben ise eğitilen; eğitilene eğitenden başka kim

وَ هَلْ يَرْحَمُ الْمَرْبُوبَ اِلاَّ الرَّبُّ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اَنْتَ الْمُتَكَبِّرُ وَ اَنَا الْخَاشِعُ وَ هَلْ يَرْحَمُ الْخَاشِعَ اِلاَّ الْمُتَكَبِّرُ مَوْلاَىَ يَا مَوْلاَىَ اِرْحَمْنِى بِرَحْمَتِكَ وَارْضَ عَنِّى بِجُودِكَ وَ كَرَمِكَ وَ فَضْلِكَ يَا ذَاالْجُودِ وَالاِحْسَانِ وَالطَّوْلِ وَالاِمْتِنَانِ بِرَحْمَتِكَ يَا اَرْحَمَ الرَّاحِِمِينَ

merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Sen eşsiz yücesin, ben ise hakir ve düşkün; hakir ve düşkün olan birisine eşsiz yüce olandan başka kim merhamet eder? Mevlam, ey mevlam! Rahmetinin hakkı için bana merhamet eyle. Bağışının, lütfünün ve fazlının saygınlığı için benden razı ol. Ey bağış, ihsan, fazl ve nimet sahibi! Rahmetinin hakkı için duamı kabul buyur ey merhametlilerin en merhametlisi!

Güzel dualardan biri Imam ali ( a.s ) ın munacatı'dır. Bu dua'da Hz Ali ( a.s )'ın Allah'a olan sevgisi ve onunla olan irtibatının derinliği görünmekte ve Allahla kulun arasındaki edep dile getirilmekte. Gönlü kırgın ve huzunlü kalplere Şifa gibi sunulan bu duayı okumak dünyevi dertleri unutturur ve Allaha tevekkül etmeyi hatırlatır.

Welayet News



Yeni yorum ekle