‘One minute’ İsrail’in planıydı

Pt, 21/05/2018 - 03:45

AKP kurucularından, Tayyip Erdoğan’ın bir dönemki yol arkadaşı Abdüllatif Şener bugün en çok konuşulan isimlerden biri. Adı, muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayları arasında dahi geçti. Şimdilerdeyse CHP’den Konya milletvekili adayı olacak.

Welayet News - Şener’in AKP’nin ve kurmaylarının yarını, bugünü ve geçmişiyle ilgili çok çarpıcı açıklamalar yaptı.

‘Erdoğan işbirliği yaptıklarını daima terk eder’

MHP ile yapılan ittifaktan beri zayıflayan bir AKP ve güçlenen bir MHP izliyoruz. Bugün MHP lideri Devlet Bahçeli ne arzu ediyorsa o gerçekleşiyor dersek sanki abartmış olmayız. Erdoğan sahip olduğu gücü Bahçeli ile neden bölüşüyor?

Sayın Erdoğan siyasi yaşamı boyunca hep ittifaklar kurdu.

Bu ittifaklara ne oldu?

Erdoğan, önce siyasi yasaklıydı ve içerideki engelleri aşmak için yüzünü ABD ve AB’ye döndü. Dış destek alarak içeride meşruiyet kazandı. Sonra… FETÖ işbirliği, ardından HDP ile çözüm süreci derken… Sonra hepsini bozdu. Erdoğan’ın işbirliği yaptıklarını hep terk etme özelliği vardır.

‘Erdoğan’nın en büyük düşmanı Bahçeli olacak’

O halde MHP ile yapılan ittifak da bozulacak mı?

Şimdiden gelecekteki en büyük düşmanının sayın Bahçeli ve MHP olacağını söyleyebiliriz. Sayın Erdoğan’ın siyasi yaşamı boyunca en büyük dostları, en büyük düşmanı olmuştur.

‘Erdoğan ekonomik kriz algısının oluşmaması için çabalıyor’

Siz, “Ekonomideki kriz nedeniyle Erdoğan seçimi kaybedecek”diyorsunuz. Her hafta anket yaptıran cumhurbaşkanı Erdoğan, toplumun büyük kısmını açlık sınırına sürükleyen ekonomik kriz gerçeğini herkesten daha iyi bilmiyor mu?

Evet ekonominin zor durumda olduğunu biliyor ama seçimleri mutlaka alması gerektiğini de iyi biliyor. Bu yüzden seçime kadar ekonomik sıkıntı yaşayanlara medya gücüyle farklı görüntüler vererek, net bir ekonomik kriz algısının ortaya çıkmaması için çaba harcıyor.

‘Ekonomi seçimden önce patlayacak, Erdoğan kaybedecek’

AKP, 2001’deki ekonomik krizin ardından iktidara gelmiş bir parti. Cumhurbaşkanı Erdoğan kriz için niye önlem almıyor?

Alıyor bazı önlemler. Bağırıyor mesela; talimatlar veriyor. Sayın Erdoğan’ı bıraktığımdan beri hala emir komuta zinciri içerisinde işlemeyecek bir alan varsa o alanın ekonomi olduğunu anlayamadı. Böyle devam ederse hiçbir tedbir almayacak ve seçimler bitmeden ekonomi patlayacak, seçimleri de kaybedecek.

‘İngiltere’de de kamuoyu yönlendiriliyor’

Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam da seçim kampanyası başlamışken geçen hafta üç günlüğüne İngiltere’ye gitti. İngiliz basını Erdoğan’ın seçimi kazanacağı yönünde haberler yaptı. İngilizler de mi anket yaptırıyor?

Kamuoyunu yönlendirmek için başvurulan bu yöntemler Türkiye’de işlediği gibi İngiltere’de de işler. Bu haberleri, oralarda bazı yerleri harekete geçirmek ve müzakerelerin etkili olması için harcanmış bir çaba olarak okuyabiliriz.

‘İngiltere ziyaretinin özünde başka şeyler olabilir’

İngiltere’nin, AB den ayrıldığından beri Türkiye’yi yanına çekmeye çalıştığı söyleniyor. Erdoğan’ın kesin kazanacağını yazan İngiliz basını, Erdoğan’ın İngiliz iş insanlarıyla görüşmesi sonrası bu kez fikir değiştirmiş gibiydi. Sizce, İngiltere’den fon konusunda destek alındı mı?

İngiliz fon yöneticileriyle yaptığı toplantıda, ekonominin kurallarına aykırı şeyler söyleyince, ‘bu, ekonomiyi bilmiyor; nasıl iş yapabiliriz ki’ tereddütü oluştu. Türkiye ekonomisinin en azından seçime kadar belli sıkıntıları yaşamaması için bir uğraş var. Ama bence İngiltere ziyaretinin özünde başka şeyler de olabilir.

‘ABD ile tıkanıklığı İngiltere üzerinden çözmeye çalışıyorlar’

Ne gibi?

ABD’deki Hakan Atilla davası neticelendi ama buna istinaden FED henüz ekonomik yaptırımlarla ilgili kararını açıklamadı. FED’in muhtemel yaptırımları yüksek düzeyde olursa Türkiye’deki ekonomik gidişatı olumsuz etkiler ve krizi tetikler. Belli ki ABD ile iletişim kanallarındaki tıkanıklıkları İngiltere ile çözme gayretindeler.

‘FED’in yaptırımlarını seçim sonrasına ertelemeye çalışıyorlar’

Peki çözebiliyorlar mı?

En azından FED’in Türkiye’ye yönelik yaptırımlarını seçim sonrası açıklaması için çaba sağlandığını düşünüyorum. Ayrıca seçim ittifakları için de orada bazı kuruluşlarla irtibat kurulmuş olabilir.

‘Erdoğan ikinci tur için HDP seçmenini düşünüyor’

Hangi kuruluştan bahsediyorsunuz?

İngiltere merkezli Democratic Progress Institute/ Demokrasi Geliştirme Enstitüsü’nden söz ediyorum. Kısa bir süre önce Sayın Erdoğan oraya Tamer Yıldız, Mehdi Ekeri, Efgan Ala gibi bakanları gönderdi. Bu sadece İngiltere’den halledilebilecek bir konu değil ama ikinci turdaki seçimler için HDP seçmenini şimdilik gözden çıkarmış gözükmüyor.

‘Erdoğan, ilk günden beri ABD ve İsrail’in stratejik ortağı’

Peki, sizce Amerika ve İsrail, Türkiye’yi bölgede nasıl bir yere oturtuyor? Türkiyeden ne bekliyor?

Sayın Erdoğan’ın söylediklerine değil, yaptıklarına bakacaksınız. ABD ve İsrail, iç politikayı harekete geçirecek böyle meydan okumalara hiç bakmazlar. El altından onlar için ne kadar çalıştığınıza bakarlar. Sayın Erdoğan ilk günden beri ABD ve İsrail’in stratejik ortağıdır.

‘İsrail Erdoğan’ın kazanmasını ister’

Bu durumda seçimlerde de ABD ve İsrail, Türkiye’nin başında yine Erdoğan’ı mı görmek ister?

Evet. Her iki ülke de Erdoğan’ın kazanmasından memnun olur.

Yaygın kanaate göre, Türkiyede iktidar değişikliği batı dünyasının desteği olmadan gerçekleşemiyor. Buna bir örnek olarak da AKP gösteriliyor. AKP’nin özellikle ABD’nin desteğiyle iktidara geldiği siyaset çevrelerinde hep söylenir. O dönem ABD sizi destekledi mi?

ABD ile sayın Erdoğan’ın temasları, oraya yaptığı bir ziyaret vardı. 2002’de parti iktidara geldiği zaman, 1 Mart Tezkeresi’ni önünde hazır buldu.

‘ABD, Erdoğan’ın iktidara gelmesini istedi’

Ne anlamalıyım bundan?

Irak’ın işgalinde ABD ile işbirliği yapmak için muazzam bir çaba harcadı, milletvekillerine baskı yaptı. Biliyorsunuz, Bülent Ecevit o dönemde ABD ile işbirliği yapmayı reddetmişti. Dolayısıyla ABD, en azından Irak işgali konusunda kendisine destek verecek Tayyip Erdoğan’ın iktidara gelmesini istedi.

İsrail, Birleşmiş Milletler kararına aykırı davranarak çoktan Kudüs’ü başkent ilan etmişti. Sizin içinde bulunduğunuz AKP hükümeti de bunu kabul etmişti. Necmettin Erbakan ise İsrail’in politikasına yaşamının son anına dek karşı çıktı. O günlerdeki İsrail-Filistin meselesi ile ilgili politikanız neydi?

Sayın Erdoğan, Mavi Marmara anlaşmasını imzalayarak İsrail’in Gazze ablukasını meşrulaştırdı. 2005’te Kudüs’e gitti, dönemin İsrail başbakanı ve Lübnan’daki Filistin kamplarında işlenen katliamların sorumlusu olarak çok tartışılan bir isim olan Ariel Şeron ile görüştü.

‘Erdoğan İsrail’in beklentilerini karşılar’

Nasıl bir görüşme oldu?

Şeron, Sayın Erdoğan’ı, “Yahudi milletinin ve İsrail devletinin başkenti Kudüs’e hoşgeldiniz” diye karşıladı. Sayın Erdoğan da “Hoşbulduk” dedi. Dolayısıyla Erdoğan Filistin saflarında gözüküp İsrail’in beklentilerini karşıyacak politakalar izler. Ancak Filistin algısını pekiştirmek için de çaba sarfeder, ekran değeri olan görüntüler verir.

‘One minute, İsrail stratejisidir’

Nasıl görüntüler?

Davos’taki “One minute” çıkışı, İsrail stratejilerinin bir parçasıdır. İsrail’in Ortadoğu’da tam hakimiyet isteyen ve çevresindeki Müslüman ülkeleri küçük parçalara ayırma staretejisinin bir ürünüdür.

‘One minute İslam ülkelerini parçalamak için önceden planlandı’

One minute çıkışı önceden planlanmış mıydı yani?

Evet.

Bununla amaçlanan neydi peki?

Bakın, İslam ülkelerini ayaklandırmak ve parçalama için bir rol modele ihtiyaç vardı. Ortadoğu tek adam modeliyle yönetiliyordu. Rol model olarak da ağır aksak da olsa bir demokrasiye sahip Türkiye seçildi.

Niye?

Türkiye’nin başında Erdoğan vardı. Erdoğan’ı bir rol model olarak göstermek, ‘bakın, demokrasi sayesinde ne kadar da güçlü bir ülke’ algısını oturtmak için Erdoğan, ‘One minute’kurgusu ile İsrail’e meydan okur gibi gösterildi.

‘Gül ve kitap hamlelerinden birşey çıkmaz’

Medyada yine Abdullah Gül hareketliliği göze çarpıyor. Siz ısrarla Gül’ü kamuoyuna sokan kişinin Erdoğan olduğunu ve Gül’ün olası adaylığının Erdoğan’a yaracağını savunuyorsunuz. Gül’ün danışmanı Ahmet Sever, Abdullah Gül kitabını neden şimdi çıkardı, Gül neden siyasette yine hareketlendi?

Sayın Gül’ün bir siyasi hesabı varsa, o da kendisine hazır bir şey sunulması ve oraya zahmetsiz gelme isteğidir. Eski bir danışman olarak Sever’in yazdığı kitapta yazılıp çizilenlerin salt Gül ve danışmanının penceresinden bakılarak yazıldığını bilmekte fayda var. Kitap gibi hamlelerden de bir şey çıkmaz artık.

‘Erdoğan’ın partide hiç popülaritesi yoktu’

Siz, Erbakan’ın liderliğinden kopup AKP’yi kuran dört isimden biriydiniz. Neden siz talip olmadınız da Erdoğan’ı lider olarak seçtiniz?

Partiyi kurarken çalışmalarımıza gölge düşürmesin diye genel başkanın kim olacağını düşünmeyi sonraya bırakmıştık. Sayın Erdoğan’ın parti içinde hiçbir popülaritesi yoktu.

‘Erdoğan hapis mağduriyetiyle popüler oldu’

Sonra ne oldu?

Sonra hiçbir derinliği olmayan, ceza gerektirmeyen bir Siirt konuşması nedeniyle ceza aldı. Belediye başkanlığının düşmesiyle mağduriyet havası oluştu ve popülerleşti. Hal böyle olunca onu seçtik. Seçtik ama, nasılsa yasalar gereği genel başkan olamayacağını düşünmüştük.

Nasıl yani?

Sayın Erdoğan kamuoyunda artık popüler olmuştu ama yasaklıydı. Biz partiyi kurduk. Anayasa Mahkemesi’ne göre siyaset yapamazdı. Biz, hem onun elde ettiği mağduriyete cevap verdik hem de daha sonra kendi aramızda birini belirleriz diye onu aday gösterdik.

‘Erdoğan bazı güçlerin formülüydü’

Biraz daha açar mısınız?

Zaten genel başkan olamayacağını, siyaset yapamayacağını biliyorduk. Ama sonra AK Parti iktidar oldu ve o da üç dört ay sonra Gül’den başbakanlığı devraldı. O günlerde göremedim ama şimdi görüyorum ki, bu bazı güçlerin istediği formüldü. Erdoğan’ı hazırlamışlardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın hakkınızda yorumlarda bulunduğu BBC mülakatından sonra bir açıklama yaptınız ve “İtiraf ediyorum, onu ben başbakan yaptım” dediniz. Bunu açıklamakta neden bu kadar geç kaldınız?

Süreci takip eden herkes aslında Erdoğan’ın başbakan oluşunda bizim katkımız olduğunu biliyor. Hatta Twitter’da “Ah sen değil misin bunu başımıza bela eden” diye kızanlar oluyor.

‘Başbakan olmak istedim’

Yeniçağ yazarı Ahmet Takan 2002 seçimlerinin yapılmasına sayılı günler kala, sizin sonradan Erdoğan’a gidip başbakan olmak isteğinizi yazdı. Niye sonradan fikrinizi değiştirdiniz?

Ahmet Takan’ın yazdıklarında hatalar var. Belki hatrında yanlış kalmıştır, belki aracılar kendisine farklı nakletmiştir. Basın ile ilişkiler hassastır. Birinden röportaj talep edersiniz ama yoğunluktan ötürü sizi reddetmek zorunda kalır. Siz de çok kızar, arada sırada iğnelersiniz.

Siz, o dönem başbakan olmak istemediniz mi?

İstedim. Sayın Erdoğan siyasi yasaklıydı; başbakan kim olacak diye koşuluyordu. Erdoğan da yürütme kurulu üyeleri, Abdullah Gül ve benle başbaşa konuştu. Takan’ın yazdıklarının aksine sayın Erdoğan, bu görüşmeleri bizimle tek tek yaptı.

Ne konuşmuştunuz peki?

Bana sordu, “Ben başbakan olamayacağıma göre biriniz olacaksınız. Kim olmalı?” Ben de, “Eğer Gül’ü düşünmüyorsanız, ben adayım” dedim. Bunda ne anormallik var? Bu çok doğal bir süreçti. Yanlış olan, bu konunun kulis yapmışım gibi servis edilmesi.

‘Demirtaş’ın mahpusluğu Erdoğan’ a zarar veriyor’

AKP’li Aziz Babuşcu, AKP’nin politikasının ne olacağına dair ilk işareti veren kişilerdendir. Daha önce de “Demokratlar ve liberallerle yolumuzu ayırıyoruz” demiş ve böyle de olmuştu. Babuşcu şimdi de “Demirtaş hapisten çıksın” diyor. Sizce ne oluyor?

Babuşcu, Sayın Demirtaş’ın cezaevindeki sürecinin uzamasıyla bu işin artık Erdoğan’a zarar verdiğini anlamış olmalı. Bu söylem, mahkemelere bir talimat daha verilsin, “Demirtaş tahliye edilsin” gibi bir hatırlatmaya benziyor.

‘Erdoğan mahpusluk sayesinde başbakan ve cumhurbaşkanı oldu’

Cumhurbaşkanı Erdoğan dört ay cezaevinde kaldı. Bu durum, AKP’nin oylarını etkilemiş miydi?

Sayın Erdoğan, siyasi yasaklı olması ve cezaevinde kalması sayesinde Türkiye’nin başbakanı ve cumhurbaşkanı oldu. Oysa bu yasak verilmeden önce zaten Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemi çok tartışılıyordu.

‘Erdoğan’ın belediye başkanlığı dönemi parti içinde tartışılıyordu’

Erdoğan’ın siyasi kariyerinde en çok övündüğü dönemlerden biri belediye başkanlığı olarak biliniyor. Parti memnun değil miydi?

Sayın Erdoğan’ın icraatları ve yöneticiliği kendi partisinin tabanı ve teşkilatı içinde yoğun bir şekilde tartışılmaya başlamıştı. Hemen arkasından siyasi yasakla birlikte bir mağduriyet havası ortaya çıktı ve tüm başarısızlıkları konuşulmaz oldu. Sonra da bu mağduriyet edebiyatıyla siyasi yaşamını inşaa etti.

Erdoğan hapse girmeseydi, AKP iktidar olabilir miydi?

AKP iktidar olabilirdi ama Erdoğan bugünkü konumunda olmazdı.

‘Seçimlerden önce af çıkmaz’

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dört aylık cezaevi süreciyle elde ettiği siyasi kazanımı anlatıyorsunuz. AKP, tıpkı Erdoğan’ınki gibi Demirtaş’ın cezaevi sürecinin daha da uzaması halinde oylarının artacağını düşünüyor. Bu yüzden mi “Demirtaş bırakılsın” deniyor?

Evet. Durum bu.

AKP ile MHP’nin arasının git gide bozulduğu öne sürülüyor. Bahçeli ısrarla af isterken, AKP konuyu kapatıyor. Ancak Bahçeli neden af istediğine dair en son Sabah gazetesine bir söyleşi verdi. Sizce yakında af çıkar mı?

Hayır, seçimlerden önce çıkmaz. Yalnız seçimden sonra da hala “Af çıkmayacak” diyemeyiz. Bence Sayın Bahçeli seçim sürecinde oluşabilecek muhtemel anlaşmalara altyapı oluşturuyor. Nitekim Bahçeli’nin af isteği herkesin zihnine yerleşti. Zaten maksat da buydu.

 

Diken



Yeni yorum ekle